Depremin dünyanın gerçeği bir doğa olayı olduğunu belirten Hataylı mimar Bahadırlı, başta yönetsel birimlerin depreme yönelik zemin seçiminden yapı özelliklerine ve yoğunluğuna kadar bir dizi sorumluluğun bulunduğunu belirtti
Ayna İskenderun Kültür Sanat Derneği ile Evimiz İskenderun Süpürge Derneği’nin geleneksel sohbet toplantısına konuşmacı konuk olarak katılan Hataylı mimar Sinan Bahadırlı, Hatay’da büyük kayıpların yaşandığı 6 Şubat depremi, sonrası ve deprem dirençli yapılaşmayı ele aldı.
İskenderun sahilinde çok katlı yapılaşmanın zemin üzerindeki baskısına, bu artış için yapılan sosyal baskı gerçeğine dikkat çeken Bahadırlı, belli bölgelerde zeminin 13 katlı binaları taşımaya elverişli olmadığını kaydetti.
Antakya/Samandağ olarak adlandırılan Asi nehrinin alüvyon bölgesinde 2 katlı binaların bile tahrip olduğu zemin özelliklerine dikkat çekti. Bahadırlı, “Bu zeminlere yıllardır yerel yönetimlerin icazetiyle uyumsuz binalar yapılıyor” dedi.
Bakanlıklardan kat yüksekliği için yürütülen görüşme trafiklerinin her dönem yaşandığını hatırlatan Bahadırlı, İskenderun’un yanı sıra Antakya örneğini vererek, “Antakya’yı da biliyorum. 60’lı yıllarda Asi Nehri kenarında yüksek katlı bina yoktu. Kurtuluş Caddesine kadar olan dağ tarafında şehir vardı. Asi’nin kenarında yeni yapılan 2 katlı binalar ve alışveriş merkezi gibi yapılan Uzun Çarşı vardı” diye anlattı.
Depreme dayanıklı bina üretiminde kesimlerin yetki ve sorumluklarını hatırlatan Bahadırlı, “Deprem dirençli bina demek, yaptığımız binayla buluşturduğumuz zeminin uyumlu olması demektir. Bunu tespit ettikten sonra, şurayı irdelememiz lazım; imar planları kentleşen toplumumuzda, kentlerin kurulması sırasında zemin araştırması, jeolojik araştırmalar yapılır. Yani o kentin konut, işyeri, ibadet yeri… çeşitli ihtiyaçları, altyapı donanımı karşılanırken, bu karşıladığımız yapı stoğunun oturduğu zeminin cinsini ve olası bir depremde alacağı hasarı imar planlarında hesap ederek yaparız” diye konuştu.
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01