Gönüllülük, Dayanışma ve Ortak Varoluş temasıyla gerçekleştirilen ve üç gün sürecek felsefe buluşmasının açılış konuşmasını Antakya Sanat Derneği adına Edip Yeşil ve TTB adına Ali İhsan Ökten yaptı.
FELSEFE EVİNE GERİ DÖNDÜ
6 Şubat ve 20 Şubat depremleriyle toplumun yaşadığı travma ve acının iyileştirilmesinde sanatın iyileştirici gücünün çok ciddi bir katkısı olacağı vurgulayan Antakya Sanat Derneği Başkanı Edip Yeşil, sürecin Türkiye Yazarlar Sendikası, ASD, Antakya Sanat Kollektifi ve birçok aydının girişimiyle olgunlaştığını belirtti.
Arsuz Yakamoz Kafe’de gerçekleşen etkinliğin organizasyonu süreciyle ilgili bilgi veren Antakya Sanat Derneği Başkanı Edip Yeşil, “Deprem sonrası biz Antakya sana derneği olarak Türkiye'deki bütün yazarlara, şairlere, sanatçılara bir çağrıda bulunduk. Deprem bölgesine dikkat çekmek açısından. Antakya’nın hem tarihsel, kültürel dokusunun korunması hem de Antakya’da yaşanan drama dikkat çekmek açısından bir çağrıda bulunduk. Hemen o çağrıya çok hızlı şekilde yanıtlar aldık. Örneğin ilkin hem Türkiye yazarlar sendikasının Ankara temsilcisi Süreyya köle, Adana Mersin İstanbul’dan gelen birçok dostlarımız oldu. Bu dostlarımız ile birlikte bir araya geldik. Antakya sanat derneği olarak bu çağrımızı yaptıktan hemen sonra biz bu çalışmalarımızı Antakya Sanat Kolektifi olarak devam ettirme kararı aldık” dedi.
Mart ayında İskenderun’da gerçekleşen buluşmada projenin ilk adımlarının hazırlandığını kaydeden, sürece İstanbul’dan Ayşegül Tözören’in, TTB’nin Ali Özyurt Sanat, Kültür, Edebiyat Kolu’nun katkısına işaret eden Yeşil, “TTB’nin de içinde yer aldığı birçok sanatçımız, sanatçı dostlarımız geldi. 25 martta bu çağrı karşılık buldu. 25 Martta buraya geldi. Günübirlik ziyaretler gerçekleştirildi. İskenderun’da bir araya gelişimizde birçok projeyi de aslında kararlaştırmış olduk” diye konuştu.
ARSUZ VE SERİNYOL’A SANAT KONTEYNERİ
Projelerini ve Felsefe buluşmasına ilişkin gazetemizin sorularını yanıtlayan Yeşil, şunları kaydetti:
“Bu projeler değinmek gerekirse Antakya kent olarak neredeyse taş üstünde taş kalmadı.Orada yapı olarak da kalmadı. Bizim oluşturduğumuz dernekler de enkaz altında kaldı. Arsuz Karaağaç ve Antakya Serinyol bölgesinde iki tane sanat konteyneri oluşturalım ve bu konteynerlerde sanat çalışmalarımızı yürütelim istedik. Çünkü sanatın, edebiyatın, şiirin ve sanatsal faaliyetlerin bu toplumun yaşadığı travma ve acının iyileştirilmesinde çok ciddi bir katkısı olacağını düşündük. İkinci bir öneri geldi.Felsefe sempozyumu.Bu felsefe sempozyumu de hali hazırda devam eden bir sempozyum. TTB’nin kendi çalışmaları içerisinde her sene düzenlenen bir sempozyum bu sempozyumun buluşma olarak bu bölgede gerçekleşmesi, hatta isminin 1. Antakya Antiochia Felsefe Buluşması başlığıyla Antakya’da yapılması çok önemli.
FELSEFE ASLINDA EVİNE GERİ DÖNÜYOR.
Gönüllülük, dayanışma ve ortak varoluş başlığıyla bu şekilde hayata geçirilmesi önüne tema olarak tabii önüne de birincisi denmesi önemli anlamlı geleneksel yerleşmesi açısından önemli. Bu felsefe buluşmalarının Antakya’da yapılıyor olması bence çok önemli. Çünkü Antakya bu yanıyla tarihte felsefe akademileri ile bilinen ünlü bir kent. Tarihte ilk felsefe okulların açıldığı bir kent. Urbanus, Filozof limanımız Antakya kent akademisinin kurucularından, aynı zamanda İstanbul’da da benzer bir akademiyi kuruyor. İki kent arasında hem mekik dokuyor hem iki kentin sanat akademilerini, felsefe akademilerini yürütüyor. Bu yanıyla baktığımızda Felsefe aslında evine geri dönüyor. Yani bu felsefe buluşmasıyla felsefenin evine geri döndüğünü görüyoruz. Bu açıdan biz buradaki organizasyonun çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz.
Tekrar bu kentte böylesi bir buluşmanın gerçekleşmesi bizleri her şeye rağmen bütün bu acılara yaşadığımız travmalara yaşadığımız bu felakete rağmen bunun çok sevindirici olduğunu söylemek lazım.”