İskenderun/SES
Hatay Milletvekilleri Mehmet Güzelmansur, İsmet Tokdemir, Suzan Şahin, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, partisinin il ve ilçe yöneticileri ile belediye başkan adayları tarafından Hatay Havaalanında karşılanan Kılıçdaroğlu, Antakya´da meslek odayarının yöneticileriyle toplantı düzenledi, HASİAD´ı ziyaret etti. HAMOK´ta düzenlenen toplantıda konuşan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hatay´ı sorunu çok ve sorunu kadar da güzel bir yer olarak niteledi. Antakya´da Haraparası Mahallesi ve Demirciler Çarşısındaki esnafı ziyaret eden Kılıçdaroğlu, HBB Başkanı Savaş ile birlikte demir de dövdü. CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu, Lütfü Savaş´ın başarılarını takdir ettiğini ve Savaş´ın Hatay´ın birleştirici gücü olduğunu, Hatay´da olduğu gibi bu seçimlerde İstanbul´u da kazancaklarını ifade etti. Tarihi, dokusu, coğrafyası, yemeği vs. değerlerlerle Hatay´ın bir çok güzelliği bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, komşu ülke Suriye´de yaşanan savaşı anımsatarak, şöyle konuştu: 'Suriye´de bir savaş yaşanıyor. Binlerce kadın ve çocuk hayatını kaybetti. Aslında orada hayatını kaybedenler bizim akrabalarımız. En büyük sınırımız orada. Biz hiçbir zaman savaş olsun istemedik, milyonlarca insanın kendi topraklarını terk edip kaçmasını istemedik. Oradaki karışıklıktan en çok etkilenen illerin başına Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa geliyor. Bu coğrafyada barışı egemen kılmalıyız. Bütün farklılıkları zenginlik kabul ederek, dostça yaşamalıyız. Hatay bunun örneği. Yıllardır farklı kimlikler bir arada yaşıyor. Neden Ortadoğu böyle olmasın? Oradaki savaşın bitmesi ve Suriyelilerin kendi topraklarına dönmesi gerekiyor. Bu huzuru sağlamak lazım. CHP ´hep eleştirir ama öneri getirmez´, derler ya biz farklı bir öneri getirdik. Orta Doğu´da bütün bu savaşların nedeni ne? Sahip oldukları zenginlikler. Yani petrol bir anlamda onların başına bela olan temel unsur olarak önümüze çıkıyor. Egemen güçler o zenginliği paylaşmak ve elde etmek için Orta Doğu halklarını bir anlamda yok sayabiliyorlar. Onların birbirlerini öldürmelerine ortam hazırlıyorlar, silahlarını veriyorlar. Çatışanlara baktığımız zaman ´Allah Allah´ diye saldırıyor. O da ´Allah Allah´ diye saldırıyor. Sonra da gelip birbirlerini öldürüyorlar. Ama egemen güçler bundan kazanıyorlar. Silahlarını veriyorlar, onlara zorla şunu bunu yapacaksın diyorlar. Kendi yönetimlerini getirmek istiyorlar. Bu tablo Türkiye´nin kabul edeceği bir tablo olmamalı' dedi.
İzmir´de bir üniversitenin ´tanzim satış noktası´ açmasını eleştiren ve devleti ayakta tutan unsurlar arasında ´adalet ve liyakat´ı sayan Kılıçdarolu, 'İşin uzmanlarına sorunun teslim edilmesi gerekir. İşin uzmanı nedir? Kenti planlayacaksanız şehir planlamaya, hayvancılıkla ilgili sorun varsa veteriner işlerine gideceksiniz. Bu kadroların devlette olması lazım. Bu kadrolar büyük ölçüde devletten dışlandı. Liyakat değil, sadakat esas alındı. Eğer TÜBİTAK´a o konuda hiçbir bilgisi olamayan birini getirirseniz, TÜBİTAK´ı öldürürsünüz. Bakıyorsunuz, bir üniversitede tanzim satış noktası açılmış. Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi? Bunlara akademisyen, bilim insanı denir mi? Denmez. Bilim insanının, liyakat sahibinin özelliği sorgulamaktır zaten. O üniversitenin tarım bu hale nasıl geldi, onu araştırması gerekiyor. Ama onu araştıracak kişileri başa getirmiyor. Üniversitenin, kendi kendine yeten bir ülke nasıl oldu da tarımda bu duruma düştü, bunu araştırması lazım. Liyakat sahibi insanın işi, sorgulamaktır zaten. Bunların hiçbirisi yok. Bu nedenlerle sizlerin, akademik dünyanın büyük sorumluluğu var. Ben ekonomiyi, maliyeyi çok iyi bilirim ama tıbbı bilmem, size sorarım. Siyaset kurumu sizin ürettiğiniz çözümlerden yararlanır. Şimdi bunlar kalmadı. Kamudan bağımsız çalışan sizlerin görevi çok daha fazla. Biz sizlere güvenmek zorundayız. Üreteceğiniz her bilgi bizler için önemli' ifadesiyle, ülke yönetiminde akademisyenlerin büyük bir sorumluluğu olduğunu belirtti.