Afet kader değildir!

17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 18.yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada İMO İskenderun Temsilcilik Başkanı Selahattin Gündüz, bugün kentlerin deprem afeti yanında insan eliyle yaratılan 4 yeni afetle karşı karşıya bırakı

16.08.2017 10:52:21 0
Afet kader değildir!

Akın Bodur/İskenderun

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İskenderun Temsilcilik Başkanı Selahattin Gündüz, kentleşme ve imar konularında yapılan “rant odaklı” uygulamaların, doğal olan bir yağmur olayını bile afete dönüştürdüğünü belirterek, “Kentlerimiz, afetlere açık hale getiriliyor. Güvenli yapı ve yaşanabilir bir çevrenin yaratılması önceliklerimiz arasında yer almıyor. Afet, bir doğa olayının kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır. Doğanın kendi kuralları her zaman işleyecektir. Önemli olan yaşanacak olayları afete dönüştürmeyecek yapıların üretilmesi ve sağlıklı bir çevrenin yaratılmasıdır” dedi.
17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 18.yıl dönümü dolayısıyla tüm oda ve temsilciliklerde eş zamanlı basın açıklamasını İskenderun temsilciliği hizmet binasında yönetim kurulu üyelerinin de katılımıyla gerçekleştiren Başkan Selahattin Gündüz, ülke topraklarının yüzde 92´sinin deprem tehlikesi altında; yüzde 66´sının ise birinci ve ikinci derecede tehlikeli deprem bölgesinde yer aldığını söyledi. Bugün, kentlerin deprem afeti yanında insan eliyle yaratılan 4 yeni afetle karşı karşıya bırakıldığını kaydeden Selahattin Gündüz, kentlerin depreme hazırlıklı olmadığını, sel ve su baskınlarının doğal bir hal alarak afete dönüştüğünü, ısı adalarının oluştuğunu ve iklimin değiştiğini, havanın düne göre çok daha fazla kirlendiğini, yeni inşaat ve kentsel dönüşüm uygulamalarının sosyal ve toplumsal sorunları artırdığını vurguladı.
17 Ağustos depreminde İstanbul başta olmak üzere çevre illerde bulunan yapı stokunun yıkılması veya hasar görmesinin büyük bir yüzleşmeyi zorunlu kıldığını kaydeden Gündüz, şu değerlendirmeyi yaptı: “17 Ağustos depremi, kaçak ve mühendislik hizmeti almadan üretilen yapıların oldukça fazla olduğu ve yaşanacak bir deprem de can ve mal güvenliğinin büyük bir tehdit altında bulunduğunu ülkemizi yönetenlerin önüne serdi.”

kadere bağlayarak sorumluluktan kaçılıyor
Depremin bir doğa olayı olduğu gerçeğini kabul ederken bilimin ve mühendisliğin gereklerinin de yapılmasının zorunluluğuna işaret eden Gündüz, depremle birlikte ortaya çıkan can ve mal kayıplarını ‘kadere´ bağlayarak sorumluluktan kaçma anlayışını da eleştirerek, her afetten sonra sık sık yapılan ‘yara sarma´ anlayışının dışında bilimin, tekniğin, mühendisliğin ve aklın gerektirdiği işlerin öncelikler arasında yer alması gerektiğini vurguladı.

3 yol önerdi
Kentleri ve yapıları depreme karşı hazırlamanın üç temel yolunun bulunduğunu da sözlerine ekleyen Gündüz, şu önermelerde bulundu: “İlki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesidir. İkincisi yeni yapılacak olan yapıları; bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmaktır. Bu nedenle proje üretim sürecinden başlayarak yapı üretim sürecinin tüm evreleri sertifikalı mühendisler tarafından denetlenmelidir. Ayrıca ortaya çıkabilecek riski azaltmak için yapıların sigorta kapsamına alınması da deprem zararlarını azaltmanın bir yolu olarak söylenebilir.”

Çalışma sonuçları raflarda!
Yaşanan orta büyüklükteki bir depremde bile yapıların hasar görmesi ve can kayıplarının yaşanmasının yapıların büyük risk taşıdığını gözler önüne serdiğini, ülke genelindeki 20 milyona ulaşan yapı stoğuna karşın yapı envanteriyle ilgili bütünlüklü bir çalışmanın bulunmadığını da ifade eden Göndüz, sağlıklı yapılaşma ve kentleşmeye yönelik yürütülen çalışmaların ise raflara kaldırıldığını, belli kişi ve gruplara çıkar sağlama adına tüm bilimsel gerçeklerin üzerinin çizildiğini, depreme, su taşkınlarına ve sele teslim edilen kentlerin yaratıldığını savundu.

Dönüşüm adına yık-yap yaklaşımı
Ülke ekonomisinin inşaat sektörüne bağlı yürütülmeye çalışıldığını ve özellikle TOKİ kanılıyla planlı plansız konut üretimi yapıldığı, kamu arazilerinin ve boş alanların yapılaşmaya açıldığına, özelleştirilen KİT arazilerinin gökdelenlere ve alışveriş merkezlerine dönüştüğüne işaret eden Gündüz, onarım ve güçlendirme yok sayılarak kentsel dönüşüm yoluyla yık-yap anlayışının kurtuluş yolu olarak gösterilmesini eleştirdi.

Yeni sorun alanları: Kentsel dönüşüm
Kentsel dönüşüm uygulamalarının yeni sorun alanları olarak tanımlayan Gündüz, “Depreme karşı yapı stokunun güvenli hale getirmek iddiasıyla başlatılan kentsel dönüşüm uygulamaları, yeni sorun alanları yaratıyor. Daire alanlarının küçülmesi kat sayısı ve daire sayısının artmasına neden oluyor. Aynı sokak ve mahallenin alt yapısı aynı kalmasına rağmen aile sayısı ve nüfusun artması otomobil sayısını da artırıyor. Kentin fiziksel eşikleri aşılıyor, demografik yapı bozuluyor. Yeni bir trafik ve alt yapı sorunu yaratılıyor. Kentsel dönüşüm uygulamaları daha çok rantın yüksek olduğu yerler de yapılıyor” değerlendirmesini yaptı.


Anahtar Kelimeler: Afet kader değildir

İskenderun'da filtre operasyonu

Dr. Kanatlı'dan ürküten tablo

Aile hekimleri iş bıraktı

Meclis'te 'fotoğraf tartışması'

Rezerv alan kararına 'dava'

Binalara 8 kat sınırı

CHP’den Lütfü Savaş'a 'kesin ihraç' istemi

AFAD'da dönüşüm değerlendirme toplantısı

Belediye meclisinde kayyum eleştirisi

65 yaş üstüne çay-kahve ücretsiz

Feyezan Kanalının duvarı yükseliyor

Usta öğretici belgeli tek kadın klimacı

İskenderun DEM Parti'den kayyum eleştirisi

AKP'de tek listeli seçim

AKP: Uygulamalar devam edecek

  • BIST 100

    9367,77%3,72
  • DOLAR

    34,48% 0,07
  • EURO

    36,21% -0,34
  • GRAM ALTIN

    2960,09% 0,86
  • Ç. ALTIN

    4956,37% 0,55