Antakya/SES
Solğun, açıklamasında şunlara yer verdi: 'Öğretmeni not veren konumdan not verilen konuma sürükleyen bakanlık, bu sistemle öğretmene yönelik güvenin sarsılmasına, öğretmenlerin itibarının daha da azaltılmasına, hatta öğretmenin hor görülmesine yol açacaktır. Ekim 2017´de 12 ilde pilot olarak başlatılan uygulamada öğrencilerin hakaret, tehdit, şiddet içerikli mesajlarını unutmak mümkün değildir. Zaten bu paylaşımların ardından sistem iki gün içinde kapatılmıştı. Peki ne oldu da aylar sonra bu konu yeniden gündeme getirildi? Veli değerlendirmeleri ne ölçüde sağlıklı olabilir? Öğretmeni derste gözlemleme imkanı bulunmayan veli, öğretmeni nasıl değerlendirebilir? Ya kaç tane veli öğretmenin adını biliyor, yılda kaç kere okula uğruyor? Okul müdürlerinin öğretmenleri değerlendirmesi ise başlı başına felakettir. Okulların büyük çoğunluğunun torpilli, ehil olmayan, biat kültürüyle yoğrulmuş insanlar tarafından yönetildiği düşünüldüğünde; bu okul yöneticilerinin hakkaniyetli, adaletli, liyakate göre puanlar vereceğini iddia etmek mümkün olamayacaktır. Bu sistemde öğretmenlerin meslektaşlarını değerlendirmesi de öngörülmektedir. Bu durum, öğretmen odasında huzursuzluk yaratacak, iş barışını bozacak, ‘Benim arkadaşım, benim sendikalım´ ayrımına yol açacaktır. Sendikamız, öğretmenlerin tecrübelerini yok sayan mesleki yeterlilik sınavına da karşıdır. Performans notlarının öğretmenlerin siciline işleyeceği düşünüldüğünde, bu sistem ileriki dönemde öğretmenlerin iş güvencesinin ortadan kaldırılmasına kadar gidecek bir sürecin önünü de açacaktır. Ayrıca bu sistemle öğretmenler; veli, öğrenci ve okul müdürleri tarafından sistematik olarak psikolojik şiddete maruz kalacaktır. Bu ucube sistem hayata geçerse, konuyu yargıya taşıyacak, ‘meslektaşıma puan vermiyorum´ eylem kararını devam ettirecek ve demokratik haklarını kullanacağız. 24 Haziran genel seçimlerine kısa bir süre kala, bakanlık strateji gereği bu konuyu şimdilik gündeme getirmemektedir. Türk Eğitim-Sen´in talebi; MEB´in seçimler öncesinde performans uygulamasından tamamen vazgeçtiğini açıklamasıdır. Unutulmasın ki; öğretmeni yok sayanlar, sandıkta yok sayılacaktır. Hükümet seçim öncesinde tüm sözleşmelileri kadroya almalı ve öğretmen alımlarında mülakatı kaldırmalıdır. Her alanda olduğu gibi öğretmen alımlarında da mülakata karşıyız. Mülakatın objektif olması doğası gereği mümkün değildir. Zira mülakatta komisyonların farklı kriterlere göre farklı değerlendirmeler içinde bulunması kaçınılmazdır. Bu minvalde; öğretmen atamaları sadece KPSS puan üstünlüğüne göre yapılmalı, mülakatla ve sözleşmeli öğretmen alımına son verilmelidir. Öğretmenlerimize bu zulmü yaşatmak devlet geleneği ile bağdaşmamaktadır. Mülakat sonuçları seçim sonrasına bırakıldığından on binlerce aday Temmuz ayında yapılacak KPSS´ye de başvurmuştur. MEB süreci uzatarak, öğretmenleri belirsizliğe sürüklemiş ve mağdur etmiştir. Mülakat sonuçları açıklandığında geçen yıllarda yaşanan hak ve hukuk gasplarını görürsek, her türlü hukuki girişimde bulunacağız. Sözleşmeli öğretmen istihdamına açtığımız dava ise henüz sonuçlanmamıştır. Yargının bu ucube, öğretmenlik mesleğinin itibarını sarsan, öğretmenler arasında huzursuzluk yaratan, eş durumu ve sağlık özrü tayinine bile izin veremeyen, 6 yıl çakılı çalışmayı zorunlu tutan, aileleri bölük, pörçük eden, evlatları anaları, babalarından ayıran, velilerin öğretmen ayrımı yapmasına neden olan sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen istihdamını iptal etmesini bekliyoruz. Sendikamız tüm sözleşmelilerin kadroya alınması için başarılı bir imza kampanyası da yürütmüştür. Çağrımız, Hükümetin tıpkı 2011 yılı genel seçimlerin de olduğu gibi, 24 Haziran genel seçimleri öncesinde de talebimizi dikkate almasıdır. 2018 yılında 20 bin atamaya ek olarak en az 40 bin atama daha yapılmalıdır. 2018 yılı için 20 bin atama da ne öğretmen açığı sorununu çözecek ne de atama bekleyen öğretmenlerin beklentilerini karşılayacaktır. 63 bin 656 ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılırken, norm kadro ihtiyacı 110 bine yakın iken, her yıl eğitim fakültelerinden 40 bin öğretmen mezun olurken, atama bekleyen öğretmen sayısı 400 bini aşkınken, 20 bin atama çok açık söylüyoruz ki, göstermelik yapılan bir atamadır. 2018 yılında 20 bin atamaya ek olarak en az 40 bin atama daha yapılmalıdır. Yönetici atamalarında adam kayırma yapıldığını tespit edersek her türlü eylemi meşru görürüz. Okulların bilgili, donanımlı kişiler tarafından yönetilmemesinin sorumlusu yönetici atamalarına mülakat garabetini monte eden Milli Eğitim Bakanlığı´dır. Geçtiğimiz yıllarda mülakat komisyonlarında elden ele dolaşan isim listeleri, insanların siyasi görüşüne, sendikasına göre fişlenmesi ve sübjektif değerlendirmeler hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Şayet mülakat sonuçlarının açıklanmasının ardından birilerinin kayırıldığını, diğerlerinin ötekileştirildiğini görürsek, ‘kendi adamım´ anlayışının hâkim olduğu bir tablo ile karşılaşırsak, ülke genelinde bu mülakatın iptaline yönelik her türlü eylemi meşru görürüz. Bunun yanı sıra, bu ayrım ve ötekileştirmenin sorumlularını da, 15 Temmuz sonrası oluşmuş olan milli birlik ve beraberlik anlayışını sabote eden kripto Fetöcüler olarak ilan edecek ve Hükümete, MEB´deki kripto Fetöcüleri temizleyin çağrısında bulunacağız. MEB, taşra teşkilatına da dikkat etmelidir. Taşrada çetevari oluşumlar göze çarpmaktadır. Bakanlık merkez teşkilatının talimatlarını hiçe sayan, kendi kafasına göre işleri yürüten, çalışanlar üzerinde baskıyı, dayatmayı, korkuyu egemen kılmaya çalışan bu çetelere, yönelik en kısa sürede tedbir alınmalıdır. Talebimiz; MEB´in bir an önce mülakatsız bir yönetici görevlendirme yönetmeliği çıkarmasıdır.'