Akın Bodur/İskenderun
Doğu Akdeniz bölgesinde yaklaşık 200 kilometrelik sahil şeridine 20 civarında termik santralin bölgeyi ‘atom bombası´ atılmış gibi yaşamı tahrip edeceğine dikkat çeken Adana Barosu Çevre Komisyonu üyesi Av. İsmail Hakkı Atal, “Bir bölgede bu kadar çok santral dünyanın hiçbir yerinde yoktur” dedi.
Av. Atal, tarımsal sit alanı ilan edilen 141 ovadan 6´sinin Doğu Akdeniz bölgesinde olduğunu hatırlatarak, şu ana kadar kurulmuş veya inşaat aşamasında olan termik santrallerin olumsuz etkilenmesinin önüne geçmek amacıyla bakanlar kurulu kararıyla bir istisna getirildiğine dikkat çekti. ‘Tarımdışı amaçla kullanım izni almış olanlar ve onaylanmış´ planlara getirilen istisna ile şu ana kadar kurulmuş veya inşaat aşamasında olan termik santrallerin de olumsuz etkilenmesinin önüne geçilmek istendiğini belirten Atal, Bakanlar Kurulu kararındaki istisnaya, 22 Mart 2017 tarihinde iptal davası açtıklarını, bundan sonraki süreçte bu kararı kaynak göstererek dava süreçlerini başlatacaklarını ifade etti.
Önce deniz ekosistemi etkilendi
Doğu Akdeniz´de yapılması planlanan ve de mevcut iklime ve doğaya zarar vereceğini tespit ettikleri kimi yapılara karşı mücadelenin 2000´li yıllarda Sugözü Termik Santraliyle, Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri Platformu (DAÇE) ile başlatıldığını kaydeden Av. Atal, o dönem Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna karşı açtıkları davayı kaybettiklerini, ardından Sugözü Termik Santrali´nin kurulduğunu kaydetti. Av. Atal, “Sugözü Termik Santrali kurulduktan sonra birkaç yıl içinde termik santralin deniz, hava, toprak ekosistemine olumsuz etkileri görülmeye başladı. Birkaç yıl içinde ilk etki deniz ekosisteminde oldu” dedi.
Sarıseki´deki de bir ilk
Sugözü Termik Santrali ile mücadele sürecinde ‘asit yağmurlarıyla yanmış çoraklaşmış narenciye bahçelerine, meyve veremeyen ağaçlara, sakatlanan, genetiği etkilenmiş olarak doğan ya da ölen hayvanlara, kanser vakalarında meydana gelen artışlara işaret eden Av. Atal, buna karşın 2010 yılında 14´ü kömürlü, 3´ü doğal gazlı olmak üzere 17 tane termik santral başvurusu yapıldığını ve 8 tanesinin de lisans aldığını ifade etti. Atal, Sarıseki OSB´de kurulan santralin ise ‘emniyet bandını´ bile ihlal ederek faaliyete geçtiğine dikkat çekti, ÇED raporlarının adeta satın alındığını vurguladı. Atal, şöyle konuştu “Atlas Enerji Diler Termik Santrali. Tüm mevzuata ve Toprak Koruma Kanunu´na aykırı bir şekilde deniz ve karasal alanda mevzuata göre bırakması gereken emniyet bandını da bırakmayan, hatta otoyola sıfır kurulmuş belki de dünyadaki ilk termik santral olarak kuruldu. Bu santral kurulmadan önce 2008 yılında bu santralin ÇED raporuna iptali için Hatay İdare Mahkemesine dava açtık ve 5 kilometre ötedeki İskenderun Demirçelik Fabrikasının havaya olan etkisiyle ilgili kümülatif bir değerlendirme yapılmadığı için ÇED raporunu iptal etti. Ama kararın mürekkebi kurumadan santral yeni bir ÇED raporu satın aldı. Ben buna 'satın alma' diyorum çünkü Meclis´te verilen bir soru önergesine Çevre Bakanı´nın verdiği cevaba göre, 2006 yılından bu yana yapılan 38 bin ÇED raporu başvurusundan sadece 7 tanesinin sonucu olumsuz çıkmış. Çünkü ilgili firma ücretini ödeyerek gidiyor, ÇED firmasına yaptırıyor.”
“Yaşam tamamen sora erebilir”
2015 ve 2016 yıllarında bölgede 7 santral başvurusunun daha yapıldığını, iptal davası sayısının ise 20´e ulaştığını aktaran Av.Atal, “Benim bildiğim ve araştırdığım kadarıyla, dünyanın hiç bir yerinde örneği yok. 150-200 km bir sahil şeridinde, 20 küsur termik santral olamaz. Bu santralleri kuracak olsanız bırakın burada elektrik üretmeyi, bu santrallerde çalışan işçiler bile 4-5 yılda kanserden ölür. Düşünsenize bu termik santrallerden 15´i kömürlü olsa, her biri yılda 3 milyon ton kömür yakıyor, yılda 45 milyon ton kömür eder. Her birinin günde 5 milyon ton soğutma suyu çektiğini düşürseniz ve bunları kaynama noktasında, Akdeniz´e deşarj ettiğini düşünecek olursanız, yılda 100 milyon tona yakın soğutma suyu yapar. Bunun olduğu yerde insan sağlığının ve doğadaki diğer canlıların olumsuz etkilenmesini bırakınız, yaşam tamamen sona erer. Atom bombası atılmış gibi olur. Bunu biz davalarımızın hepsinde söylüyoruz zaten. Sonunda dediğimiz noktaya gelindi” değerlendirmesinde bulundu.