Tarih: 10.04.2019 11:37

Barodan seçim uyarısı

Facebook Twitter Linked-in

İskenderun/SES

Hatay Barosu, İstanbul´da sayımı, itirazları ve tartışması süren büyükşehir belediye başkanlığı seçimine ilişkin yaptığı değerlendirmede, 'Bir seçim için ülkenin geleceğini feda etmeye değer mi?' ifadesininde bulundu. Ülkenin bir seçim daha yaşadığını ve Hatay Barosu olarak her seçimde olduğu gibi, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimlerini de yakından izlediklerini belirten Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, 'Seçimler öncesinde ve seçimler sonrasında yaşanan tartışmalar, Türkiye´nin demokratik bir hak olan seçme-seçilme özgürlüğü başta olmak üzere birçok alanda yaşanan demokratik yönetişim ilkelerini benimseyemediğini, hukuka saygı çerçevesinde yıllar önce çözülmüş olması gereken genel idare ilkelerinin, hiç çözülememiş olduğunu, bir seçim arifesinde ve sonrasında bir kez daha yaşadık. Yaşanan süreç bize tek bir özet çıkarma imkanı veriyor. Türkiye henüz demokratik ilkelerin hakim olduğu bir ülke değil. Türkiye henüz hukukun üstünlüğü esaslarının hakim olduğu bir ülke hiç değil' değerlendirmesini yaptı.

Dönmez: YSK, krizin sebebi haline gelmiştir
Hatay Barosu Başkanı Dönmez, seçime yönelik değerlendirmesinde şu açıklamayı yaptı: 'Türkiye´de seçim hukukunun her aşaması yetkili Yüksek Seçim Kurulunun her seçimde kendine münhasır, kanunu işine geldiği gibi yorumlayan, siparişe göre karar verme görüntüsü içeren kararları ülkeyi bir çıkmaza sokmuştur. Seçimle ilgili bir sorun veya krizi çözmekle tek yetkili organ olan Yüksek Seçim Kurulu, krizin sebebi haline gelmiştir. Bununla birlikte siyasetçilerin bir hukuk devletinde görülmesi mümkün olmayan, sorumluluk içermeyen, seçmene mesaj verme kaygısı içeren ve hukuk dilinden uzak söz ve uygulamaları, var olan krizi daha da çıkmaz bir hale getirmiştir. Siyasetçilerin kullandığı dilde hukuk yoktur. Sorumlu devlet insanlığı yoktur. Türkiye´de siyasetin yönetimsel herhangi bir konuda kullandığı genel üslup ve siyaset dili, Türkiye´de yaşan tüm yurttaşlarımızı derinden sarsıyor. Seçimlere ilişkin Türkiye sabırla ve hukuk içinde bir sonuç almayı beklerken, siyasetçilerin seçmen kütüklerine yönelik verdikleri kanunsuz uygulamalar, keyfi işlemler ve seçimlerin tamamlanma sürecine ilişkin, seçimlerin kaç oyla kazanıldığında meşru olacağı gibi yersiz açıklamaları, Yüksek Seçim Kurulunun kanuna ve uygulamalarına aykırı kararlarıyla birleşmiş ve bir kaos ortamı doğmuştur. Türkiye bu sürecin artık genel evrensel ilkeler esasıyla tamamlanmasını bekliyor.'

'Geleceği bir seçime feda etmeye hiç kimsenin hakkı yok'
Dönmez, açıklamasını şöyle sürdürdü: 'Türkiye artık nefes almak istiyor. Ekonomik, siyasal ve sosyal krizlerle dünyanın boğuştuğu bir ortamda, Türkiye´nin geleceğini bir seçime feda etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Türkiye´nin içinde olduğu ve tüm yurttaşlarımızı inim inim inleten bir krizden çıkışı düşünmek yerine, krizin içine doğru itmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu kriz ortamına hukuku esas almayan ve sorumsuz siyaset dili sebep olmuşken; hukuka uygun davranma-sorumlu davranma çağrısı yapan baroları sorumlu olmadıkları bu krizin içine itmeye kimsenin hakkı yoktur. Barolar demokratik bir ülkenin işleyişinin, hukuk devletinin can damarlarıdırlar, sigortalarıdırlar. Barolar; hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak üzere demokratik ilkelere göre çalışan kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Hal böyleyken; yetkili-yetkisiz herkesin konuştuğu ortamda, gündem ve yerel seçimlerle ilgili değerlendirme yapan baroların açıklamalarına refleks göstermek; baroların bir toplumdaki varlığı ve hukuksal işlevinin bilinmemesine ve hukukun üstünlüğünün içselleştirilmemesine bağlıyoruz. Barolar, Avukatlık Kanunu ile kendilerine verilen görevleri yerine getirmektedirler. Her demokratik kurum gibi herkes kendi üzerine düşeni yapsa ülkenin bu hale ve seçim sonrasına dönüşmesi söz konusu olmazdı. Bu açıdan Türkiye´nin içinde olduğu bu sarmalın doğrudan sorumlusu olan ötekileştirici, ayrıştırıcı siyaset dilinin kimseye bir fayda sağlamadığını, tüm yurttaşlarımızın gelişmelerden rahatsız olduğunu, herkesin sorumluluk içinde davranması gerektiğini, kanunu ve hukuku aşar nitelikteki söz ve uygulamaların terk edilmesini tavsiye ediyoruz. Bir an önce hukukun üstün kılındığı, insan hak ve hürriyetlerine saygılı bir yönetişim tarzına ve diline dönülmesi için herkesi sorumluluk almaya çağırıyoruz.'




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —