6 Şubat ve 20 Şubat 2023 depremlerinin getirdiği büyük yıkım, bölgede ikincil bir afet olarak değerlendirilebilecek boyutta ve uzun vadeli hava kirliliğine yol açtığı, depremlerden sonraki ilk yılda, bina yıkımları, enkaz kaldırma, taşıma ve depolama çalışmalarından kaynaklanan hava kirliliğinin, özellikle son bir yıldır sayıları hızla ve kontrolsüz bir oranda artan hazır beton santralleri nedeniyle kronikleştiği belirtildi.
Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) ve Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB), 7 Ocak – 25 Ocak 2025 tarihleri arasında Hatay ve Antakya'da hava kalitesi izleme çalışması yapıldı. Çalışmada, bölge halkının endişelerine ve itirazlarına rağmen, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından deprem illerindeki hava kalitesi hala düzenli olarak izlenmediği, raporlanmadığı ve hava kalitesini olumsuz etkileyen projelere dair etkin ve bütünsel bir planlama, çevresel etki değerlendirme ve yönetimi süreçlerinin işletilmediğine yer verildi.
Beton santrallerinin hava kalitesine etkisi
Beton santrallerinin hava kalitesine etkilerini tespit edebilmek için Temiz Hava Hakkı Platformu ve Türk Tabipleri Birliği’nin ortak çalışmasında, Antakya'da hava kalitesi izleme çalışması gerçekleştirilmediği, ölçüm yapılan yerleşim alanı, beton santralinin etki alanı içinde olduğu, gerçekleştirilen ölçümlerde ulusal mevzuattaki limit değerleri ve Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerlerinin çok üstünde partikül madde kirliliği tespit edildiğine yer verilen çalışmada, "19 günlük ölçüm sonuçlarına göre PM10 ortalaması 60,1 μg/m3, PM2,5 ortalaması 41,5 μg/m3’tür. Kronik partikül madde kirliliği deprem bölgesinde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Partikül madde kirliliğine uzun süreli maruz kalma başta kanser türleri olmak üzere, kalp-damar hastalıkları, diyabet ve böbrek yetmezliği gibi erken ölümlere yol açan pek çok hastalığa neden olmaktadır. Partikül madde kirliliğinin, anne karnından itibaren bebeklerde erken doğum ve yenidoğan ölümlerine, düşük doğum ağırlığına ve sinir sisteminde gelişim bozukluklarına yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Deprem bölgesinde kronikleşen hava kirliliği sorunu gelecek kuşakların da sağlık hakkını elinden alan uzun vadeli bir halk sağlığı sorunudur" ifadesine yer verildi.
Ortak çalışmaya göre, Antakya'da 2024 ve 2025 yılı PM10 ortalamasına (μg/m3) ilişkin Antakya, Antakya Vali Kavşağı'nda UHKİA kapsamındaki istasyonlardan elde edilen yıllık veri hiç bulunmuyor. Bu veriler ise İskenderun'da 2024 yılı PM10 ortalamasının 42,16, İskenderun merkezde de 75,06 olduğu, İskenderun'daki iki noktaya ilişkin 2025 yılı PM10 ortalamasında (μg/m3) ya 'verinin olmadığı' ya da 'yeterli veri bulunmadığına' yer verildi.
58 beton santraline "ÇED gerekli değildir" kararı
Ortak çalışmada, Temmuz 2023-Ocak 2025 tarihleri arasında Hatay’da 26, Adıyaman’da 11, Kahramanmaraş’ta 17 ve Malatya’da 4 adet hazır beton projesi için valilikler tarafından "ÇED gerekli değildir" kararı verildiği ifade edildi. 10 sayfalık çalışmada şunlara yer verildi: "Deprem sonrası Temmuz 2023-Ocak 2025 tarihleri arasında Hatay’da 26, Adıyaman’da 11, Kahramanmaraş’ta 17 ve Malatya’da 4 adet hazır beton projesi için valilikler tarafından ÇED gerekli değildir kararı verilmiştir. Bu kadar çok sayıda beton santrali için etki alanları ve bulundukları bölgedeki diğer kirletici kaynaklar dikkate alınarak kümülatif çevresel etki değerlendirmesi yapılması şarttır. Oysa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın devam eden uygulamasında her bir proje tekil olarak ele alınmakta ve deprem sonrası olağandışı koşulların getirdiği hava kalitesi yönetimi ihtiyaçları doğrultusunda bütünleşik bir planlama yapılmamaktadır."
Hava kirliliği ikincil bir afet boyutunda
Depremin ikinci yılında, kronikleşmiş hava kirliliğinin bölgede ikincil bir afet boyutuna ulaştığı, hava kirliliğine bağlı sağlık sorunlarının ortadan kaldırılabilmesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ndan talep edilenler şöyle: "Beton santrallerinden kaynaklı kirletici emisyonları için hava kalitesi mevzuatında limit değerler tanımlanmalıdır. Beton santrallerinin çevresel etkilerini bütüncül şekilde ele alacak, hızla artan projelerin kümülatif etkilerini değerlendirecek bir çevresel etki değerlendirme ve sağlık etki değerlendirme yaklaşımı geliştirilmelidir. Beton santrallerinin çevre mevzuatına uyumu sıkı denetim altında tutulmalıdır. Beton santralleri yerleşim alanlarından uzak noktalarda kurulmalıdır. Deprem sonrası yeniden yapılaşma döneminde çalışan sağlığı ve güvenliği denetimleri sıkılaştırılmalıdır. Özellikle bu sektörde görev yapanlar için; işe giriş ve periyodik muayeneleri, sağlık güvenlik eğitimleri aksatılmamalı, güvenli çalışma ortamları yaratılmalı, kişisel koruyucu donanım temini ve kullanımı sağlanmalıdır. Ayrıca kişisel ve çevresel ölçümlerin takibi ve ölçümlerin sağlık etkileri bakımından derinlemesine incelemeler yapılmalı, veriler kamuoyu ile şeffaflıkla paylaşılmalıdır. Deprem bölgesindeki beton santrallerinin hava kalitesi, çalışan sağlığı ve güvenliği ve bölge halkı üzerindeki geniş etkilerinin değerlendirilmesi için akademi ile işbirliği içerisinde epidemiyolojik araştırmaların yapılması desteklenmelidir. Depremlerin üzerinden geçen 2 yıllık süreçte olduğu gibi bundan sonra da bölge halkının temiz hava hakkını savunmaya devam edeceğiz."
Temiz Hava Hakkı Platformu Hakkında
Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), sağlık, doğa koruma ve iklim alanlarında çalışan 15 sivil toplum kuruluşu ve meslek örgütünün bir araya gelmesiyle 2015 yılında kurulan ve çalışmalarına başlayan Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), amacını; enerji ve sanayi kaynaklı çevresel kirleticilere bağlı olarak ortaya çıkan hava kirliliğinin azaltılması, halk sağlığının korunması ve temiz hava hakkının savunulması için çalışmalar yapmak olarak ifade ediyor. Platform bileşenlerinin Çevre İçin Hekimler Derneği, Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Greenpeace Akdeniz, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, İklim İçin 350 Derneği, İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği, Temiz Hava Hakkı Derneği, Türk Nöroloji Derneği, Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği, Türk Tabipleri Birliği, Yeşil Barış Hukuk Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Yuva Derneği, Avrupa İklim Eylem ile Ağı Sağlık ve Çevre Birliği olduğu bildirildi.