Beyannamenin 73. yılı

Beyannamenin 73. yılı

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi´nin 73. yıl dönümü ve İnsan Hakları Günü açıklamalarla kutlandı

İnsan Hakları Derneği (İHD) İskenderun Şubesi, ekonomik krze karşı ekonomik ve sosyal hakları, Covıd-19 pandemisi koşullarında sağlıklı yaşam hakkını, savaşa karşı başır hakkını savunduklarını belirtti. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edilişinin 73. yılında basın açıklama yapan İHD İskenderun Şube Başkanı Coşkun Selçuk, Covıd-19 salgınının yol açtığı siyasal, sosyal, ekonomik etik vb. boyuları olan küresel krizin etkilerinin sürdüğünü ifade etti. Coşkun, 'Bu koşullarda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi´nde belirtildiği gibi barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve insan onurunun korunmasını ve bunları güvence altına alacak demokrasi mücadelesinin verilmesini savunmaya devam ediyoruz. Çünkü insanlığın varoluşunu tehdit eden bu küresel krizden çıkışın tek yolu söz konusu değerlere sahip çıkmaktır' dedi.

'Hak, hukuk, özgürlük; İnsan, haklarıyla insandır' sloganları ile 'Savaşa, darbelere, baskılara karşı barışa ses ver; Ortak yaşam için ırkçılığı geçit yok' ve dört dilde ´Barış´ yazılı dövizin arasında konuşan Coşkun, 'BM, İkinci Dünya Savaşı´nın yol açtığı ağır insani yıkımın bir daha asla yaşanmaması için, barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmiştir. Bugün gelinen noktada maalesef bu ideallerin çok gerisinde kalınmıştır. Evrensel Bildirge´de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulamamıştır. Maalesef BM, varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde, hak ihlallerinin başlıca sebebi olan savaşları ve iç savaşları önlemede/sonlandırmada, mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadelede, başta kadınlara yönelik olmak üzere her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır. Gelinen aşamada güçlü devletlerin bir araya gelerek oluşturduğu çıkar ilişkileri, askeri ve ekonomik birliktelikler, insanların hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önünde birer engele dönüşmüştür. Özellikle devletlerin demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının, hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına yol açmıştır. Covid-19 pandemisi, uluslararası sitemin zaaf ve yetersizliklerini tüm çıplaklığı ile ortaya koyarken aynı zamanda bu kaygı verici gidişatın nereye doğru evrilebileceğini de göstermiş oldu' dedi.


'Resmen kaldırıldığı söylense de pek çok düzenleme OHAL ile yönetilmekte'

Coşkun, bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları ile meslek örgütlerinin yöneticilerinin de katıldığı, Ulucami Caddesi üzerindeki Sağlıklı Yaşam Parkı önünde düzenlenen toplantıda şunları söyledi: 'Küresel salgının daha da derinleştirdiği bu kriz hali, maalesef Türkiye´de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Bu durum/süreç, siyasal iktidarın gücünü sınırlandıran anayasacılık ilkesinin terkedilmesine, böylece hem hukukun hem de kurumların baskıcı rejimin birer “aracı” haline getirilerek keyfiyetin ve bilhassa da belirsizliğin kamusal alana hakim kılınmasına yol açmıştır. Özellikle bir yönetim tekniği olarak başvurduğu belirsizlik yaratma gücü, siyasal iktidara salgın koşullarını fırsata çevirme imkânı sağlamıştır. Salgının olağanüstü niteliği ile OHAL´i birbiriyle ilişkilendirerek erkini daha da merkezileştirip toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırmıştır. Salgınla mücadeleyi önleme ve koruma eylemi olarak değil de güvenlik sorunu olarak ele alan siyasal iktidar, böylesi durumlarda hep yaptığı üzere öncelikle insan haklarını iptal etmeye yönelmiştir. Sonuç ise başta bilgi edinme hakkı, yaşam hakkı, sağlığa erişim hakkı, çalışma hakkı, ifade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklerin sistematik olarak ihlal edilmesi olmaktadır. Siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucunda 2021 yılında ülkede yüksek sayılarda yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Çok faklı toplumsal kesimlerden insanlar ya doğrudan kolluk güçlerinin şiddeti ya da devletin, ´önleme ve koruma´ yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu yapısal şiddetin veya üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen şiddetin sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir. İfade özgürlüğünün kısıtlanması, kadına yönelik şiddet, belediyelere atanan kayyımlar, milletvekili tutuklamaları, anayasa gereği olan AİHM kararlarının uygulanmaması, yaşanan ağır yoksullaşma, mülteci ve sığnmacılara karşı ırkçı saldırı ve sömürü, Kürt sorununda yaşanan çözümsüzlük politikası, HDP´ye açılan kapatma davası Türkiye ‘de insan hakları açısından endişe verici konulardır. Var oluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz.'

'Beyanname, çağdaş dünyanın ortak paydası'

Öte yandan, Çağdaş dünyanın ortak paydası olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi`nin, tüm insanların doğuştan hür ve eşit olduğu ilkesi doğrultusunda, 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edildiğini ve her yıl 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlandığını anımsatan Hatay Valisi Rahmi Doğan da, şu açıklamayı yaptı: 'Beslendiği kültür ve medeniyetin kaynağı olan ´insanı yaşat ki devlet yaşasın´ düsturunu kendine ilke edinen devletimiz; Tüm insanların dil, din, ırk, cinsiyet ve yaş gibi farklılıklarıyla doğuştan, eşit bir şekilde sahip oldukları hak ve özgürlükleri teminat altına alan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine, 6 Nisan 1949´da imza atarak bu husustaki hassasiyetini ilan eden ilk ülkelerden biri olduğunu göstermiştir. Şanlı tarihimiz, insanların hak ve hürriyetlerinin korunduğu, haksızlıkların ve zalimliklerin karşısında boyun eğilmediği nice örneklerle doludur. Milletimiz, dünyanın neresinde olursa olsun, gönül coğrafyasındaki insanlar için zulme, haksızlığa ve hukuksuzluğa asla sessiz kalmamıştır. Yüce milletimiz, her zaman insan hak ve özgürlüklerine gereken önemi vermiş, insanlar arasında ayrımcılık yapmamıştır. Bunun en güzel örneklerinden biride; Medeniyetlerin merkezi, hoşgörü ve kardeşlik kenti olan kadim şehir Hatay´ımızdır.'

'Yoksulluk Türkiye´nin en önemli insan hakkı sorunu'

İnsanlığın doğuştan sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerin dünyada kabul ve ilan edilişinin 73. yılında olunduğunu ifade eden CHP Hatay İl başkanı Ramiz Parlar da Dünya İnsan Hakları Günü açıklamasında şunlara yer verdi: '2021 yılı içinde hak ihlalleri katlanarak artmıştır. Tek adamın kararıyla kadınların yaşam hakkının en önemli güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi´nden bir gece yarısı hukuksuzca çıkılmıştır. Düşünce ve fikirlerini açıklayan yurttaşlar apar topar gözaltına alınmıştır. Yüksek mahkeme kararlarına dahi uymayan vesayet altındaki yargı ile ülkemiz hak ihlallerinin merkezi haline getirilmiştir. İnsan haklarının yasal ve hukuki güvencelerini yok sayan kararlar ve uygulamalarla anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlükler bir kişinin iradesi ile yok sayılmaktadır. Neredeyse her iki gençten birinin işsiz olduğu, asgari ücretin yoksulluk sınırını bırakın açlık sınırının altında olduğu, gıdasız kalan çocukların büyüme geriliklerinin ortaya çıktığı bir dönemi yaşamaktayız. Tek adam rejiminin tüm gizleme çabasına rağmen saklayamadığı açlık ve yoksulluk 2021 Türkiye´sinin en önemli insan hakkı sorunudur. Bugün ülkemizin yaşadığı başta ekonomik buhran olmak üzere her türlü adaletsizliğin temelinde tek kişilik hükümetin otoriter, antidemokratik ve evrensel insan haklarına aykırı uygulamaları yatmaktadır.'



Anahtar Kelimeler: Beyannamenin yılı

"Vatandaşın feryadını duymanın zamanı gelmiştir"

Yollarda ağır tonajlı araçlara 'park yasağı'

"Demokrasi talebi, sokaklardan sandıklara taşındı"

Belen'de "Ramazan Çocuk Festivali"

Hatay'da Özgürlük Nevruz'u kutlaması

Down Sendromu Farkındalık Günü

Başkan Amaç'tan üretiye destek çağrısı

Baro Başkanı Tut: Hukuk devletini savunmaya devam edeceğiz

Şam Geçici Maslahatgüzarı'nın Hatay ziyareti

Kütüphane inşaatında inceleme

"ÇED Gerekli Değildir" sürüyor

Kaçak yapı şikayetinde 'işlem yok'

Beton santralleri ve hava kirliliği...

İSSOS tarihi mirası koruyacak

Gelişim Hastanesi, 20. yılında

CHP, 'ön seçime' devam ediyor

Grev 273. gününde

Hatay, kurak iller arasında

Üniversite alanına, 'sanayi alanı' kararı

İskenderun Engelliler, Avrupa Kupası'nda oynayacak

AÇKD: Dikmece’nin yüzde 80’ine el konuldu

Atık bertarafına 50 milyon hibe çabası

Çalışkan: Hatay kutlama değil, çözüm bekliyor

Muammer Aksoy Caddesi 3 şeritli oldu

Suriye'deki katliam Cevevi'ne protesto edildi

Kurum, 'fahri hemşehrilik beratını' aldı

HTO'dan 56 hekime plaket

Hekimler 14 Mart'ta buluştu

"Tozlu havada maske kullanın"

Prof. Yılmaz'dan gastroenteroloji bilgilendirmesi

Yükleniyor

  • BIST 100

    10275,80%0,46
  • DOLAR

    39,84% 0,11
  • EURO

    46,95% 0,39
  • GRAM ALTIN

    4274,15% 0,36
  • Ç. ALTIN

    6794,97% -0,20