'BM, ideallerin çok gerisinde kaldı'

Bugün, Dünya İnsan Hakları Günü

GÜNCEL 11.12.2019 10:59:46 0

 Dünya İnsan Hakları Günü ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi´nin 71. yıl dönümü kapsamında dün açıklama ve etkinlikler yapıldı. İskenderun İnsan Hakları Kurulu üyeleri kahvaltıda buluşup, değerlendirme yaparken, Hatay İl İnsan Hakları Kurulu da Antakya´da Atatürk Anıtına çelenk sundu. İHD ve Kamu-Sen de açıklama yaptı.

Akın Bodur/İskenderun
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi´nin 71. yıl dönümü dün Hatay´da açıklamalar ve törenle kutlandı. Hatay İl İnsan Hakları Kurulu Başkanı ve Hatay Vali Yardımcısı Aldın Tetikoğlu da katıldıı Antakya´daki törende, Hatay İl İnsan Hakları Kurulu Antakya Cumhuriyet Alanındaki Atatürk Anıtına çelenk sundu. İskenderun´da da İlçe İnsan Hakları Kurulu üyeleri kaymakamlığın düzenlediği kahvaltıda buluştu.

Kurul üyeleri kahvaltıda buluştu
İskenderun Kaymakamı İskender Yönden, İnsan Hakları Günü ve Demokrasi Haftası kapsamında İlçe İnsan Hakları Kurulu´nun üyeleri ve yerel yöneticilerle bir kahvaltıda araya geldi. İskenderun Kaymakamlığı ev sahipliğinde, Belediye 3 Nolu Sosyal Tesisinde düzenlenen kahvaltıya, kaymakamımız ve İlçe İnsan Hakları Kurulu Başkanı Yönden, belediye başkanı Fatih Tosyalı ve yardımcısı Kemal Nadir Ünal ve Ahmet Keskin ile İlçe İnsan Hakları Kurulu üyeleri katıldı. Kaymakamlık, buluşmada kurul üyelerinin, kurulun çalışmalarına yönelik genel değerlendirme yaptığı görüş ve önerilerin alındığını belirtti.

'3 milyon 634 bini geçici koruma kapsamında'
İnsan Hakları Derneği (İHD) İskenderun Şubesi de dün yaptığı açık hava basın açıklamasında, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi´nin kabul edilişinin 71. yılında, Bildirgede belirtilen barış, adalet, eşitlik, özgürlük ve insan onurunun korunmasını ve bunları güvence altına alacak demokrasi mücadelesi verilmesini savunmaya devam edeceklerini belirtti. Sağlıklı Yaşam Parkı önünde ve Ulucam Caddesi üzerinde basın açıklaması yapan İHD İskenderun Şube Başkanı Coşkun Selçuk, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi´nin hazırlanmasının, Birleşmiş Milletler´de (BM), 29 Nisan 1946 tarihinde İnsan Hakları Komisyonu´nun kurulmasıyla başladığını, komisyonun hazırladığı giriş ve 30 maddeden oluşan İnsan hakları Evrensel Bildirgesinin, 10 Aralık 1948 günü Paris´te toplanan BM Genel Kurulu´nda kabul edildiğini, ülkemizin de bildirgeyi kabul ederek, 27 Mayıs 1949 tarihli Resmi Gazete´de yayınlayarak yürürlüğe koyduğunu belirtti. 'İnsan, haklarıyla insandır; Evrensel bildirge uygulansın; İnsan hakları hemen şimdi'  sloganları arasında konuşan İHD İskenderun Şube Başkanı Selçuk, şunları söyledi: 'Birleşmiş Milletler, barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmesine karşın maalesef bu ideallerin çok gerisinde kalmıştır. Evrensel Bildirge´de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulamamıştır. Birleşmiş Milletler örgütü de, varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde, hak ihlallerinin başlıca sebebi olan savaşları ve iç savaşları önlemede/sonlandırmada, mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadelede, başta kadınlara yönelik olmak üzere her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır. Gelinen aşamada güçlü devletlerin bir araya gelerek oluşturduğu askeri ve ekonomik birliktelikler, insanların hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önünde birer engele dönüşmüştür. Özellikle devletlerin demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının, hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına yol açmıştır. Bu olumsuzlukların karşısında Şili´den Lübnan´a, İran´dan Hong Kong´a dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatma şeklinde olmaktadır. Dünyanın yaşamakta olduğu bu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü canlandırmak en asli görevimizdir. Bu kriz hali maalesef Türkiye´de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinde itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Bu durum, siyasal iktidarın gücünü sınırlandıran anayasacılık ilkesinin terk edilmesine, böylece hem hukukun hem de kurumların baskıcı rejimin birer “aracı” haline getirilerek keyfiyetin ve belirsizliğin kamusal alana hakim kılınmasına yol açmıştır. Ayrıca belirsizlik rejimi içinde kurumların da aşınmasıyla beraber hak ihlalleriyle mücadele alanını daraltmak anlamına gelen cezasızlık yaygınlaşarak yeniden üretilmiş ve neredeyse bir kural haline getirilmiştir.'

Bu yıl ülkede çeşitli hak kategorilerinde ihlaller gerçekleştirildiğini ifade eden Selçuk, 'Bu ihlallere bakarsak; Siyasal iktidarın ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan politikaları 2019 yılında yaşanan yaşam hakkı ihlallerinin başlıca sebebini oluşturmaktadır. Yaşam hakkı ihlalleri, sadece devletin güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı değildir. Üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen fakat devletin, ´önleme ve koruma´ yükümlülüğünü yerine getirmeyerek neden olduğu yaşam hakkı ihlalleri vardır' değerlendirmesini yaptı. 15 Kasım 2019 tarihi itibarıyla 355 ceza infaz kurumunda 286.500 tutuklu ve hükümlü bulunduğunu, bunların 11 bininin kadın olduğunu, 3.100 çocuk hükümlü ve tutuklu bulunurken, 780 çocuğun ise anneleri ile birlikte cezaevlerinde kaldığını, 28 belediyeye kayyum atandığını ifade eden Selçuk, 'Türkiye´de 1951 Cenevre Sözleşmesi´ne koyduğu coğrafi sınırlama nedeniyle hukuki anlamda mülteci statüsü alabilmiş yalnızca 28 kişi bulunuyor. Ancak gerçek anlamıyla ele alındığında İçişleri Bakanlığı´nın son açıklamasına göre Türkiye´de toplam mülteci sayısı 4,9 milyondur. Bunun 3 milyon 634 bini geçici koruma kapsamında, 337 bini uluslararası koruma kapsamında bulunmaktadır. Türkiye´de tüm mültecilerin içinde bulunduğu güvencesizlik hali, zorunlu olarak ülkelerinden ayrılan bu kişilerin, daha güvenli başka ülkeler aramasına neden olmaktadır' diye konuştu. İHD, İskenderun´daki dernek binasında ´insan hakları´ konulu söyleşi de düzenledi.

Hatay Barosu: Bildirge hakları iç hukuka yansıtılmıyor
Hatay Barosu İnsan Hakları ve Cezaevi Komisyonu, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi´nin kabul edilişinin üzerinden 71 yıl geçmesine rağmen; bildirgede yer alan temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğini, insanların halen özgürleşemediğini, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığını, tanınmadığını, iç hukuka yansıtılmadığını ve uygulamaya geçirilmediği anlayışlar devam etttiğini açıkladı. Barodan yapılan açıklamada, 'En temel hak olan yaşam hakkı ihlallerindeki artışın geldiği boyut, önceki yıllarda ve halen büyük bir sorun teşkil eden ancak henüz çözüme kavuştuğunu göremediğimiz düşünce ve inanç özgürlüğü, cezaevi ve benzeri alanlarındaki hak ihlallerini dahi gölgede bırakır hale gelmiştir. Hak ihlallerinin adeta günlük yaşamın bir parçası haline geldiği ülkemizde bütün ihlalleri tek tek sıralamanın mümkün olmadığı malumdur. Aynı zamanda Evrensel Bildirge´de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzenin henüz olmadığı da açıktır. İşte bu nedenle, insanların ırkından, renginden, cinsinden, dilinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri, dünya çapında da henüz yeterli koruma bulamamaktadır. İnsanın doğuştan sahip olduğu hakların ayrımsız herkese tanınması ve yaşam bulması için insanlık ailesi uzun zamandır bir onur mücadelesi yürütüyor. Ne yazık ki Türkiye ve Dünya için bu yıl da insan hakları ve demokrasi açısından durum iç açıcı değil. İnsan hakları Evrensel Bildirisinde koruma altına alınan haklara ve özgürlüklere rağmen, ekonomik ve sosyal haklar açısından, tüm dünyada tam bir eşitsiz gelişme yaşanıyor, dünyada üretilen toplam mal ve hizmetlerin yoksul halklar ve ülkeler aleyhine bir durum yansıyor ve bu durum giderek derinleşiyor. İlin ve ülkemizin de bulunduğu bölgemizde yaşanan savaş koşulları ve olağanüstü koşullar, insanlığın ortak değerlerinin doğrudan ve toptan ihlaline yol açıyor. Türkiye´de demokrasinin geliştirilmesi, insan haklarının korunması, hukukun üstünlüğü alanında geriye gidişe doğru sürüklenmekteyiz. Böyle anlamlı bir günün anlamının boşaltıldığı bir süreçten geçmekteyiz. Biz insanın insan olmasından kaynaklanan değerlerin özümsendiği bir ülkede yaşamak istiyoruz. Herkesin farklı ama herkesin tüm farklılıklarıyla eşit olduğu bir ülke istiyoruz. Bütün bu nedenlerle, hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi yönündeki çalışmalar ve yasal düzenlemeler, göstermelik olarak değil, hak ve özgürlüklerin tüm insanların ihtiyacı ve demokrasinin bir gereği olduğu için yapılmalıdır. Bu açıdan özgürlük-güvenlik ikilemi yaratılarak mevcut hak ve özgürlüklerden asla taviz verilmemelidir' görüşüne yer verdi.

Doğu Türkistan´daki zulüm kınandı
Türkiye Kamu-Sen Hatay Temsilciliği de Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında dün yaptığı açıklamayla, Doğu Türkistan´da Çin tarafından yapıldığını belirttiği zulmü kınadığını açıkladı. Türkiye Kamu-Sen adına açıklama yapan Hayrettin Şahin, '1757 yılından beri Çin işgali altındaki Doğu Türkistan, boğazımızda düğümdü. Bir buçuk asırdan beri zulme uğrayan, soykırım gören, evlerinden yurtlarından edilen soydaşlarımızın görmezden gelinmesi ne Türkiye ne de dünya nezdinde bir anlam ifade etmiyorsa bugün dünyada insan haklarından söz etmek mümkün değildir. İnsan hakkı denilen olgu, belli nitelikteki düzenin sağlanabilmesi için gereken ilkeler bütünüdür ve zamana ve ortama göre değişir, gelişir. İnsan hakkı kavramı, temel tanımıyla, insanın sadece insan olarak doğmuş olmasından dolayı sahip olduğu hakları ifade eder. Bu haklar, insanın yapısına ve değerlerine ilişkin bilgilerden türetilmiştir. İnsanın sahip olduğu değerleri geliştirmek, insanlığın davası olmalıdır. İnsan haklarını var edebilmek; eldeki imkânlarla, insanlığın geldiği noktayı ve insan olarak değerini korumakla olur. Bir canlının en önemli hakkı, yaşama hakkıdır. Ona yaşama hakkı tanımadan başka hak ve özgürlüklerden faydalandırmaya çalışmak anlamsızdır. Bugün dünyanın birçok bölgesinde hak ve özgürlük kisvesi altında katliamlar yaşanmaktadır. Eğer evrensel bir değeri, bir zümrenin uhdesine bırakırsanız, artık o değer evrensel olmaktan çıkar ve kişisel bir durum halini alır. Ne yazık ki; tüm dünyada temel hak ve özgürlükler konusunda yaşanan sorunlar, evrensel değerlerin bir grubun eline teslim edilmesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Baskın güçler, kendi çıkarlarına uygun bulduğu toplumlar için demokrasi ve insan hakkını öngörmekte, bunun dışındaki toplumlara ise yaşama hakkı dahi tanımamaktadır. Bir buçuk asırdan beri zulme uğrayan, soykırım gören, evlerinden yurtlarından edilen soydaşlarımızın görmezden gelinmesi ne Türkiye ne de dünya nezdinde bir anlam ifade etmiyorsa bugün dünyada insan haklarından söz etmek mümkün değildir. Çin zulmünden kaçan soydaşlarımız, anayurtlarında yaşayan yakınlarından haber dahi alamazken, zulmün boyutlarının soykırıma dönüştüğü görülmektedir. Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın binlerce yıldır yaşadığı topraklar işgal altında olduğu gibi seyahat özgürlükleri kısıtlanmakta, doğum kontrolü yoluyla nüfuslarına müdahale edilmektedir. Eğitim kampları adı altında tek tip kıyafetlerin giydirildiği, kulelerde askerler tarafından kontrol edilen toplama kamplarında işkencelere maruz bırakılan soydaşlarımızın yaşadığı zulüm yürekleri dağlamaktadır. Dini inançlarına kadar müdahaleye uğrayan, zorla içki içirilen kardeşlerimizin çektiği bu sıkıntıların, bilhassa İslam dünyasında karşılığının olmaması anlaşılır gibi değildir' görüşünü kaydetti.


İskenderun'da filtre operasyonu

Dr. Kanatlı'dan ürküten tablo

Aile hekimleri iş bıraktı

Meclis'te 'fotoğraf tartışması'

Rezerv alan kararına 'dava'

Binalara 8 kat sınırı

CHP’den Lütfü Savaş'a 'kesin ihraç' istemi

AFAD'da dönüşüm değerlendirme toplantısı

Belediye meclisinde kayyum eleştirisi

65 yaş üstüne çay-kahve ücretsiz

Feyezan Kanalının duvarı yükseliyor

Usta öğretici belgeli tek kadın klimacı

İskenderun DEM Parti'den kayyum eleştirisi

AKP'de tek listeli seçim

AKP: Uygulamalar devam edecek

  • BIST 100

    9411,13%0,46
  • DOLAR

    34,56% 0,25
  • EURO

    36,04% -0,51
  • GRAM ALTIN

    3000,45% 1,31
  • Ç. ALTIN

    5010,37% 1,12