Eğitim-İş Arsuz Temsilciliği Başkanı Mehmet Eşkili, Mustafa Kemal Atatürk´ün, 24 Kasım 1928 tarihinde Millet Mektepleri´nin kendisine verdiği “Başöğretmen” unvanını kabul etmesinin de yıldönümü olan 24 Kasım tarihinin 1981 yıl?
Akın Bodur/İskenderun
Öğretmenlerin gününü kutlayan Eşkili, şu açıklamayı yaptı: 'Atatürk, ulusal bütünlüğümüzün kurulmasında ve geliştirilmesinde, Türkiye´nin çağdaşlaşmasında en önemli görevi öğretmenlere vermiştir. O´nun; ´Ulusları kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğitimciden yoksun bir ulus, henüz ulus adını alma yeteneğini kazanmamıştır´ sözleri bunun en güzel örneğidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik ve sosyal statüsü en üst sıralarda olan öğretmenler, bu dönemde açlık sınırına yakın bir ücrete mahkum edilerek itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.827 TL´dir. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 7.056 TL´dir. Bugün 15 yıl deneyimli bir öğretmenin aldığı net maaş 3.040 TL iken Milli Eğitim Bakanı her fırsatta öğretmenleri aşağılamış, yaptıkları işi küçümsemiş, öğretmenlerin aldığı ücretin fazlalığından, çalışma saatlerinin de azlığından şikayet etmişlerdir. Oysa ki Türkiye´de çalışan öğretmenler, OECD ülkeleri içinde en çok çalışan, en düşük maaş alan öğretmenler arasındadır. ´Eğitime Bir Bakış 2017´raporuna göre öğretmenlerin yıllık kazançları açısından Türkiye OECD ülkeleri arasında ilk ve ortaokulda 21; lisedeyse 23. sırada bulunmaktadır. Eğitim sisteminde yaşanan köklü değişiklikler, 4+4+4 eğitim yasasıyla Öğretim Birliği´ne vurulan darbe, okul dönüşümleri, siyasi kadrolaşma, yandaş yönetici atama gayreti, eğitimin dini referanslara göre şekillendirilmek istenmesi, ihraçlar ve açığa almalar, sürgünler, sözleşmeli ve güvencesiz istihdam uygulamalarıyla öğretmenlerin yaşadığı sorunlar daha da derinleştirmiştir. Tamamen yandaşlarını kayırma amacını taşıyan, değerlendirme ölçütleri belli olmayan bir mülakat yöntemiyle yöneticiler kıyıma uğratılmıştır. Çağdaş, ilerici, devrimci, Atatürkçü yöneticiler tasfiye edilerek yönetimlerin kapıkulu zihniyetine uygun yöneticiler atanmıştır. Öğretmen açığına rağmen kadrolu öğretmen atamasından vazgeçerek ´doğrudan torpil´ anlamına gelen mülakata dayalı sözleşmeli öğretmen sistemini getiren Bakanlık, yaklaşık 450 bin ataması yapılmayan öğretmen varken bu eğitim-öğretim yılında öğretmen açığını ücretli öğretmenlik ile kapatmaya çalışmıştır. Bu durum eğitimin niteliğini de olumsuz yönde etkilemiştir. MEB tarafından devreye sokulan ve Eğitim-İş olarak dava konusu da yaptığımız, performans değerlendirme sistemi, öğretmenlik mesleğini değersizleştirmenin geldiği noktayı göstermektedir. MEB´in amacının eğitimde ücretli, sözleşmeli ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmak olduğu herkesin malumu olmuştur. Bakanlığın eğitimde yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretmek ve okullarda bilimsel, laik, ulusal, demokratik ve nitelikli bir eğitim anlayışını yerleştirmek yerine, öğretmeni itibarsızlaştıracak, iş güvencesini ortadan kaldıracak bir eğitim anlayışını yerleştirmesine izin vermeyeceğiz.'
Eğitim-İş Arsuz Temsilciliği Başkanı Eşkili, hükümete yaptığı öneriler arasında, 'Öğretmenlerin maaşları yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması; 24 Kasım Öğretmenler Günü´nde öğretmenlere bir maaş ikramiye verilmesi; Öğretmenlere ödenen eğitim öğretime hazırlık ödeneği, tüm eğitim çalışanlarına ödenmeli ve en az bir maaş tutarında olması; Öğretmenlere toplu taşıma araçları ücretsiz olması ve kira yardımı verilmesi'ni de sıraladı.
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55