Çalıştay raporunda ‘umut ve dayanışma’ vurgusu

Hatay Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın ev sahipliğinde Defne ilçesinde yapılan; deprem, kent politikaları, özelleştirme politikaları, sağlık politikaları, kamusal hizmetlerin yeniden inşası ve depremin ekonomi politiği konularının ele alındığı çalıştayın sonuç bildirgesinde merkezi bir koordinasyonun önemine dikkat çekildi. Bildirgede, “Deprem illerinde ilk günden itibaren oluşturulan yerel dayanışma ağlarının koordineli çalışabilmesi ve dayanışma faaliyetlerinin daha güçlü kılınabilmesi açısından 11 deprem ilinde bütünlüklü bir mücadelenin örgütlenmesi, yaşanan sorunların ortak çözümü açısından önemlidir. Bu anlamda bu çalıştayı düzenleyen kurumlar olarak deprem illerini kapsayacak şekilde merkezi bir koordinasyonun oluşturulması için bir çağrı yapılmalıdır” denildi.

Bilim insanlarının bölgeye yönelik yıllardır dile getirdikleri deprem tespitlerine rağmen deprem gerçeğini görmezden gelen kent planlaması, imar ve yapı denetim çalışmaları, iktidarın çıkardığı imar afları, yaşadığımız büyük felakete adeta davetiye çıkarmıştır” tespitinin de yer aldığı bildirgede imar aflarının depremin felakete dönüşmesindeki payına dikkat çekildi.

Açılış konuşmalarını KESK Eş Başkanı Sayın Şükran Kablan Yeşil, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı ve TMMOB İskenderun İKK Dönem Sözcüsü Murat Durukan’ın yaptığı, çalıştayın “İktidarın Ekolojik Yıkım, Rant, Talan ve Özelleştirme Politikaları Öldürüyor!” başlığıyla hazırlanan sonuç bildirgesinde depremzede mülteci ve göçmenlerin karşı karşıya kaldığı sorunlar da değerlendirildi. Bildirgede buna ilişkin, “Deprem sonrasında mültecilere karşı tetiklenen nefret söylemi, özellikle sosyal medyada kışkırtılmış, barınma ihtiyacı ve yardımlar konusunda mültecilerin dışlanması söz konusu olmuştur” ifadesine yer verildi.

Emek ve çalışma hayatına ilişkin bölümde çalışanlarının yarısına yakın bölümünün kayıt dışı istihdamın oluştuğunu belirtildi. Depremle birlikte, deprem illerinde; kitlesel işsizlik, istihdam yetersizliği, kayıt dışı istihdamda artış, sosyal güvenlik açıkları ve hane halkı yoksulluğunun artması gibi durumların açığa çıktığı da ifade edilirken, konut ve işyerlerinin yıkımı, kiralardaki aşırı artış, işçilerin göçü ve özellikle inşaat işçileri için insani barınma ihtiyacını ortaya çıkardığına işaret edildi.

Deprem bölgesinde deprem öncesi açılan maden ocakları ve enerji santralleri için ÇED (çevresel etkileri değerlendirme) raporu alamayan firmaların deprem sonrasında ilan edilen OHAL’i fırsat bilerek Çevre Bakanlığının oluru ile maden ocaklarını ve enerji santrallerini kurulduğu gözlemi de paylaşılan bildirgede, ‘hukuk sistemi, sağlığa erişim ve sağlık hakkı’ başlıklı bölümde bu hakkın da ‘enkaz altında kaldığı’ vurgulandı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin depremde daha da derinleştiği kaydedildi, deprem sonrası eğitimde yaşanan sorunların ulaştığı durum ‘çıkmaz’ olarak yorumlandı.

Kentlerimizi Yeniden Kuracağız!

Sağlık, eğitim hakkı, barınma, gıda, hijyen ve temiz suya ulaşma gibi en temel insani ihtiyaçların depremin üzerinden 9 ay geçmesine rağmen yeterince karşılanmadığı tespitine yer verilen bildirgede enkaz kaldırma çalışmalarına ilişkin şu değerlendirme yapıldı: “Yine ranta dayalı politikalar sonucunda enkaz kaldırma çalışmaları belli şirketlere verilmiş bu faaliyetler insan hayatını tehdit eden tarzda devam etmekte, kaldırılan moloz yığınları yaşam alanlarına boşaltılarak tarım arazileri yok edilmektedir. İktidarın çıkardığı zorunlu kamulaştırma düzenlemeleri ile yüzlerce yıllık zeytinlikler yerine binalar yapılmak suretiyle, depremin ağır faturası iktidarın bu rant politikaları ile bir kez daha bölge halkına kesilmek istenmektedir.”