İskenderun/SES
Doğu Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (DASİFED) yeni yönetimini seçti. Gülay Gül'ün başkanlığa getirilmesi planlanan yeni yönetim üç yıl süreyle görev yapacak.
Tek listeyle gidilen seçimlerde yeni yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: Gülay Gül, Müfit Tennioğlu, Adnan Ağır, Alpaslan Yücel, Hatay Esmergil, Çiğdem Kıral, Ahmet HorozSefer Kaplan, Sami Arıca, Sema Yeşilağaç, Celile Bulgurcu, Zekiye Çankaya ve Ravuda Aslan. Genel kurulda Başkanlar Kurulu (Yüksek İstişare Kurulu) üyeliklerine de Recep Atakaş, Mehmet Kılıçlar, Faruk Ekinci, Gülay Gül, Alpaslan Yücel, Mehmet Akıncı, Sezai Boncuk, Mehmet Yıldırım, Tahsin Kabaali, Abdullah Korkmaz, Ali Bilir, Ayhan Özat, Murat Kavak, Nasır Mirioğlu, Şakir Yiğit, Nedim Alıcı ve Ali Alper Kazan getirildi.
Genel kurulda yaptığı konuşmada federasyonun 2012'de kurulduğu ifade eden DASİFED başkanı Gülay Gül, "Dasifed, gücünü yalnızca başta üyelerinden olmak üzere, bağlı olduğu üst kuruluş Türkonfed ve birlikte çalıştığımız federasyonlardan alan bir kuruluştur. Bizler gücümüzü Dasifed’in, misyonuna yürekten inanç duyarak, fikirlerini, zamanlarını, kaynaklarını, bu inanç doğrultusunda, bizi güven ve inançla destekleyen üyelerimize borçluyuz" dedi.
“Pozitif ayrımcılığın yapılması gerekmektedir”
Gül, "Yüksek enflasyonun yol açtığı etkileri hem işlerimizde hem de toplumsal hayatta bir süredir yoğun olarak yaşıyoruz. Türk lirasının değer kaybı, enflasyonist baskıyı güçlendirdi ve baskı devam ediyor. Bu baskının ortadan kaldırılması, her şeyden önce para ve maliye politikasının fiyat istikrarı doğrultusunda uygulanması gerekiyor. Üretim için yatırım, yatırım için de düşük faiz oranları gerekiyor. Ancak yatırımları canlandırmak amacıyla önce faiz oranlarının çok düşük tutulması, yüksek enflasyon ortamında tasarrufları cezalandırdı. Bu tasarrufların yöneldiği emlak ve otomotiv sektörleri başka balonlar oluşturdu. Bunu fark ederek alınan para ve maliye politikalarıyla yüksek faize geçiş yapıldı ama bu da yatırımların önünü kesti. Ne olursa olsun her şeye rağmen geleceği inşa etmeliyiz. Bu konuda ki çalışmalarımızı durdurmadan, krizleri bahane etmeden devam etmeliyiz. Yıllardır hizmet ettiğimiz bölgemizin bizlere geçmiştekinden çok daha fazla ihtiyacı var. Yıkılan Hatay’ı, Kahramanmaraş’ı, Osmaniye’yi örnek bir şehir olarak elbirliğiyle yeniden imar etmeliyiz. Ağır ve orta hasar olmak üzere yaşanan depremlerin ardından, kentimiz ve sanayiciler olarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen sanayicilerimizin özverili çalışmaları ile depremde zarar gören işletmelerini kendi çabaları ile birer birer ayağa kalkmaktadır. Bazı sanayicilerimiz de devreye almak üzere, bir kısmı da ruhsat ve prosedürler ile uğraşmaktadır. Sanayicilerimizin daha çabuk toparlanması ve şehrin kalkınması için krediye ulaşma kolaylığı ve pozitif ayrımcılığın yapılması gerekmektedir" diye konuştu.
“Neredeyse her dört makineden biri sustu”
DASİFED Başkanı Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sorumluğumuzun bilinciyle artık geleneksel STK çalışma modelinden farklı bir çalışma modeli ile hep birlikte yapının içinde aktif çalışmak ve söz sahibi olarak da ortak faydaya dönüşen ve toplumsal gelişmeye ve refaha fayda sağlayacak bir çalışma modeli ile güncellenmeyi temel amaç edindik. Bölgemizin sanayisinin büyüme ve gelişimi için birliktelik kültürü çok değerlidir. Tek başımıza değil, birlikte kazanıp birlikte başarıp birlikte büyümeliyiz. İstişare ve uyum içinde çalışarak daha yüksek yerlere gelen bir sanayiyi bu çatı altında geliştireceğiz. Bir ekonominin büyüklüğünü gösteren milli gelir, üç tane faktörün çarpımına eşittir. Birincisi çalışabilir yaştaki nüfusun, toplam nüfus içindeki payıdır. İkincisi çalışabilir nüfusun ne kadarının istihdam edildiğidir. Üçüncüsü ise, verimlilik, yani çalışan başına ne kadar üretim yaptığınız? Bunların üçü de ne kadar yüksekse, milli gelir o kadar yüksek oluyor. İlk iki faktör istihdam konusu olup; çalışabilir nüfus anlamında bir sorunumuz yoktur. Sadece çok büyük bir eğitim reformuyla bu sürecin desteklemesi gerekmektedir. Son faktör olan verimlilik konusu ise ülkedeki iş ortamıyla ilgili. Peki, Türkiye sahip olduğu insan potansiyelinden, verimli şekilde yararlanabiliyor mu? Ne yazık ki, çalışabilir yaştaki insanlarımız, özellikle de gençlerimiz ve kadınlarımız, iş bulmakta önemli zorluklarla ve sorunlarla karşı karşıya. Diğer taraftan sanayicilerimiz, gerekli nitelikte eleman bulamıyorlar. Yani bir tarafta işsizlik yaşanıyor, diğer tarafta mesleksizlik yüzünden çalıştıracak eleman bulunamıyor. Demek ki, mesleki eğitimin kalitesini ve yaygınlığını mutlaka artırmak zorundayız. Ekonomik büyümeyi tempolu biçimde sürdürmek için, gençlerimizi, piyasanın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde eğitmek durumundayız. Bir başka ifadeyle ülkemiz, kadın istihdam potansiyelinin ancak dörtte birini kullanmakta, gerisini ise heba etmektedir. Bu durumdaki bir ülke uluslararası piyasada rekabet edebilir mi? Bu durumdaki bir ülkenin insanları zenginleşebilir mi? Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, şöyle der: 'Bir toplum, cinslerinden yalnızca birinin çağdaş gerekleri kazanmasıyla yetinirse, o toplum yarı yarıya güçsüz kalmış demektir.' İnsanlarımızın dörtte birini, iş ortamından ve temsilden uzak tutarak, küresel rekabette var olmaya çalışıyoruz. Böylesine bir insan kaynağı israfına göz yumacak lüksümüz yoktur. Gelişmiş bir toplum olmak için, kadınlarımızı sosyal hayata, üretim süreçlerine sokmak ve temsillerde etkin kılmak zorundayız. Bunun anahtarı, önce eğitimdir. Sonra da onları hem mevcut sektörlerimizde hem de yeni gelişmeye açık sektörlerimizde istihdam edilebilmeleri için gerekli niteliklerle donatmamız zorunluluktur. Ve temsil haklarını kazanmaları için önlerini açmamız gerekmektedir. Bölgesel olarak kalkınmak ve ülke olarak büyümek, hem de çok hızlı büyümek zorundayız. Bunun için genel anlamda işsizlik, özellikle de kadın istihdamı sorununu çözmek zorundayız. İstihdam sorunu ancak özel sektörün güçlenmesiyle çözümlenebilecektir. O halde hem yatırım ortamını iyileştirmeye hem de özel sektörün istihdam üretme kapasitesini arttırmaya devam etmeliyiz. Biz, iş dünyası kuruluşu olarak sorunun çözümünde, kadın derneklerimizi ve temsilde kadın sayısını artırarak yaratacağımız örnek vizyon ile önemli katkı sağlayacağımıza inanıyoruz. Bunun için de çalışıyoruz. Bu dönemde pozitif ayrımcılık anlayışıyla, kadın delegelerimizden düşük oranlarda aidat alma kararını aldık ve tüzüğümüzde ek kadın kontenjan oluşturarak kadın delege sayılarını artırdık. Yönetim Kurulumuzun yarısını kadın yarısını da erkeklerden oluşturmayı kendimize bir misyon edinerek yeni yönetim Kurulumuzu oluşturduk. Bundan dolayı çok mutlu olduğumuzu belirtmek isterim. Ancak sağlıklı bir toplumun inşasında vatandaşlarla birlikte özel sektör, devlet ve üçüncü sektör olarak STK’lara düşen görev ve sorumluluklar bulunmaktadır. Yaşanabilir bir toplum ancak bu sektörler arasında ve sektörler içinde sağlıklı bir ilişki geliştirerek gerçekleştirilebilir. STK’ların kalkınma sürecinde vatandaşlar için birçok seçenek sunan yapılar haline dönüşmesi, bölgesel ve dolaysıyla Türkiye’nin kalkınma sürecine güçlü bir destek sağlayacaktır. Kriz zamanları, muhasebe yapma zamanıdır. Yaşamakta olduğumuz sıkıntıların, yıkılan ve kapanan dükkânlarımızın, sanayi tesislerimizin, işsiz kalan insanlarımızın muhasebesini yapma zamanıdır. İtiraf edelim ki, uzun bir süre ortak çıkarlara odaklanamadık. Bugün neredeyse her dört makineden biri sustu. Sadece ihracat ağırlıklı olanlar değil, tüm sektörlerimiz küçüldü. Buna paralel olarak iç piyasadaki sıkıntılar giderek artıyor. Karşılıksız çek ve protestolu senetler ve takipteki kredi sayısı oldukça sıkıntılı. Bankacılık kesimindeki daralma, yüksek maliyetler, özellikle Kobileri olumsuz etkilemiştir. Diğer taraftan sanayi sektörlerinde yüksek sayıda çalışan, işini kaybetmiştir. Ama daha da vahimi, işsiz sayısı gittikçe artmaktadır. Gençler bizim geleceğimiz, genç nüfusumuz övünç kaynağımız. İnanıyorum ki; elbirliği, güç birliği yaptığımız zaman, dayanışma içinde ortak hedeflerde kilitlendiğimiz zaman aşamayacağımız engel yoktur. Zaman, çözüm üretme zamanıdır. Ortak çıkar, ortak akıl ve ortak paydayı yüceltmeli, sorunlarımızı sağduyuyla aşmalıyız. Adalet ve hakkaniyet kavramlarını canla başla savunmalıyız. Toplumsal hayatta ötekini göstererek kendimizi tarif etmekten vazgeçmeliyiz. Bunun için farklılıklarımıza, farklı düşüncelere ve inançlara saygı göstermek zorundayız. Aslında hepimiz, aynı bütünün parçalarıyız ve ancak birlikte varız. Herkesi; hepimizi bir arada tutmaya devam edecek ortak bir zeminde mutabakat sağlamaya, sadece iş ve aş kavgası vermeye davet ediyoruz."
10366,2%-0,04
40,35% 0,24
46,92% 0,49
4349,52% 0,54
6958,85% 0,87