2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı´nda, Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) bütçesi üzerine CHP adına TBMM Genel Kurulunda konuşan Dudu, şunları söyledi: 'TİKA bütçesinde üzerinde durulması gereken önemli noktalar var. 1992 yılında kurulan TİKA, Türk cumhuriyetlerindeki soydaşlarımıza destek amacıyla kurulmuştur ama bugün Balkanlardan Kafkasya´ya, Afrika´ya ve Latin Amerika´ya kadar yayılmıştır. TİKA´nın bütçesinin 2018 yılında 317 milyon 312 bin liraya çıkarılması öngörülüyor ama bu kadar kaynak, TİKA´ya verilen bunca yetkiler, ne yazık ki Türkiye´nin nüfuz sahasını genişletmiyor, tam aksine TİKA yerine cemaat ve tarikatlar güçleniyor. Örneğin TİKA değil FETÖ büyümüş, ahtapotun kolları gibi buraları sarmış, zeki çocukları alıp eğitmiş ve o ülkelerin kritik noktalarına yerleştirmiş. TİKA´nın FETÖ´ye seyirci kalması da büyük bir başarısızlık. Üstelik, TİKA´dan atılan FETÖ´cüler dikkate alındığında, kurumun kendisine verilen bütçeyle orantılı çalışmadığı da çok açıkça ortadadır. Maalesef, ABD Başkanı Trump´ın, 6 Aralıkta Birleşmiş Milletler kararlarını ve uluslararası hukuku ihlal ederek Kudüs´ü İsrail´in başkenti ilan etmesi ve büyükelçiliğini Kudüs´e taşıyacağını açıklaması Orta Doğu´ya pimi çekilmiş yeni bir bomba olarak düşmüştür. Orta Doğu´daki yangın daha da alevlenmiş, barış umutları zayıflamıştır. Bizim bu kararı kabul etmemiz mümkün değildir. Kudüs, İslam dünyası için vazgeçilmez kutsal bir kenttir. Kudüs, barış kenti olmaz zorundadır.
Ne var ki AKP´nin İsrail ve Kudüs konusundaki politikası da diğer alanlarda olduğu gibi ilkeli ve tutarlı değildir. Mavi Marmara Anlaşması´nın 28 Haziran 2016 tarihinde Kudüs´te imzalanmasıyla, esasında, Kudüs AKP tarafından zımnen kabul edilmiştir. AKP döneminde İsrail´le yapılan anlaşmaları inceledim, üzülerek söylüyorum ki anlaşmaların üçte 2´si Kudüs´te imzalanmıştır. Yani İsrail özellikle önemli anlaşmaları Kudüs´te imzalatarak resmî kâğıtlarda bu kenti başkent konumunda meşrulaştırmak istemektedir. Ne yazık ki AKP Hükûmeti de bu politikaya alet olmuştur. Trump´ın Kudüs olayını ortaya atmasının Orta Doğu´da yeniden alevlenen ılımlı İslam tartışması üzerinden okunması gerektiği kanısındayım. ´Ilımlı İslam´ kavramının ortaya atılması yeni bir Amerikan tezgâhıdır. Bu oyunun başrol oyuncuları Suudi Arabistan ve İsrail. Bugün bunların gizlice görüştükleri biliniyor. Bu görüşmelerden sızan bilgiler ürkütücü. Bağımsız kürdistan kurulması, İran´da rejimin değiştirilmesi, İsrail´in Arap dünyası tarafından tanınması, ortak bir Sünni askerî güç oluşturulması bunlardan bazıları. İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında konu Kudüs ve ne yazık ki toplantıya Suudi Arabistan ve ittifak olduğu ülkelerden katılım çok düşük profilli. Bu önemli bir mesaj. Ne olursa olsun bu toplantı bir fırsattır. Katılımcı ülkeler ABD merkezli tezgâh karşısında ortak bir tavır geliştirerek ona göre konumlanmalıdır. Bugün Kudüs´le ilgili toplantıda alınan karar memnuniyet vericidir ama konu sadece Kudüs üzerine değil, oyunun bütünü üzerine, tezgâhın bütünü üzerine göre irdelenmeli ve buna göre bir tavır belirlenmelidir. Teşkilatın Dönem Başkanı sıfatıyla bunu yapması gereken Türkiye´dir. Bunu yapmak ´Ey Amerika´yla başlayan sahte efelenmelerden daha ciddi ve sizin deyiminizle, daha millîdir. Sayın Erdoğan Yunanistan ziyaretinde bir Lozan tartışması başlattı; Lozan´ın güncellenmesi. Şunu açıkça söylemek gerekirse, Lozan´ın güncellenmeye değil uygulanmaya ihtiyacı var. Kaldı ki zaten Yunanistan Lozan´ı kendince güncelliyor. Orada yapılması gereken Lozan´ı tartışmaya açmak değil, Yunanistan´dan 18 adanın hesabını sormaktı. Başbakanın bütçe sunuş konuşmasını dikkatle dinledim. Millî davamız olan Kıbrıs´ı geçiştirmesi gerçekten çok üzücü. Kıbrıs´ta çok önemli, kritik bir dönemece girildi. Türk tarafı verebileceği bütün tavizleri vermesine rağmen, ne yazık ki müzakereler yine hüsranla sonuçlandı. Burada artık Türk tarafının haklılığı bütün dünyanın gözünde tescillenmiştir ve yapılması gereken, Kıbrıs Türklerine yönelik izolasyonun kaldırılması ve yeni formüllerin devreye sokulmasıdır. Millî davamız olan Kıbrıs´ta millî ve kararlı bir politikaya ihtiyaç var. Ne yazık ki Hükûmetin bu konuda vizyon sunamaması, çözüm planı devreye sokamaması ulusal çıkarlarımıza zarar veriyor.
Dudu, Amerika´da devam eden Zarrab davası için de şunları söyledi: 'Gerçekten anlayamıyorum iktidar partisini; akılları esir, vicdanları kör olmuş. Bu nedenle, bizi izleyen vatandaşlarımızın aklına ve vicdanına seslenmek istiyorum: Bu şarlatanın ABD´de yargılanıyor olması bu ülke için, hepimiz için bir utançtır ama bu utancın sebebi, 4 bakanın sevkini burada güle oynaya engelleyenlerdir. Bu utancın sebebi Reza´nın önüne yatanlardır. Bu utancın sebebi ona Türk Bayrağı önünde şov yaptıranlardır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu utancın sebebi 'Zarrab cari açığımızı kapatıyor.' diyerek onu âdeta millî kahraman ilan edenlerdir. Bu utancı sebebi Zarrab´ı Türk yargısından kaçıran suç ortaklarıdır. Ama eninde sonunda Zarrab da, suç ortakları da Türk yargısının önünde hesap vereceklerdir.'
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55