Akın Bodur/İskenderun
TMMOB´nin İskenderun´daki odaları, güvenlik ve güvenceli çalışma koşullarınıng erekli olduğunu belirtti. 03 Mart tarihinin, ülkenin en önemli maden faciaları arasında yer alan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği 1992 Kozlu Maden Faciası´nın yıldönümü olduğunu anımsatan odalar, ülkedeki iş cinayetlerine dikkat çekmek, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için 03 Mart´ın TMMOB tarafından 'İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü' olarak ilan edildiğini anımsattı. Her 3 Mart´ta iş cinayetleri ile mücadele etmek için seslerini yükseltklerini belirten odalar, Ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışmahıh hiçbir emekçinin kaderi olmadığını, İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız için seslerini yükseltiklerini ifade etti.
TMMOB´ne bağlı İskenderun´daki odalar adına açıklama yapan Makina Mühendisleri Odası İskenderun Temsilciliiği Başkanı Murat Durukan, 'İş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin, iş kazalarında iş göremez hale gelen işçilerin sayısının dahi tespit edilemediği bir dönemdeyiz. İş kazaları ve iş cinayetleri kamuoyunda normalleştirilerek, yaşam ve çalışma hakkı gasp ediliyor. Cinayetler ve kazaların önlenmesi, meslek hastalıklarının engellenmesi şöyle dursun, maliyet ve işgücü hesabı yapılarak bu çalışmalara kaynak bile ayrılmıyor, emekçilerin can güvenliği hiçe sayılıyor. Yasalar ile koruma altına alındığı söylenen işçi sağlığı ve iş güvenliği, her geçen gün kötüye gidiyor. Ülkemiz toplu iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde dünyada ilk sıralarda geliyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği meclisinin yayınladığı rakamlara göre 2018 yılında en az 1.923 kişi işyeri kaynaklı nedenlerle hayatını kaybetmiştir. 2002 yılından 2019 yılının başına kadar iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçilerin sayısının 22 bini aştığını üzüntüyle görüyoruz' değerlendirmesini yaptı. Durukan, 'Ancak biliyoruz ki bu rakamlar, bildirimlere göre çıkarıldığı için gerçeği yansıtmamaktadır. Gerçekleşen kaza ve ölümler çok daha yüksektir. Her yıl, evine ekmek götürmeye çalışan 2 bine yakın işçinin hayatına kaybediyor olması, ülkemizdeki işyerlerinin güvensiz ve ilgili mevzuatın yetersizliği olduğunu göstermektedir' dedi.
Durukan, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve kanun çerçevesinde yapılan düzenlemelerin problemli olduğunu kaydetti. Ülkede işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarının, basit bir hizmet alımına dönüştürülmek istenmekte olduğunu anlatan Durukan, şunları belirtti: 'Bir danışmanlık hizmeti olan işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarında sorumluluk bütünüyle işverene aitken, ülkede işveren tüm sorumluluklardan kaçmaktadır. Bu kaçış için ise, danışmanlık hizmeti aldığı iş güvenliği uzmanını sorumlu tutmaktadır. İşverenin önleyici, engelleyici çalışmaları yapmadığı, kaza yaşanan durumlarda fatura meslektaşlarımıza kesilmekte, yargı önüne iş güvenliği uzmanları çıkarılmaktadır. Bu konuda iyileştirici adımlar atılabilmesi için öncelikle işverenlerin sorumluktan kaçmasının önünde geçilmelidir. İşverenlerin temel sorumluluklarından kaçtıkları, kendi yerlerine birer günah keçisi olarak iş güvenliği uzmanlarını koydukları bir çalışma yaşamında, önleyici ve engelleyici hiçbir çalışmanın yapılamayacağı açıktır. Ülkede iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulması. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara karşı açık ve savunmasızdır. Güvencesizliğin neden olduğu esnek çalışma, işsiz kalma korkusu, işçilerin sadece fiziksel sağlığını değil, ruhsal sağlığını da olumsuz etkilemektedir. İşsiz kalma korkusu, ücretlerde düşüş, koşulların giderek kötüleşmesi tüm emekçilerin ortak sorunudur. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Aile, Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Düzenleme ve denetleme; Aile, Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı´nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB´den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.'