Sendikasının raporunu kamuoyuyla paylaşan Eğitim-Sen İskenderun Şube Başkanı Mustafa Ünsal, bazı kesimlerin eğitim sisteminin tamamen dışına itildiklerini savundu. Ünsal, “Pandemi sürecinde öğrencilerimiz, uzaktan eğitime erişen, kısmen erişen ve hiç erişemeyen şeklinde sınıflara ayrılmış, özellikle yoksul emekçi çocukları, özel eğitim kapsamındaki çocuklar, tarım işçisi çocuklar, anadili farklı olan çocuklar ve dezavantajlı gruplar uzaktan eğitime ulaşamamış, sistemin tamamen dışına itilmişlerdir” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı´nın salgın sürecindeki sorumluluklarını hatırlatan, eşitsizliği derinleştiren uygulama ve dayatmalardan vazgeçilmesini de öneren Ünsal, eğitim ve bilim emekçilerinin bu süreçte de ‘güvencesiz istihdam, esnek çalışma ve angarya uygulamaları´ ile yaşadığı mağduriyete dikkat çekti.
Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması eleştirisinde de bulunan Ünsal, şu değerlendirmeyi yaptı: “Hükümetin özel okulları teşvik politikası içinde özel ortaöğretim kurumlarının ayrı bir yeri bulunmaktadır. Dershanelerin özel okullara/temel liselere dönüştürülmesi sürecinin de etkisiyle özel ortaöğretim kurumlarının sayısı 2019-2020 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle tarihin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Eğitimde 4+4+4 öncesinde Türkiye´de sadece 885 özel lise varken, son sekiz yıl içinde tamamen hükümet ve MEB işbirliğiyle özel lise sayısı tam 4 kattan fazla artmıştır. Benzer bir şekilde 4+4+4 öncesinde özel liselere giden öğrenci sayısı 138 bin 164 iken aradan geçen süre içinde 4 kat artış göstermiştir. Velilerin çocuklarını özel okullara yöneltmesinde devlet okullarının 4+4+4 nedeniyle yaşadığı tahribatın, özellikle devlet okullarında yaygınlaşan yoğun dinselleşme pratiklerinin belirleyici olduğunu belirtmek gerekir. Zorunlu-seçmeli din dersleri, aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen yetersizliği, fiziki koşullar gibi pek çok neden birçok velinin özel okullara yönelmesini beraberinde getirmiştir.”
Eğitim emekçilerinin aşı takvimindeki yerinin de açıklanmasını istediklerini kaydeden Ünsal, aşılamanın eğitim dönemi başlaman tamamlanmasının zorunluluğuna dikkat çekti. Ünşal, şunları ifade etti: “Başlatılan aşı çalışmasında sıranın ne zaman öğrencilere ve eğitim emekçilerine geleceği ise tam bir muammadır. MEB, başlayan aşı sürecinde öğrencilerin, velilerin ve eğitim emekçilerinin taleplerini duymamazlıktan gelmeye devam etmektedir. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk “İkinci yarıyılda yüz yüze eğitimi başlatma yönünde ilkesel bir yaklaşıma sahibiz” açıklaması yaparken bile eğitim bileşenlerinin görüşlerine başvurulmamış, demokratik katılım mekanizmaları işletilmemiştir. 2020-2021 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde yüz yüze eğitimi başlatmayı düşünenler, demokratik katılım mekanizmaları oluşturmalıdır. Eğitim emekçilerinin aşı takvimindeki yeri gözden geçirilerek bir an önce kamuoyuna açıklama yapılmalı ve yeni döneme başlanmadan eğitim emekçilerine yönelik aşılama çalışmalarına başlanmalıdır.”
Hangi önerilerde bulundu?
Ünsal, 10 sayfalık raporun sonuç bölümünde şu önerilerde bulundu: “2020-2021 eğitim öğretim yılının ilk yarısında uzaktan eğitim ile ilgili sorunların çözümü için gerekli adımların atılmadığı, eğitime erişimde yaşanan sorunlar başta olmak üzere eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı bir bir dönem olmuştur. Kamusal eğitim, siyasal iktidarın ve bir bütün olarak devletin ekonomik ve demokratik talepleri karşılaması için zorlandığı, eğitim hizmetinin herkes için eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olmasını ifade eden bir kavramdır. Bir ülkede herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği bir eğitim hakkından bahsedebilmek için eğitimin fiziksel ve ekonomik yönden de erişilebilir olması gerekir. Eğitime erişim hakkını düzenleyen her türlü ulusal/uluslararası yasa/sözleşme, devletlere bu hakkın ayrım yapılmaksızın sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir.”
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55