Tarih: 27.01.2020 11:43

“Ekoloji politik için mücadele edilmeli”

Facebook Twitter Linked-in

İskenderun/SES

 Doğal çevreye yönelik müdahaleler karşısında ortak bir duruşun zorunluluğu vurgulanan toplantıda, doğal çevrenin korunmasına yönelik mücadelede yerel, bölgesel ve küresel mücadele ile sonuç alınabileceği vurgulandı.
Bölgedeki çevre sorunları ve sanayi yatırımlarının yarattığı tahribat örneklerinin de paylaşıldığı ve Hatay Barosu avukatlarından Av. Mehtap Sert´in moderatörlüğünde gerçekleşen panel/foruma 25. dönem HDP milletvekili Prof. Dr. Beyza Üstün ile TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Cemalettin Küçük konuşmacı olarak katıldı.
Prof. Dr. Beyza Üstün, Yaşamın Felsefesi-Ekoloji Siyaseti konulu sunumunda doğaya yönelik müdahalelerin yarattığı krizlerin tesadüf olmadığını belirtti. Üstün, “Yaşamı korumak bizim sorumluluğumuzda. Krizin şiddeti giderek artıyor. Çünkü son derece organize bir saldırı ile karşı karşıyayız. Ve bu bir tesadüf değil, bir sistem krizi ile karşı karşıyayız. Artık halklar, bu saldırıya karşı yaşamı korumak için daha çok biraraya geliyor ve birlikteliği örüyor. Sistem saldırısı öylesine derinleşti ki, onun karşısında hep beraber, sadece kendi yaşamımızı değil, birlikte bütün canlıların, canlı ve cansızın ilişkisi olan ekosistemi korumak zorunluluğunu hissediyoruz. Bu sorumluluktayız, eğer bu saldırıyı üretenlerden yana koymuyorsak…” diye konuştu.
Suyun ve su havzalarının ticarileştirilmesinin sonuçlarına, sistemde giderek keskinleşen, derinleşen krize de dikkat çeken Prof. üstün, Prof. Üstün, bugün yaşadığımız, hayata geçirilmek istenen pek çok şeyin uluslararası zeminde kararlarının geçmişte verilmiş olduğunu hatırlattı. 1992 Rio Konferansı´nı çevresel kalkınmanın önünü açan bir kararname olarak tanımlayan, yine aynı yıl toplanan Dublin Konferansı´nın, suyun metalaşmasının önünü açan ise suyun yönetimine yeni bir yaklaşımı getirdiğini kaydeden Prof. Üstün, şu görüşleri dile getirdi: “Kapitalist sistem krizini derinleştirdikçe yaşam üzerindeki krizi de daha örgütsel, daha uluslararası formda, ama bütün ulusal müdahalelere yol açacak şekilde derinleşiyor. Saldırının en büyük sonucunu ekolojik sistem alıyor. Saldırının en büyük boyutu, bu süreçlerde emeğini ortaya koyan ya da bu süreçlerden etkilenen emek alıyor. Soma´da olduğu gibi önce geçimlik tarım alanlarını yitirip geçimliğinden kopartılıp daha sonra madenin altında, o güvencesiz yaşam koşullarında hayatlarının sona erdiği gibi…”

“Sözün ve kararın sahibi olmalıyız”
Prof. Üstün, doğal yaşamın ve çevrenin korunmasına yönelik politik mücadelenin yeniden inşa edilmesine ilişkin şu görüşleri paylaştı: “Vereceğimiz mücadele bir basın açıklaması ile sınırlı bir mücadele değil. Ekolojiyi yaşam felsefemiz içinde politik bir zeminde oturtmak ve tartışmak zorundayız. Ve buradan mücadeleyi, birlikteliği örmek zorundayız. Bu bir çıkış. Bunu hangi yöntemle yapacağı, hangi dille anlaşılacağı birlikte konuşulmalı. Bunu bu coğrafyada yaşayan, yaşamış, yaşayacak ola, buradan geçen, göçen her canlıya sorumluluğumuz var. Onun için buna mecburuz ve politik bir zeminde olmalı. Ama yöntemini birlikte konuşmalıyız. Bu bir siyasettir, örgütlülüktür. Ancak bunu katılımcılık yöntemleriyle oluşturamayız. Doğrudan sözün ve kararın sahibi olacağımız politika ve duruş gerekir.”

“İş basmakalıp yöntemle yürümüyor”
TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Cemalettin Küçük de sunumunda yaşam alanlarını koruma zorunluluğuna karşın bir dayatma ve sistem krizi yaşandığını söyledi. Yeniden kazanmanın da maliyeti karşısında ‘daha az nasıl tüketmeli´ üzerinde durulmasını isteyen Küçük, “Yaşam alanlarından uzak yer yoktur. Yaşam alanı ev değildir sadece. Bacadan çıkan bir gaz, toz binlerce, milyonlarca kilometre yol alır. Tüm bu dağlar suyu, minerali, kendisi bizim yaşam alanımızdır. Tıpkı 3 bin 500 yıl önce ormanda bir sedir ağacına baltasını vuranlara karşı duranlar gibi biz de bugün doğamıza, kentimize, kültürümüze, varlığıma, yaşamımıza baltayı vuranlara karşı omuz omuza birlikteliği sağlamamız lazım. Ama kapitalizmin bize dayattığı ana akım ekonomi politikten çıkıp, ekoloji politiği yaratmamız lazım. Basmakalıp mücadele ile artık bu iş yürümüyor. Yaşam ve mücadele biçimlerimizde yeni yollar, birliktelikler, güçler açılmalı” değerlendirmesini yaptı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —