Elveda palyaço bugün perdeyi açıyor

“Palyaço aslında insan. Biz, herkes. Palyaço… Kadın ya da erkek. Hem kadın hem erkekleri oyun sahnesini kullanarak bize bizi anlatan bir karakter.” Bu tanımlama bugün ilk kez İskenderun Belediyesi Kültür Merkezi´nde sahnelenecek Elveda Pa

GÜNCEL 24.04.2018 10:11:09 0
Elveda palyaço bugün perdeyi açıyor

Sadet Berkyürek/İskenderun

İskenderun´da yaşadığı 1970´li yıllarda kentin ileri gelenlerinin elbirliğiyle oluşturulan sahnesinde Nejat Uygur´un tiyatro yaptığı günlerin kentinden bugüne halen bir yerleşik tiyatrosu halen bulunmuyor. Bir ekmek fabrikasından kültür merkezine dönüştürülen Kültür merkezi, belediyenin kendi bünyesinde kurumsallaştıramadığı sosyal ve kültürel çalışmalar için ücretli mekan olmayı aşamıyor, bir de önemli gün ve haftaların kutlama mekanı olmayı. Yerel yönetimlerin dönem dönem desteklediği ancak kurumsallaştıramadığı kültürel faaliyetler halen evlerin, dar grupların salonlarında, atölyelerde filiz vermeye çalışıyor. Bu filizlerden biri de yine yerel bir ekibin yazıp yönettiği ve oynağı bir oyunla bugün seyircisiyle buluşacak. 

ADD´nin desteğiyle bugün sahnelenecek oyunu Burak Coşkunırmak yazdı ve yönetti. Seyfettin Babat, Gizem Özdemirci ve Burak Coşkunırmak´ın sahne aldığı Elveda Palyaço oyununun izini sürerek oyun ekibiyle İskenderun´da tiyatro, sahne, kentin kültürel iklimi, sosyal ve kültürel ihtiyaçları konuştuk.

Babat: Yüreğini tiyatroya koyanlardan
İskenderun´da adı tiyatro ile birlikte anılan, Türkiye´nin edebiyat çınarlarından Ayla Kutlu´nun aynı adlı romanından ve 2000´li yılların başında Devlet Tiyatroları´nda sahnelenen ‘Sen de Gitme Triyandafilis´i tiyatroya uyarlayan Seyfettin Babat´a, İskenderun´da sanat, tiyatroyu sorduk. Yüreğini bu yola koyanlardan Babat, bu alandaki emeklemeyi şöyle anlatıyor: “Bugüne kadar kurumsallaşmamış olsa da insanlar yüreklerini koyarak ve şartlarını zorlayarak tiyatroyu yaşatmaya çalışıyorlar. Özellikle günümüzde tiyatroya olan desteğin gittikçe azaldığını da görüyoruz, ama yine sağolsunlar sivil toplum örgütleri bizim gibi amatör gruplara desteklerini vermeye devam ediyorlar. Biz ilk başladığımızda şöyle bir hayalle çıkmıştık yola: İskenderun´da tiyatro olsun, tiyatro oyunları sergilensin, İskenderunlu bir şekilde zamanını değerlendirmek istediğinde seçenekleri arasında gidebileceği bir tiyatro salonu veya gidebileceği bir tiyatro oyunu düşüncesiyle yola çıkmıştık. Kendi çabamızla ve var olan içsel dürtülerle bir şekilde tiyatro yapmaya çalışıyoruz. Ne kadar başarılıyız, yetenekliyiz buna ancak seyreden karar verecek.

Babat´a göre bir kurum çatısı altında olmak her zaman bir kolaylık, büyük bir avantaj. Özellikle tiyatro gibi sahne arkası, sadece oyunun görünen kısmı değil, dekoru, kostümü ve teknik bir takım ayrıntıların karşılanması adına kurumsallaşma önemliydi. Yine Babat´a göre seyirciniz yoksa tiyatro olmaz. Yani bu kentte tiyatro var, ama seyircisine ulaşacak kanal açmak gerekiyor: “Bir şekilde salonların çoğalması gerekiyor. Bu konuda hem sivil toplum örgütlerinin hem de bir takım derneklerin bunun için çaba içinde olmaları gerekiyor. Salon sayısını arttırmak gerekiyor. İskenderun´da sayısını tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla yetenekli ve bu işi gerçekten yapmak isteyen amatör ya da profesyonel genç var. Son yıllarda buradan çok fazla konservatuvara öğrenci gitmeye başladı. Bunların değerlenmesi lazım. En azından onlar için ortamın daha yollarını çizebilmeleri adına uygun hale getirilmesi lazım.”

Burada sorumluluk kime düşüyor? Konu geliyor yine yerel yönetimlerin omuzlarının üzerine mi konuyor? Babat, ise daha geniş bir yelpazede işaret ediyor: “İlk etapta kurumlar, özellikle şehrin daha yaşanır hale getirilmesini kendine amaç edinmiş belediyeler, bu işte öncülüğü yapmak zorundalar. Arkasından sivil toplum örgütleri, bir takım dernekler ve yaşamı güzelleştirmeyi, toplumu daha iyi hale getirmeyi amaçlayan bir çok işdünyasının oluşturduğu oluşumlar var. Yani bir şehirde ticaretin artması, ekonominin canlanması elbette önemli ama insanların bir şekilde kendilerini ifade edebilecekleri yada ifade edildiklerini gördükleri buna tanıklık edebilecekleri ortamların da hazırlanması gerekiyor. Çoğu insanların sanat ya da sanatla ilgili şeyler konuşulduğunda bunları çok fazla entelektüel boyutta değerlendirdiğimizi düşünebilir. Değil. Sanat yaşamın ayrılmaz bir parçası ve yaşamın içinde olmalı.”

Üniversiteyi nereye konumlandırmalı?
Sanat ve kültür yaşamında üniversitenin rolüne ilişkin ise Babat´ın değerlendirmesi şöyle: “Üniversite bu işe destek vermeli. Çünkü kültür hayatının hareketlenmesini sağlayan bir atmosferdir üniversite. Üniversite bilimin öğretildiği bir yerdir, ama yaşamak için bilim tek başına yetmez.

Coşkunırmak yazdı ve yönetti
Neden palyaço ve kimdir?
Elveda Palyaço´yu yazan ve oynayan Burak Coşkunırmak, kadınları ve erkekleri tek bir sahnede anlatacak bir karakterden yola çıkıp oyunu yazarken Shakespeare´den çok etkilendiğini aktardı. Coşkunırmak, yazı sürecini şöyle aktardı: “Şu sözü herkes bilir; klişedir belki çok anlamlıdır: ‘Dünya bir oyun sahnesi. Kadınlar ve erkekler birer oyuncu´. Kadınları ve erkekleri tek bir sahnede anlatacak bir temsil olması lazımdı. O da palyaçodan başkası değildir. Çünkü palyaço makyajının bozulmaması için ağlamamalıdır, rol yapması lazımdır, güldürmelidir. Kendi dertleri, sıkıntıları, geçim kaygıları vardır. Palyaçonun söylemek istemediği siyasi düşünceleri vardır. Çünkü söylese bazı toplulukların tepkisini çekebilir. Palyaçonun çocuğu vardır, babası palyaço olduğu için ondan utanı; çöp toplayıcı babanın çocuğunun bundan utanması gibi. Palyaço asla kibirli değildir, kibirli insanları kibriyle eleştirir. Bu saydıklarımızın hepsi insanın özellikleri, egosu, yaşadıkları, hissettikleri ve hepsi palyaçoda toplanıyor. Elveda balık da olabilirdi ama balığın kendine göre bir hayatı var. Elveda doktor da olabilirdi. Ama doktorun da kendine göre bir kişisel hayatı var. Ama sokakta gördüğümüzde ‘aaa palyaço deriz. Kadın ya da erkek palyaço demeyiz. O yüzden palyaço insandır. Hem kadınları hem erkekleri dünya üzerinde oyun sahnesini kullanarak bize bizi anlatan bir karakter olarak çıktı kalemimden.”

‘Burada tiyatro yapabilirsiniz´ yazabilir miyiz?
Gençler eğitimlerini tamamlayıp İskenderun´a döndüklerinde ya da bu kente eğitime geldiklerinde vitrinlerin yetmediğini, soluk alabilecekleri noktalar, mekanlar, ortamların arayışını hatırlatarak “Ne dersiniz, kent bu gençleri içine çekebilir mi?” sorusunu yönelttiğimiz oyunun yazarı Burak Coşkunırmak, Bursa´da karşılaştığı ve İskenderunlulara örnek oluşturmasını dilediği bir afişi hatırlatıyor. “Burada tiyatro yapabilirsiniz.”
Coşkunırmak´a göre bu da bu şehrin insanlarının ya da örgütlü yapıların işi: “Kendilerini daha etkin gösterselerse işte, ‘burada tiyatro çalışabilirsiniz´ yazılı bir afiş bile bir çok genci en azından Tarık Buğra´dan, Sait Faik´ten haberi olan genci tahrik eden bir afiş olur ve o kültürel-edebi değerlerini yitirmeyen gençleri biraraya toplayabilir. Bu afiş bile çok önemli: Burada tiyatro yapabilirsiniz. Bu benim gözlerimi yaşardır. Bursa´da görmüştüm. Bir tane kafe ve hiçbir şey talep etmeden bunu yazmış.

Gizem Özdemirci: Yapılabilecek daha çok şey var
Sanata yaşadığı büyük kentlerde doyarak dönen gençlerden biri Gizem Özdemirci. Ancak kentine geri döndüğünde o doygunluğu burada aşınanlardan olmamasını dileyerek açıyoruz sohbeti. Bu oyunun ve grubun kendisine de bir nefes oluşturduğunu, bir yaşam alanı açtığını söylüyor Gizem: “Daha önce tiyatro yapmıyordum, ama çok iyi bir tiyatro izleyicisiydim. Burada oynamaya başladım. Şimdilik her şey güzel gidiyor ama, burada çok büyük bir eksiklik var. Her şeyden önce salon sıkıntısı çekiyoruz. Bir şeyler yapmak istiyoruz, ama bunu yapabilmek için sürekli tırmanmak ve tırmalamak zorunda kalıyoruz. Bu konuda özel okullar, bazı kurumlar yardımcı oluyor. Ama yetersiz. ADD´nin bize açtığı kollar gibi daha fazla kola ihtiyacımız var. Elimizden geleni yine yapıyoruz. Evlerde de çalışıyoruz, ama neden yapılabilecek daha çok şey varken bu kadar sınırlı kalıyor? Bu konuda biraz daha yol katetmemiz gerekiyor.”

Turhaner: Değişime katkı tiyatroyla
Oyunun provaları için lokallerini açan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) İskenderun Şube Başkanı Fahrettin Turhaner, bu oyuna ve katkıya ilişkin şunları ifade etti: “Sanat toplumsal aydınlanmanın lokomotifidir. Tiyatro da bunun en önemli kollarından biridir. Toplumun değişmesindeki en etkili yollarından da biridir. Biz de bu konuda şehrimizde çalışmalarda bulunan arkadaşlarımıza elimizden geldiği kadar, olanaklarımız ölçüsünde katkı vermeyi sürdüreceğiz. Çünkü bu bize, Atatürkçü düşünceye uygun çünkü Atatürkçü düşünce, bu toplumu değiştirmek için vardır ve biz bu değişime ne kadar katkıda bulunabilirsek bunu sürdüreceğiz.”


İskenderun'da filtre operasyonu

Dr. Kanatlı'dan ürküten tablo

Aile hekimleri iş bıraktı

Meclis'te 'fotoğraf tartışması'

Rezerv alan kararına 'dava'

Binalara 8 kat sınırı

CHP’den Lütfü Savaş'a 'kesin ihraç' istemi

AFAD'da dönüşüm değerlendirme toplantısı

Belediye meclisinde kayyum eleştirisi

65 yaş üstüne çay-kahve ücretsiz

Feyezan Kanalının duvarı yükseliyor

Usta öğretici belgeli tek kadın klimacı

İskenderun DEM Parti'den kayyum eleştirisi

AKP'de tek listeli seçim

AKP: Uygulamalar devam edecek

  • BIST 100

    9367,77%3,72
  • DOLAR

    34,48% 0,07
  • EURO

    36,21% -0,34
  • GRAM ALTIN

    2960,09% 0,86
  • Ç. ALTIN

    4956,37% 0,55