İskenderun/SES
İmzalanan 13 maddelik mutabakat metninin diplomatik bir dile yazıldığını, ancak perde arkasında konuşulanların bilinemediğine dikkat çeken Çalışkan, anlaşmadan çıkan en önemli sonucu ise YPG´nin statüsü ile Suriye´nin bölünmesine yönelik işaret olarak yorumladı. Çalışkan, yazılı değerlendirmesinde şunları ifade etti: “Anlaşmadan çıkan en önemli sonuç YPG´nin kaçmasına fırsat verilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından resmen siyasi statü verilerek zımnen tanınmış olmasıdır. 'Kuzey Suriye' ifadesi düpedüz Suriye´nin bölündüğünün ve yeni bir devlet kurulduğunun işaretidir. Burada artık Kuzey Irak´takine benzer “Kuzey Suriye Kürt Devleti” kurulmasının önü açılmıştır. Bu anlaşma ile PYD kontrolündeki alan, biraz daralmış olsa da fiilen resmiyet kazanmıştır. En büyük kayıp da budur.”
Amerika, Rusya, PYD ve Suriye´nin süreçten ‘en kårlı çıkan ülkeler olduğunu savunan Çalışkan´a göre ‘Amerika, söke söke isteğini aldı; Rusya, bölgede ağırlığını arttırdı, yükünü hafifletti; PYD, canını kurtardı ve fiilen devlet olarak tanındı; Suriye yönetimi ise Türkiye sınırlarını koruma altına aldığı gibi, kontrolü dışındaki topraklarına girdi´.
Çalışkan, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Aslında Suriye rejiminin yapacağı işi onun adına vekaleten biz yapmış bulunmaktayız. Kısaca herkesin kendini kazançlı hissettiği bir sonuç olmuştur. Kaybeden ise güvenip, yarı yolda bırakılan Suriyeli muhaliflerdir. Bir de meçhul kalan taraf… Ülkemizin; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatıyla elde ettiği kazanımları ve resmi statüsü “bilinmeyenler” arasındadır. Ayrıca PYD´nin kontrolünde olan bölgedeki serbest bırakılan İŞİD´liler veya hapishanelerdekiler Türkiye´nin omuzlarına mı bırakıldı? Bu da ayrı bir tartışma konusudur. Büyük halk desteğiyle askerin morali çok yüksekken, psikolojik olarak kazanılmış durumdayken ve tam köklerini kazıyacağız derken tüm harekât aniden durduruldu… Yoksa istenen durum şu anki tablo muydu?”