Milletvekili Dudu, “Kız çocuklarının eğitimden koparılması, erken yaşta evliliğin özendirilmesi, okullarda dini rütüellerin yaygınlaştırılması adım adım toplumu dini kurallara yönetme dönenimin hazırlıklarıdır” dedi. Dudu, “İçinde bulduğumuz tehlike, sadece dış mihraklarla sınırlı değil, içerdeki karanlık ve sığ cephenin büyütülmek istenmesinden kaynaklanmaktadır. Ülkenin geleceği için esas tehlikeli olan da bu cephedir. Cehaletle, bağnazlıkla, gericilikle savaşmadan uçurumdan çıkmamız da olası görünmemektedir” değerlendirmesini yaptı. Milletvekili Dudu, yazılı açıklamasında şunlara yer verdi: 'İnternet sitesinden nikah tanımı yaparken; 9 yaşındaki kız çocuğu ile 12 yaşındaki erkek çocuğunun evlenmesi yönünde fetva veren bir Diyanet İşleri Başkanlığı´mız varsa ´durum vahim´ demek kifayetsiz kalır. Esasında ´buluğ yaşının alt sınırını kızlarda 9, erkeklerde 12 yaş´ olarak tanımlamak da Diyanet İşleri Başkanlığı´nın vazifesi değildir. Konu, biyolojik ve hukuki olup, hukuki ehliyete ilişkin tüm unsurlar, yasalarımızda tanımlanmıştır. Kamuoyundan gelen tepkilerin çiğ gibi büyümesi üzerine geri adım atmak zorunda kalan Diyanet İşleri Başkanlığı´ndan gelen cevap, inandırıcı olmaktan uzaktır. Hatay İl Müftüsü Hamdi Kavillioğlu´nun Aralık ayında Narlıca Hz. Ayşe Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi´nde velilere yönelik verdiği konferansta, kız çocuklarının ergenlik çağında evlendirilmelerini isteyerek, ´Çocukların anne ve babaları üzerinde bazı hakları vardır. Çocuğun, babası üzerindeki haklardan birisi de buluğ çağına eriştiğinde çocuklarını evlendirmeleridir. Buluğ çağı, İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre kızlarda 9-15, erkeklerde 12-15 yaşları arası olarak belirlenmiştir´ sözlerinin üzerinden bir ay geçmeden Diyanet İşleri Başkanlığı´ndan gelen bu fetva hiç şüphesiz ki tesadüf değildir. Müftülere ve imamlara nikah kıyma yetkisinin verilmesinin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı´nın ve temsilcilerinin kız ve erkeklerde buluğ yaşını tanımlama çabasına girmesi, belli bir hedefe yöneliktir. Kız çocuklarının eğitimden koparılması, erken yaşta evlilik sürecinin başlatılması, okullarda dini ritüellerin yaygınlaştırılması; adım adım toplumu dini kurallarla yönetme döneminin hazırlıklarıdır. Bizi bekleyen tehlike ürkütücüdür. OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi ile darbe veya terörü engelleme gerekçesiyle sivillerin işlediği suçlara ceza affının getirilmesi, Halk Özel Harekâtı adıyla paramiliter yapılara geçit verilmesi; ülkemizi dipsiz karanlık bir kuyuya sürüklemektedir. Hukukun dinselleştirildiği, bilimin yok sayıldığı, din adına topluma yön veren yapıların kurulduğu, adaletin yok edildiği, toplumsal olayların polis, kolluk gücü yerine paramiliter yapılarla dizginlenmek istendiği, kız çocuklarının eğitim dışı bırakıldığı toplumların ve ülkelerin bugünkü durumu bize ibret verici olmalıdır. Hemen yanı başımızdaki ülkelerde yaşanan olaylar, onların yolundan gitmemiz halinde varacağımız durağın ne olduğunu da net bir şekilde göstermektedir. İçinde bulduğumuz tehlike, sadece dış mihraklarla sınırlı değil, içerdeki karanlık ve sığ cephenin büyütülmek istenmesinden kaynaklanmaktadır. Ülkenin geleceği için esas tehlikeli olan da bu cephedir. Cehaletle, bağnazlıkla, gericilikle savaşmadan uçurumdan çıkmamız da olası görünmemektedir.'