Nesrin Geyik/İskenderun
İskenderun´da 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 'Kadına şiddete karşı ne yapmalı' konulu sohbeti toplantısında konuşan İskenderun Kadın Platformu Yürütme Kurulundan avukat Sert, günümüzde kadın ölümlerinin 3 bin küsürlü rakamlara ulaştığını da belirtti.
'İnsanları eğittiğinizde toplumsal dönüşüm başlar'
Kentte faaliyet gösteren Evimiz İskenderun Süpürge Derneği ve Ayna İskenderun Kültür Sanat Derneğinin geleneksel hale getirdiği Çarşamba sohbetine konuk olan avukat Mehtap Sert, İstanbul Sözleşmesi´nin ev içi şiddeti önleme amacı taşıdığını da anlatarak, sözleşmenin, kadının ev içi şiddeti önlemek olmasına rağmen sanki dışarda kadına yapılan şiddeti önlemek amacıyla algılandığını kaydetti. Avukat Sert, 'Sokaktaki herhangi beş erkeğe, en kültürlüsünden sıradan olanına kadar, ´feminist hareket nedir?´ diye sorsanız, ´erkek düşmanlığıdır´ derler. Aslında feminizm erkek düşmanlığı değildir. Toplumsal cinsiyet eşitliğidir. Biz bedensel bir eşitlikten bahsetmiyoruz. Fırsat eşitliğinden bahsediyoruz. Geçenin 12´sinde erkekler sokağa rahatça çıkabiliyor. Tecavüz tehdidi olmadan dışarı çıkabiliyor. Nasıl erkek olarak tanımlanıyorsa, biz de kadınız, kimseyi baymıyoruz, kimseninde hanımı değiliz. ´Benim kadınım, benim eşim´, toplumsal eşitliğin sağlanması için böyle kelimeler kullanmıyoruz. Biliyorsunuz ki insanlar eğitimle değişirler, yani siz insanlara bir şeyi dikte ederek yada yasak koyarak bir şey öğretemezsiniz. İnsanları ancak eğittiğinizde toplumsal dönüşüm başlar. İste İstanbul Sözleşmesi tam da buna denk düşen bir sözleşme. Çünkü sadece şiddet anında kadını koruyan, kadını şiddet mahalinden uzaklaştıran bir sözleşme değil, aynı zamanda çocukların eğtimini denetleyen, bu mekanizma kurulmadığı takdirde yaptırım uygulayan, kurulması için süre veren bir sözleşme. Bölgemizde takip ettiğimiz dosya olduğu için söylüyorum. Arsuz´da iki çocuk istismara uğradı. Bu istismarı, okuldaki farkındalık eğitimi esnasında öğretmenlerine anlattılar. Yani bu eğitim aslında İstanbul Sözleşmesinin yansıması. Ancak siyasi iktidar İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasına istemiyordu. Biliyorsunuz, şimdi de sözleşmeden imzayı çekti. Aslında yapıları kadının sokakta olmasına karşı, islami bir gelenekten geldiği için kadını kafalarında ikinci sınıf olarak nitelediklerinden İstanbul Sözleşmesine karşılar. ´Kadın mıdır, kız mıdır´, ´ne üdüğü belirsiz´, tecavüze uğrayan çocuklar için ´bir kereden bir şey olmaz´, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı sıfatıyla konuşan erkekleri güzellemeleri ile bugüne kadar geldi. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlükte. Sözleşme, kadına şiddetin en temel güvencesidir. Çünkü hem şiddeti ortadan kaldıracak sebeplerin kontrolünü sağlamak için bir düzenlemedir hemde toplumsal eşitliği sağlayacak bir sözleşmedir. İktidarda bu sözleşmeyi LGBT artılar üzerinden saldırmaktadır. Oysa sözleşmeye baktığımızda LGBT ve artılar için doğrudan bir cümle yoktur. Sadece dezavantajlı grupların korunmaktan bahsetmektedir. Bu dezavantajlı grubların içinde eşinden dayak yiyen erkeleri de korumak söz konusudur, ama iktidar aileyi bölen, aileye saldıran bir sözleşme gibi göstermeye çalışmaktadır' değerlendirmesini yaptı.