İskenderun/SES
Antakya´da Atatürk Anıtına çelenk sunan Hatay Barosu yönetimi, ildeki hukukçular için de Antakya Şehir Klübünde balo düzenledi.
Atatürk Anıtına dün sunulan çelenk sonrası açıklama yapan Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, aydınlık ve çağdaş uygarlık değerlerinin temsilcisi olarak 1943 yılında kurulan baronun 76. kuruluş yıldönümünü kutladığını ifade etti. 'Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır' değerlendirmesini yapan Dönmez, 'Hukuk yoksa devlet yoktur, devletin temeli hukuka dayanmıyorsa devlet yoktur' dedi.
Dönmez: Hukuk yoksa devlet yoktur
Baro başkanı Dönmez, şu açıklamayı yaptı: 'Anayasada vücut bulmuş tüm Cumhuriyet kazanım ve değerlerimize karşın, devletin üniter yapısını temsil eden çağdaş hukuk kurallarını aşındıracak ve yurttaşlarımız arasında ayrımcılığa yol açacak şekilde şer´i hukuk hükümlerinin araya sıkıştırılmaya çalışıldığı bir ortamdan geçiyoruz. Cumhuriyetimiz kurulurken nasıl bir devlet yönetimi ve hukuk kuralları ile idare edilmek istendiğimize karar verilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bizi bir arada tutan kuralları aşındırmak ve tartışmaya açmak kimsenin haddi değildir. Giderek yoksulluğun ve ekonomik sıkıntıların tüm yükünü çeken yurttaşlarımızın öncelikli sorunu, yoksulluğun ortadan kaldırılmasıdır, varlık ve değerlerden eşit şekilde yararlanmaktır, yurttaşların devlet önündeki fırsat ve girişimler ile hak ve yükümlülükler karşısında eşit uygulamaya tabi tutulduklarını düşünmeleri ve hissetmeleridir. Bunu sağlamanın yolu da hukuk kurallarını eksiksiz herkes için aynı standartlarda işletmek ve bu standardı sağlayacak kurum ve yapıları da güçlendirmek ve bağımsız kılmaktan geçer. Hak ve özgürlüklerden yoksun kılınan yurttaşlarımızın eşitliğe aykırı tabi tutulduklarını düşündükleri ve hissettikleri bir ortamda, bulunduğu sıfat ve ekonomik varlık sebebiyle devletin tüm olanaklarından sınırsızca yararlanan, hukuk kurallarının kendisine işlemediği bir avuç yurttaşın varlığının yansıması sahip olduğumuz anayasal değerlere terstir. Barış ve kardeşliğin esas alındığı bir dile ihtiyacımız var. Farklılıkların sivriltildiği ve farklı olana hayat hakkının tanınmadığı bir ortama değil, farklı olanın kendisini ifade edebildiği koşullara ihtiyacımız var. Kuvvetler ayrılığının yok edildiği; tarafsız ve bağımsız yargı yerine, yargının yürütme emrinde bir araç halini aldığı algısı herkesi rahatsız etmektedir. İfade özgürlüğünü, özgürlüğünü günlük siyasi çıkar ve sonuçlara bağlayan, ayrımcılık ve ayrıştırıcı bir dile kurban eden bir dönemden geçiyoruz. Tüm olumsuzluklara karşın hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve demokrasiye olan inancımız devam etmektedir. Bu kavramlardan ulus olarak başka tutunacağımız dallarımız yoktur. Hukuk yoksa devlet yoktur, devletin temeli hukuka dayanmıyorsa devlet yoktur. Tüm kurum ve kurallarıyla hukukun esas alındığı, hukuka saygının hakim olduğu, yargının taraflı ve bağımlı bir görüntü vermekten uzaklaştığı bir yargı sistemi için çalışmaya devam edeceğiz. Büyük önder Atatürk´ün çizdiği yolda, Cumhuriyet´in kazanımlarına, temel değerlerine ve Cumhuriyet´in kuruluş felsefesine sahip çıkmaya devam edeceğiz.'