Hatay’da ekonomik toparlanma ve yeniden yapılanma süreci İskenderun ve Antakya'da tartışmaya açıldı
Sadet Berkyürek/İskenderun
Depremin 2. yılı etkinlikleri kapsamında ekonomik toparlanma ve yeniden yapılanma süreci Hatay Kültür Koruma ve Yaşatma Derneği ve Dernek Başkanı Prof. Dr. İskender Sayek öncülüğünde, İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO), Antakya Ticaret ve Sanayi Odası ile Antakya Tarih ve Kültür Vakfı’nın katılımı ile İskenderun ve Antakya'da tartışmaya açıldı.
İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası’nda yapılan ilk oturum, Prof. Dr. İskender Sayek’in açılış konuşması ile depremde hayatını kaybedenler anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Panele İskenderun Kaymakamı Muhammet Önder, İTSO Başkanı Levent Yılmaz, Deniz Ticaret Odası İskenderun Şubesi Başkanı Kemal Kutlu da katıldı.
Antakya Kültür ve Tarih Vakfı Başkanı Prof. Dr. Alaaddin Tileylioğlu'nun moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Hatay'da depremin getirdikleri ve götürdükleri sunumda Dr. Eşref Atabey, Arsuz, İskenderun ve Antakya depremselliği, zemin durumu, zemin sıvılaşması, toz, asbest riski, yerleşim alanları ve su sorunlarını ele aldı, sorunlu zeminlerdeki yerleşimlere dikkat çekti, uygunluk haritasını paylaştı.
Dr. Atabey'den 3 öneri
Atabey'in depremlerin etkilerine karşı 3 çözüm önerisi ise şöyle: Eğitimlerle deprem bilincini oluşturmak, depreme dayanıklı bina ve tesisler yapmak, mevcut olanları iyileştirmek, ovalar, tarım alanları ve kıyılarda izin vermemek.
Molozlar hava ve su için risk
Sunumunda moloz döküm alanlarının seçimindeki sakıncalara dikkat çeken Atabey, vadilerin ve ekili alanlara yakın sahanın molozun içerdiği malzemeden dolayı da doğru seçim olmadığını, yeraltı suyu rezervlerinin de molozlardan etkilendiğini söyledi. Nardüzü, Karahüseyinli, Bekbele, İssume'de alanlara moloz döküldüğünü, zeytinlik, tarım alanları ve vadi-yamaçların seçildiğini ifade eden Atabey, "Bu molozların içinde demir, aliminyum, plastik, pvc yanında radyoaktif, civalı, asbestll atıklar var molozun içinde. Bu nedenle gelişigüzel dökülmemesi lazım. Çünkü 1930-1980 arası üretilen 3 bin kalem inşaat malzemesinde asbest kullanılmıştır. Yıkıntılarda, molozlarda aspest yoktur demek bilimsel olarak mümkün değil" dedi.
“Taşocakları doğal yapıyı bozar”
Su kaynakları açısından molozun yanı sıra bir tehlikeyi taşocaklarının oluşturduğunu sözlerine ekleyen Atabey, "Hatay'da depremden sonra 54 adet kalker ocağı, 3 mermer ocağı açılmış. Hatay Yatırım Koordinasyon başı çekiyor. Taşocakları özellikle Antakya'da büyük risk, tehlike yaratıyor. Taşocakları doğal yapıyı bozar. Yerinden kaldırılan kaya kütleleri su rezervi deposudur. Kaya deyip geçmeyin. Kar ve yağmur suları kırık ve çatlaklardan kayaların içinden süzülerek depo olur. Özellikle kireçtaları su deposudur. Bu kayaları kaldırdığınızda o nehir ve kaynakları kendi ellerinizle kurutmuş oluyorsunuz" eleştirisinde bulundu. Atabey, taşocaklarının bilimsel temelli, yeteri kadar, ihtiyaca göre uygun yerde açılmasının şartına işaret etti.
Erzin neden etkilenmedi?
Depremden Erzin'in daha az etkilenmesini yatay yapılaşma yanında zemine bağlayan Atabey, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: "Erzin'in zemininin altında eski lav kayaları var. O tarlalara kuyu vurduğunuz zaman altında lav kayaları çıkar. Ondan dolayı Erzin etkilenmedi."
Atabey, İskenderun'da çökme ve su basmasının deprem sırasında kıyılarda çökme ve heyelandan dolayı olabileceği gibi o anlık bir tusunami etkisi ya da yer kabuğunun eğimlenmesi etkisinden de kaynaklanmış olabileceğini düşündüklerini aktardı.
“Depremde 15 binde fazla işletme zarar gördü”
Deprem sonrası Hatay'ın ekonomik yeniden yapılanması ile ilgili Mustafa Kemal Üniversitesi'nden Doç. Dr. Sonyel Oflazoğlu, Hatay'ın ekonomik yönden depreme hazırlıklı olmadığını, dirençli işletme yapısı ve kültürünün inşa edilmesi gerektiğini söyledi. Depremin ardından ciddi bir işgücü kaybı yaşandığını, göçün özellikle kadın istihdamını daralttığını söyledi. Depremden 15 binde fazla işletmenin zarar gördüğünü, deprem sonrası e-ticaret yapan kobi sayısında önemli ölçüde artış olduğuna dikkat çeken Oflazoğlu, ulusal ve uluslararası kuruluşların geçici istihdam yaradan projeleri ve sosyal yardımların STK'ların yavaş yavaş bölgeden çekilmesiyle daraldığını, ancak bu süre içinde eğitimle vasıflı işgücü oluşturulamadığını belirtti. Üretim deseni ve zinciri için marka kurulu oluşturulmasını da öneren Oflazoğlu, kooperatiflerin üretimlerinde de kümeleme yapamadığını söyledi. Oflazoğlu, "Sivil toplum sektörünü, yerel halkla, üniversite ve ticaret sanayi odaları ile buluşturmalıyız" diye konuştu.
“Hatay’ı neden yaşatmalıyız?”
Prof. Dr. Ali Demirsoy'un “Hatay’ı neden yaşatmalıyız?” başlıklı konuşmasında, kentin tarihî ve ekolojik önemine dikkat çektiği panelde İSTE'den Doç. Dr. Yelda Mert, deprem sonrası yapılaşmada planlamayı ele aldı.
9658,72%-0,85
36,46% 0,18
37,80% -0,30
3345,81% -0,59
5390,78% -1,40