Arsuz Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Veteriner Şerif Akçalı, şarbon endişesine karşı tüketiciden et alırken hayvanın mezbahanede kesildiğinden ve mühürlü et olduğundan emin olmasını önerdi.
Nesrin Geyik-Elif Günay/İskenderun
Arsuz Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Veteriner Şerif Akçalı, İskenderun´da LimakPort´a indirilen büyükbaş hayvanlardan ölü olduğu tesbit edilenlerin Hatay Büyükşehir Belediyesi´nin defin işlemlerini üslenmesi gerektiğini söyledi. Akçalı, İskenderun´da limana indirilen angus tipi hayvanların Veterinerler Odasının veteriner hekiminin de kontrol yapılması gerektiğini belirtti.
26 bin angus daha limana bekleniyor
Kentte faaliyet gösteren Ayna Kültür Sanat Derneği ve iskenderun Evimiz Süpürge Derneği´nin geleneksel çarşamba toplantısında ´şarbon´ hastalığı üzerinde bilgi veren Arsuz Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Veteriner Şerif Akçalı, Sağlık Bakanlığı´nın ´hastalık bakanlığı´ gibi çalıştığını belirtti ve bunu eleştirdi. Hastalıkılı olan yada şarbon hastalığı riski taşıyan hayvanların denetiminin sağlıklı yapılmadığı ve hayvan yetiştiricilerinde bir eğitim almadığı gibi yanlış imha yöntemleri kullanıldığını savunan Akçalı, et tüketicilerin et alırken hayvanın mezbahanede kesildiğinden ve mühürlü et olduğundan emin olması gerektiğini anlattı. Akçalı, vatandaşların da hastalıklı hayvanların kesip tüketmemelerini isteyen Akçalı, özellikle şarbon olduğu tespit edilen hayvanların iki metre çukura gömülerek üstüne sönmemiş kireç dökülmesi gerektiğini söyledi. Dinleyiciler arasında bulunan bir kişi de limana yakında 46 bin tonluk ve 26 bin hayvanın içinde olduğu bir geminin geleceğini, içinde ölü hayvanların olduğunu belirtti.
Şarbon hastalğının adını kömür benzeri lezyonlar oluşturduğu için Latince kömür anlamına gelen ‘anthracis´ kelimesinden aldığını, saman ve canlıdan geldiğini, sinekler yoluyla da bulaşabildiğini, ölen hayvanların meralarda kalmasının da hastalığın yayılmasına yol açtığını belirten veteriner Akçalı, şöyle konuştu: 'En son 2001 yılında Amerika´da rastlanan ve en çok sığır, insan, koyun, keçi, manda, deve ve av hayvanlarında görülen şarbon, hayvanlardan insanlara geçebilen zoonoz bir hastalıktır. Ülkemizde dalak hastalığı olarak da bilinen şarbon hastalığının mikrobu bacillus antracis denen bakteridir. Dünya Salgınlar Örgütü (OIE) listesinde önemli bir hastalıktır. Kuşların vücut ısıları yüksek olduğu için bu hastalığa dirençlidirler. Ancak deve kuşlarında, kargalarda ve ördeklerde deneysel çalışmalarda nadir de olsa tespiti yapılmıştır. Balıklar ve diğer soğukkanlı hayvanlarda bu hastalık görülmez. Şarbon mikrobu gram (+) olup, üremesi oksijenli ortamda 15-20̊ derece de olur. Şarbon mikrobu uygun ortamda 55-60 yıl kadar yaşar. Bu hastalığın mikrobu, 120 derecenin üzerinde ölümü gerçekleşir.'
Akçalı, hastalığın belirtileri arasında ve ölmeden önce iştahsızlık, 41 derecenin üzerindeki ateş, boyun ve gögüste ödemlerin oluşması, ağızdan kanlı köpük gelmesinin yaşandığını, ölüm sonrasında da kanlı idrar birikimi oluştuğunu ve şarbon hastalığının ot ve saman yiyen hayvanlarda görüldüğünü; insanlarda da solunum ve deri yoluyla (eti tüketince bağırsakta yara varsa mikrobu kapabiliyor) görüldüğünü kaydetti.
Şarbon hastalığı ot ve saman yiyen hayvanlarda görülür
Ülkemizde birkaç çiftlikte besi sığırlarında şarbon hastalığının çıkması üzerine son günlerde ülke gündeminde hastalığını yer aldığını anlatan Akçalı, 'Kurban bayramı sırasında etkeni taşıyan hayvanların kontrolsüz kesilip insanlara bulaşması ve bayram sonrasında İstanbul, Ankara, Trabzon, Sivas, Bitlis´de görülmesi ve dün Diyarbakır´da bir çocuğumuzun hayatını kaybetmesine sebep olması. Kurban bayramı dışında da hasta hayvanların ölmeden önce kesilmesi, bu etlerin satılması veya ailesi tarafından tüketilmesi sonucu hastalığın oluşması. Hastalığın bütün dünyada lokal olarak görülmesi basında gündem oluşmasına neden olmuştur. Son yıllarda giderek ağırlaşan olumsuzluklar, ithal getirilen etler ve canlı hayvanlar ülkemizde hayvancılıkla uğraşan kesime ciddi bir darbe vurmuştur. Hayvancılıkta önemli biçimde üretimden kaçışlar hayvan sayılarında önemli azalmalarla kendini göstermiştir. Türkiye´de birçok hayvan hastalığı; saman, et ve et ürünleri ithalatı sırasında ülkemize girmiştir. Bu hastalığın bulaşması üç yolla olur. Bunlar sindirim yolu, solunum yolu ve deri yoludur. Hastalık mikrobun yayılması ise bu hastalıktan ölen hayvanların otopsisinin yapılması, hastaların akıntılarının (kan, salya, dışkı, idrar) toprağa bulaşması, tabakhane atıkları, kontamine hayvan derileri, kemik unları, taşıyıcı yabani kuşlar, kan emiciler, sinekler, anthraxlı hayvanların ölümünden bir-üç gün önce sütlerinin tüketilmesi, ölen hayvanların meralarda kalması, ölen hayvanların doğal deliklerinden (ağız,anüs,vulva,burun) gelen kanın, açılan ve parçalanan kadavraların et ve kanında bulunan mikrop´un oksijen ile teması ile üreme başlar ve yayılır.'
Arsuz Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Veteriner Akçalı, şarbonlu hayvanlarda bulgulara ilişki olarak da 'Antemortem Bulgular (ölüm öncesi) üç formda görülür. Bunlardan ilki Akut form: 48 saat içinde 41-42 derece ateş, hırıltılı solunum, iştahsızlık, mukozalarda konjesyon, abort, hematüri, süt veriminde azalma ve diyare görülür. İkincisi Perakut form: Semptom göstermeden ölümler şekillenir. Ölümden hemen önce ve yahut ölümden hemen sonra doğal deliklerden koyu renkte (katran rengi) kan gelir ve kanın pıhtılaşması gözlenmez. Üçüncüsü Subakut form: Boyunda, göğüste, lumbal bölgelerde, genital organ civarlarında ödemler meydana gelir. Bazen ağız mukozası ve dilde, içinde kanlı bir sıvı bulunan veziküller görülür. Ağızdan kanlı köpüklü bir salya akar. Üç-beş gün içinde ölüm şekillenir. Bu belirtilerden dolayı veteriner hekim açısından teşhisi çabukça konulabilen bir hastalıktır' değerlendirmesini yaptı.
Hastalık insana solunum yoluyla bulaşmaz
Akçalı, postmortem bulguları (ölüm sonrası) da şöyle sıraladı: 'Doğal deliklerden (ağız, burun, vulva, anüs) siyah katran renginde kan gelir. Kan pıhtılaşmaz. Vücudun çeşitli bölgelerinde ödemler ve hemorajilere rastlanır. Deri yüzüldüğünde deri altı damarları çok dolgun olup kadavrada bir septisemi taplosu görülür. Dalak dört-beş kata kadar büyür. Karaciğer ve böbrekte şişme şekillenir, idrar kesesinde, kanlı idrar birikimi görülür. İnsanlarda hastalığın seyri; Genellikle akciğerlerde (yün,tüy,yapağı,deri sektöründe çalışanlarda) ve deride (deri,et ve kanla uğraşanlarda, kasaplarda) görülebilir. Mikrop girdiği bölgede, genellikle deride kanlı, nekrotik bir şişlik meydana getirir. Enfekte etlerin tüketilmesi sonucu bağırsak şarbonu oluşur. Solunan mikroplar ise akciğer şarbonuna sebebiyet verir.'
Şarbonlu olduğu belirlenen etler hakkında karar da en yakın Tarım ve Orman müdürlüğüne haber verilmesi gerektiğini ve bunun ´ihbarı zorunlu bir hastalık olduğu´na ifade etti ve 'Doğal deliklerden kan akışını önlemek için bu delikler pamuk ile kapatılmalıdır. Hastalık kesim sırasında saptanırsa kesim hemen durdurulmalı, bulaşmış materyal varsa dezenfekte edilmeli ve hayvan karantina altına alınmalıdır. Kadavralar açılmadan yakma veya derin çukurlara koyulup üzerine bol miktarda sönmemiş kireç gibi dezenfektanlar dökülüp, gömülür. Hastalık çıkan bölge karantina altına alınır ve bölge dezenfeksiyonu yapılır. Bölgedeki sağlıklı hayvanlar aşılanır. Aşısı yapılan hayvanlar 15 gün meraya çıkarılmaz ve 30 gün eti tüketilmez' değerlendirmesini yaptı.
Akçalı, 'Vatandaş ne yapmalı? sorusuna da şöyle yanıt verdi: 'Hasta hayvanları kesip tüketmemeli, tüketilecek et resmi mezbahada kesilmiş ve sağlıklı olduğuna dair mühürlü olmalıdır. Sürüsünde şarbon çıkan ve yahut bunların etleri ile temas eden ve yiyen kişiler en kısa sürede sağlık kuruluşuna gitmeli. Ölen hayvanların, salgın hastalığa sebep olmaması için rastgele meralara ve derelere atılmamalı. Sürüde ani ölümler olursa Veteriner Hekime haber vererek sürüde antraks mikrobu olup olmadığı kontrolü yapılmalıdır' dedi. Alınacak önlemler arasında hayvanın karantina altına alınması, hayvana 15 gün aşı yapılması, 30 gün içerisinde hayvanın kesim yapılmaması olduğunu da ifade etti.
Ülkenin koruyucu hekimliği öne çıkarmadığını belirten ve bakanlığın yeterince önlem almadığını ve bakanlığın böyle bir hastalık olduğunu kabul etmediğini ifade eden Akçalı, 'Mühürlü et tüketilmeli. Kasaptan et alırken mühürü görmeden et alınmamalı. Kasapların da en son atacağı yer, mühürlü yer olmalıdır' dedi.
'Şarbon hastalığı olan hayvanın üç gün önceki sütü tüketilmemeli. Çünkü o hastalığı taşır. Hastalık, sağlıklı deriden girmez, açık yaradan bulaşır. Ve insandan insana da bulaşmaz. Ancak, deney yapılan araç v egereçlerden bulaşabilir' diyen Akçalı, şarbonu etin de şöyle anlışıldığını kaydetti: 'Et çok siyah olur. Damarlardaki kanı katran veya çukolataya benzer' değerlendirmesini yaptı. Veteriner Akçalı, ülkenin hayvancılıkta giderek üretmeyen ülke konumuna gittiği değerlendirmesini de yaptı.
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55