Tarih: 10.06.2019 10:55

İskenderun Körfezi, nehirle de kirleniyor

Facebook Twitter Linked-in

Akın Bodur/İskenderun

Fabrika atıkları, termik santrallerin sıcak sulamı, gemilerin sintine suyu, tarımda kullanılan kimyasallar, gemilerden atılan atıklar, insanların kıyılarda yarattığı kirlilikle her geçen gün daha kirli halen İskenderun körnfezi´nde kirlilik boyutu artarak sürüyor. Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWF), Akdeniz´deki plastik kirliliği raporunu açıkladı. Rapora göre Türkiye yılda 110 bin ton ile Akdeniz´e en çok plastik atık bırakan ikinci ülke konumunda bulunuyor. Akdeniz´in en kirli sahili ise İskenderun Körfezi´nde bulunuyor. Adana Ceyhan Nehri´nin Akdeniz´e döküldüğü İskenderun Körfezi bölgesinde kilometre başına 31 kilogram atık bulunuyor. Reporda, yapılan hesaplamalara göre, Akdeniz´de toplam 247 milyar adet plastik çöp bulunduğuna yer verildi.
Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfının Akdeniz´deki plastik kirliliği raporunda, Akdeniz´in en kirli beş bölgesi de sıralandı. Buna göre en kirli yer, Adana´da Ceyhan Nehri´nin Akdeniz´e döküldüğü bölge oldu. Yapılan ölçümlerde, bu bölgenin sahilinde kilometre başına 31.3 kilogram plastik atık bulunduğu, bu bölgeyi 26.1 kilogram ile İspanya´nın Barcelona ve 21 kilogram ile İsrail´in Tel Aviv kentinin izlediğine yer verildi. Rapora göre, plastik atıkların sahillerde yarattığı tahribat nedeniyle turizm sektörü tam 268 milyon euro zarar etti. Balıkçılık sektöründe ise zarar 150 milyon Euro. AKDENİZ´i en çok pisleten ülkeler arasında birinci sırada Mısır yer aldı. Mısır Akdeniz´e yılda 250 bin ton plastik çöp döküyor. Türkiye ise yılda 110 bin ton ile ikinci oldu. Türkiye´nin dönüştürülmeyen çöp oranının yüzde 19.1 olduğu anlatılan raporda, Türkiye´nin ayrıca dünyadaki toplam plastik çöpün yüzde 3.5´ini ithal ettiği belirtildi.
İklim değişikliği, aşırı avlanma, derin deniz madenciliği, petrol çalışmaları ve plastik kirliliği nedeniyle tarihte hiç olmadığı kadar Okyanuslar tehlike altında bulunuyor. Greenpeace, Dünya Okyanus Günü kapsamında BM´de güçlü bir Küresel Okyanus Anlaşması oluşturulması için “Okyanuslarımızı Koru” kampanyası başlattı. Okyanusların çok büyük bölümü koruma altında olmadığı, bilim insanlarının, vahşi yaşamı korumak ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için 2030´a kadar okyanusların en az üçte birinin koruma alanına alınması gerektiğini ifade ettiğini belirten Greenpeace, 'Okyanustaki canlılar olmasaydı atmosferde yaklaşık yüzde 50 daha fazla karbondioksit bulunurdu ve dünya çok daha sıcak olurdu. Ancak maalesef iklim değişikliği nedeniyle Kuzey Kutbu´nda ve Antarktika Okyanusu´ndaki buzullar hızla eriyor. Dünya artık denizlerin yaşadığı plastik krizinin boyutlarını biliyor. Her dakika bir kamyon dolusu plastik denizlere karışıyor. Çoğu plastik, çevre koşulları ne olursa olsun biyolojik olarak ayrışmıyor. Maalesef bugüne kadar üretilen plastiğin yüzde 90´ı geri dönüştürülmedi. Büyük plastik parçaları balinalar, kaplumbağalar ve deniz kuşları gibi türlerin boğulmasına neden oluyor; küçük plastik parçaları ise deniz hayvanları tarafından yiyecek sanılıp yeniyor. Denetimin olmadığı açık denizler, büyük gemiler tarafından talan ediliyor. Bu endüstriyel av gemileri, denizlerde trol ağı gibi yıkıcı yöntemler kullanarak sanki tarla sürer gibi deniz yatağını tarıyor, kompleks habitatlar deniz tabanıyla birlikte yok oluyor. Deniz yaşamını zehirleyen petrol sızıntısı ve kirliliği nedeniyle deniz kuşu gibi canlılar ölüyor. Okyanustaki petrol sızıntıları, haritalardaki ulusal sınırları takip etmiyor ve tüm yaban hayatını etkiliyor. Bunun yanı sıra petrol ve doğalgaz arama çalışmalarında derin deniz balinalarını sağır eden ölümcül sismik patlamalar kullanılıyor. Maden şirketleri derin deniz tabanındaki değerli mineralleri akıllı telefon ve bilgisayarlar için kullanılıyor ancak çok uzaklardaki nefes kesici yerlere zarar veriyor. Bilim insanları, yavaş büyüyen hayvanlar ve narin yapılar için zararın geri dönülemez hale gelebileceğini öngörüyor' değerlendirmesinde bulundu.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —