Sadet Berkyürek/İskenderun
Türkiye'nin deprem kuşağında bulunan bölgeleri, son yaşanan 6 ve 20 Şubat depremleriyle bir kez daha zorlu bir sınavdan geçiyor. Ancak, bu sınav sadece doğal afetlerin etkilerini değil, aynı zamanda insan faktörünün kentsel planlama ve yönetimdeki eksikliklerini de gözler önüne seriyor.
İskenderun'u da içine alan Hatay bölgesinde yaşanan depremler, "depremsellik" kavramının ötesinde, kentlerin dirençli ve güvenli bir şekilde planlanması gerekliliğini bir kez daha gösteriyor. Türkiye'nin geneline yayılmış deprem riski, sadece depremsellik analizi değil, aynı zamanda kapsamlı bir kentsel dönüşümü zorunlu kılıyor. Ancak, bu dönüşümde yaşanan aksaklıklar ve eksiklikler, doğal afetlerin yarattığı sorunları derinleştiriyor.
Arsuz ve İskenderun'un deprem sonrasında karşılaştığı sorunlar, sadece fiziksel yıkıma değil, aynı zamanda planlama, yönetim ve toplumsal katılım eksikliklerine de işaret ediyor.
Arsuz Kent Konseyi tarafından Temmuz ayında gerçekleştirilen Dirençli ve Yaşanabilir Arsuz çalıştayının sonuç raporu kamuoyuyla paylaşıldı.
Deprem sonrası tespit edilen temel sorunlar ve çözüm önerilerinin geniş tartışıldığı çalıştayın sonuç raporunda altyapısal, idari ve kentsel sorunlar, ekonomik sorunlar, ekolojik sorunlar, sosyal sorunlar, kültürel sorunlar başlıkları altında tartışmaya açıldı, çözüm önerileri üzerinde duruldu.
Arsuz'un deprem sonrasındaki sorunlarını ele alan bir çalıştay, yerel ve yerel olmayan aktörlerin katılımıyla gerçekleşmiştir. Rehabilitasyon sürecinde toplumsal uzlaşının ve yatay iş birliklerinin önemi vurgulandı, depremden etkilenen bölgelerin bütünlüklü bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi. Yeniden inşa sürecinin, Arsuz'un özgün sorunlarını ele alarak katılımcı ve tabandan yönetilen bir yaklaşımla gerçekleşmesi gerektiği ne dikkat çekildi.
Deprem sonrasında Arsuz'da ortaya çıkan toplumsal direncin, aidiyet duygusu ve adanmışlık üzerine kurulu olduğu belirtildi. Toplumsal uzlaşı, yerel bilgi ve birikimlerin karar mekanizmalarında etkin bir şekilde kullanılmasıyla mümkündür. "Dirençli kent" oluşturmak için planlama süreçlerinin beşeri unsurları dikkate alması gerektiği ifade edildi.
Ortak Temalar ve Çıktılar: Bütünsel yaklaşım ve kurumlar arası iş birliği gereklidir. Planlama süreçleri katılımcı olmalı ve yerel halkın aktif katılımını sağlamalıdır. Kentin "yeniden planlanması ve inşa" süreci, sadece fiziki mekânı değil, kültürel, toplumsal, ve sınıfsal unsurları da içermelidir.
Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri: Altyapısal, İdarî ve Kentsel Sorunlar Arsuz'un depremler sonrasındaki sorunları altı ana başlık altında değerlendirilmiştir: altyapısal, idarî ve kentsel sorunlar, ekonomik sorunlar, ekolojik sorunlar, sosyal sorunlar, kültürel sorunlar ve depremsellik, yeniden planlama ve iyileştirme sorunları. Altyapısal sorunların çözümünde, yeni yapıların stratejik planlama ve mikro-bölgelendirme çalışmaları ile tasarlanması, idari ve sivil birimler arasında koordinasyonun sağlanması önerilmiştir. Ayrıca, kentin kıyı bölgelerindeki yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi önerildi.
Son olarak, Arsuz'daki kültürel çeşitliliğin korunması ve kentteki toplumsal aidiyetin güçlendirilmesi için, planlama süreçlerinin katılımcı, sürdürülebilir ve kültürel değerlere saygılı olması gerektiği kaydedildi.