İskenderun/SES
Milletvekili Oruç, önerge gerekçesinde şunlara yer verdi: 'Sokakta, otobüste, parkta, okulda, işyerinde, evde yani tüm yaşam alanlarında cinsiyet ayrımcılığına uğrayan kadınlar; bedenlerine ve kimliklerine yönelik erkekler tarafından çeşitli şekillerde şiddete maruz kalmaktadır. Türkiye´de kadın kırımına dönüşen kadın cinayetleri ve sistematik erkek devlet şiddeti nedeniyle; kadına yönelik şiddetin durdurulması, cinsiyetçi ayrımcılığın ortadan kaldırılması, kadın cinayetlerinin önlenebilmesinden bahsetmek mümkün değil. Her ay bağımsız iletişim ağı Bianet, yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlerden yararlanarak erkek şiddeti boyutunu kamuoyu ile paylaşmaktadır. Bianet´in hazırladığı erkek şiddeti çetelesine göre; 1 Ocak 2021- 23 Kasım 2021 dönemindeki 326 günde en az 285 kadın erkekler tarafından öldürüldü, en az 193 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansırken, en az 711 kadın erkek şiddetine uğradı. Öldürülen 9 kadın göçmen, 3 kadın ise trans idi. Faillerin yüzde 60´ı koca/sevgili/eski koca iken; kadınların yüzde 61´i ev içinde öldürüldü ve yüzde 29´u sokakta/ormanda katledildi. Kadınların, kadın hareketinin tüm uyarı ve taleplerine rağmen kadına yönelik şiddeti önlemek için bütünlüklü bir acil eylem planı açıklanmadığı gibi şiddetle mücadeleden sorumlu kamu kurumlarının pek çok uygulamasında Kovid-19 salgını bahane edilerek kanun ve yönetmelikler açıkça ihlal edildi. İstanbul Sözleşmesinden çekilirken; CEDAW ve 6284 sayılı Kanun gibi taraf olunan uluslararası sözleşme ve yasa etkin ve adil işletilmedi, koruma hükümleri dahi salgın sürecinde sınırlandırıldı, sığınaklar kapatıldı, sığınaklara kabuller zorlaştırıldı. Koronavirüs salgını, Türkiye´de kadına yönelik şiddeti önleme politikalarının çok zayıf olduğunu, şiddeti önlemeye yönelik siyasi irade ve kararlılığın noksanlığını, bu konuda toplumsal cinsiyet eşitliğinin içselleştirilmediğini, kadınların ihtiyaçlarının ve haklarının kolaylıkla ve öncelikli olarak gözden çıkarılabilir olduğunu bir kez daha teyit etti. Türkiye´de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti vakalarında ciddi bir resmi veri sorunu vardır ve sağlıklı veriye erişmek mümkün değildir. Devlet kurumları aylık resmi verileri kamuoyunda paylaşmaktan kaçınmakta, böylelikle kadına yönelik çok boyutlu hak ihlalleri tablosunun ortaya çıkması önlenmeye çalışılmaktadır. Türkiye´de kadına yönelik şiddetin verileri resmi olarak paylaşılırsa; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi CEDAW ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanunu başta olmak üzere uluslararası sözleşme ve kanun hükümlerinin devlet tarafından etkin uygulanmadığı ve bunlardan doğan sorumluluklarını yerine getirmediğinin kabulü olacaktır. Son zamanlarda kadınların mücadeleleri sonucu kazanımları olan başta, İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi, Nafaka Hakkı, 6284 Sayılı Kanunu tartışmaya açarak aslında fiili olarak uygulanmayan yasa ve sözleşmelerin yükümlülüklerinin resmi olarak da ortadan kaldırılmasına dönük bir tutum olduğu apaçık görülmektedir.'
Oruç, önergesinde, '25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle kadına yönelik erkek şiddetinin önlenmesi ve yükümlü olunan uluslararası anlaşmaların yanı sıra 6284 sayılı Kanunun daha etkin uygulanması ve uygulamanın denetlenmesi, kadın mücadelesi yürüten kadınlara/kadın örgütlerine yönelik uygulanan devlet şiddetinin durdurulması, kadınlar için sığınak ve acil barınma ihtiyaçları için kapasite artırılması, önleyici politikaların geliştirilmesi, şiddete dair veri tabanının oluşturulması amacıyla Anayasa´nın 98´inci, Meclis İç Tüzüğünün 104´üncü ve 105´inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve talep ederiz' ifadesine yer verdi.
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55