Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve ‘uluslararası insan hakları sözleşmesi´ olarak nitelendirilen İstanbul Sözleşmesi için her Perşembe nöbette olan İskenderun Kadın Platformu nöbetini sürdürdü. Kadınlar, “İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz' mesajını yineledi.
Güvercinli Park´ta gerçekleştirilen basın açıklamasında İskenderun Kadın Platformu Dönem Sözcüsü Hülya Ateş, Türkiye´de 1 Ağustos 2014´den beri yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi´nin kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, şiddet faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için en ince ayrıntısına kadar hazırlanmış ilk uluslararası sözleşme özelliğine dikkat çekti.
Kadınların mücadelesi sonucu imzalanan ve kadınların en önemli kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi´nin etkin bir biçimde uygulanmasında eksikliklerin yaşandığı ve uygulanması için mücadelenin yürütüldüğü bir zamanda geri çekilme kararı verildiğini kaydeden Hülya Ateş, “İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olduğu 2014 yılından bu yana etkili bir biçimde uygulanabilseydi eğer katledilmiş pek çok kadın bugün yaşıyor olacaktı. Bu koşullarda sözleşmesinin iptali daha çok kadının erkekler tarafından korkusuzca katledilmesi anlamına geliyor” dedi.
Sözleşmenin hedef alınmasında toplumsal cinsiyet eşitliğini temel almasının bulunduğunu savunan Ateş, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Kadınları değil aileyi korumayı önceleyen, şiddeti değil boşanmayı engellemeyi amaç edinen iktidarın cinsiyetçi saldırılarının hedefi tekçi, gerici ideolojisini kadınların yaşamı üzerinde kurduğu denetimle tüm topluma yaymaktır. Bahsedildiği gibi aileyi parçalayan İstanbul sözleşmesi ve sözleşmeyi savunanalar değil, erkek-devlet şiddeti ve bu şiddeti önlemek için oluşturulan sözleşmenin gereklerini yerine getirmeyenlerdir. İstanbul sözleşmesinin nefret diliyle beslenen ırkçı, gerici kesimlerce hedef alınmasının nedeni sözleşmenin ırk, renk, dil, din, siyasi veya her tür görüş, cinsel yönelim, medeni hal, göçmenlik statüsü gibi nedenlerle hiçbir kesimin ayrımcılığa uğramamasını temin etmesidir. İstanbul Sözleşmesinin Türkiye tarafından imzalanmasının 10. yılında, yaşamlarımızdan, haklarımızdan eşit ve özgür yaşam mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. İstanbul Sözleşmesini kendisine bir tehdit olarak gören siyasi iktidarın baskıcı ve ataerkil isteklerine teslim olmayacağız. Yaşamın her alanında kadın mücadelesi ve kadın dayanışması ile eşit ve özgür bir toplumu hep beraber inşa edeceğiz.”