Kentin Buluttepe mahallesindeki kadınlarla bir araya gelen HDP İskenderun Kadın Meclisi, başlattıkları kampanyanın son basın açıklamasını yaptı.
HDP İskenderun Kadın Meclisi, şu açıklamayı yaptı: 'Kadın cinayetlerinin artmasına dair toplumda oluşan kaygıya karşılık İçişleri Bakanlığı bir takım verileri kamuoyu ile paylaşmıştır. Bakanlık açıklamasında; yılın 4 aylık döneminde meydana gelen kadın cinayetlerinin, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 düştüğü, Türkiye´de ilk Covid-19 vakasının görülmeye başlandığı 11 Mart´tan önceki ve sonraki 70 günlük dönem kıyaslandığında ise polis/jandarma sorumluluk bölgesinde meydana gelen aile içi ve kadına yönelik şiddet olay sayısında yüzde 7´lik, hayatını kaybeden kadın sayısında yüzde 31´lik azalma görüldüğü belirtilmiştir. Düşüş verilerinin, kadınların 183 hattına ulaşamaması, HSK tarafından yapılan 6284 nolu yasanın bu dönemde askıya alınabileceğine dair açıklama gibi kadınların yöneldiği en etkin başvuru mekanizmalarının işletilmemesinin verilere yansıması dikkate değerdir. Esasen bakanlık tarafından yapılan açıklamada yer alan düşüşe dair veriler; kadınların etkin başvuru mekanizmalarını kullanamamalarının bir neticesidir. Yani bu veriler, erkek şiddetindeki azalmanın değil, devletin gerekli mekanizmaları işletmemesin bir sonucudur. Evde yahut kapalı mekanlarda kalmanın etkisi olarak, şiddet uygulayanla şiddete maruz kalanların aynı mekanda kalma zorunluluğu şiddeti artırırken, kadınların şikayet mekanizmalarına erişimini de engellemektedir. Bu nedenle ev içi şiddet artarken, bunun kayıt altına alınamaması, şiddetle mücadele yöntemlerini sınırlamaktadır. İhlallerin giderilmesi için; pandemi döneminde ekonomik ve sosyal açıdan kadınların güçlendirilmesi, işlerinden edilmiş kadınların iş güvencelerinin sağlanması, kadınların ev içi şiddete uğramalarını engelleyici tedbirler alınarak başvuru mekanizmalarının çoğaltılması, yapılan başvurulara ilişkin gerekli koruma tedbirlerinin alınması, şiddet uygulama riski bulunan kişilerin uzaklaştırılması, şiddet uygulayan hakkında gerekli cezai işlemin uygulanması, faille mağdurun aynı mekanda bulundurulmaması, İstanbul Sözleşmesinin uygulanması, 6284 sayılı yasanın uygulanması, sığınma evlerine yapılan başvuruların kabul edilmesi, adliye ve kolluğun şiddet başvurularında tam zamanlı ve etkin çalışma yürütmesi şeklindeki talepler sürekli surette dile getirilmiş olmasına karşın ilgili bakanlıklar gerekli önlemleri almamıştır. Dahası şiddet faillerinin tahliyeleri sağlanarak adeta şiddet meşrulaştırılmıştır. Tüm bunlar erkek şiddetini artırırken, bir de verilerin sağlam tutulmaması, topluma sanki şiddet verilerinde azalma yaşanıyormuş izlenimi verilmesi ne yazık ki tehlikeyi büyütmektedir. Her gün onlarca kadın erkek şiddetinin mağduru olarak sokak ortasında can verirken; ne yargı, ne iktidar gereğini yapmamakta direnmektedir. Üstelik yargı mercilerinin ve hükümetin yaklaşımı ile bu olgular meşru kılınmaktadır. Erkek şiddetinin vardığı boyutlara ilişkin çeşitli kadın örgütleri ile sivil oluşumların yaptıkları araştırmalar neticesinde elde edilen bulgular meselenin dikkatlice ve acil bir biçimde çözüme kavuşması gerekliliğini sürekli hatırlatmaktadır. Mevcut iktidarın, iktidarda olduğu dönem boyunca erkek şiddeti vakalarındaki artışın nedenleri araştırılmak yerine konunun manipüle edilmesi yahut gizlenmesi ile sorumluluk alınmaması ise meselenin tartışılması gereken bir diğer boyutudur. İstanbul Sözleşmesi yaşatır şiarıyla kadın dayanışması yaşatır, diyoruz.'