İskenderun´da da şiddete karşı yürüdüler
İskenderun Kadın Platformu 4 ana talebin acilen karşılanmasını istedi: Doğum izinlerinin arttırılmalı, 8 Mart´ın kadınlar için ücretli izin günü sayılması, kapatılan kamu kreşlerinin açılması, kadın ve eşitlik bakanlığı kurulması.
Sadet Berkyürek/İskenderun
İskenderun Kadın Platformu dönem sözcüsü Feyruz Gör, kadınların 163 yıl önce canlarını ortaya koyarak mücadeleyle elde ettikleri kazanımlara karşın bugün de kadına baskı, şiddet, taciz, tecavüz ve katliamların devam ettiğini belirtti. “Dünden bugüne her biri yaşamsal değerde olan haklı taleplerimizle bugün yine 8 Mart ve alanlardayız” diyen Gör, İskenderun Kadın Platformu olarak öne çıkan şu dört ana talebin acilen karşılanması gerektiğini belirtti: Doğum izinleri arttırılmalı, 8 Mart kadınlar için ücretli izin günü sayılmalı, kapatılan kamu kreşleri açılmalı, kadın ve eşitlik bakanlığı kurulmalı.
İskenderun´da kadınlar, mor renkli mendil ve şallarla, slogan atarak, zılgıt çekip, düdük çalıp yürüdü. Ulucami Caddesi üzerindeki Sağlıklı Yaşam Parkı önünde buluşarak, 'Yasta değil, isyandayız; Mücadele kadınları birleştirir, kadınlar dünyayı özgürleştirir' pankartı açan kadınlar zılgıtlar ve ‘Kadınız haklıyız kazanacağız´, ‘Kadın yaşam özgürlük´ sloganlarıyla Demokrasi Şehitleri Parkına kadar yürüdü. Kentteki bazı siyasi parti, meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de destek verdiği İskenderun Kadın Platformunun etkinliğinde konuşan dönem sözcüsü Feyruz Gör, “8 Mart 1857´de New York´ta kadın işçilerin uzun çalışma saatlerine, kölelik koşullarına karşı direnirken katledilişlerinin 163. yılında, bu 8 Mart´ta itirazlarımızı, isyanımızı, mücadele inadımızı kuşandık, el ele alanlardayız” dedi.
Doğa ‘bu böyle gitmez´ diye haykırıyor
1857´den bu yana hak almak ve özgür olmak için yürütülen mücadele tarihinde çok yol alınmasına karşın hak ve kazanımlara saldırı, sömürü, baskı ve şiddetin de artarak devam ettiğini belirten Feyruz Gör, yağma, talan, aşırı kår hırsının doğal dengeyi yok edecek düzeye ulaştığını; eşitsizlik, işsizlik, yoksulluk, açlık, savaş, göç ve ölümlerin akılalmaz boyutlara ulaştığını vurguladı, Gör, “Buna karşın yoksul halklar, emekçiler, kadınlar, gençler ve doğa ‘bu böyle gitmez´ diyerek haykırıyor. Otoriter ve popülist iktidarlar varlıklarını sürdürmek için bu haykırışları susturmak istiyor ve baskıyı, savaş politikalarını, şiddeti arttırıyor. Kadınlar baskılara boyun eğmiyor, yeryüzünün her yerinde direniyor, tarih yazıyor. Yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe, köleliğe, savaşlara, doğa ve yaşam alanlarının talanına karşı yükselen halk isyanlarında en önde yer alıyor. Yaşamlarına, emeğine, bedenine, kimliğine sahip çıkıyor, meydanları dolduruyor. Şiddete, tacize, tecavüze, cinsiyetçiliğe, eşitsizliğe, ırkçılığa ve kadınların inkarına yönelik politikalara karşı özgün, yeni ve yaratıcı direnişlerini birbiriyle buluşturuyor” diye konuştu.
Ülke kaynakları istenirse….
“Güvencesizlik, sömürü, ekonomik kriz, savaş ve şiddet sarmalına mahkum değiliz” diyen Gör, Türkiye´de kamudaki parçalı, performansa dayalı, esnek ve güvencesiz yapıya dönüştürülen istihdamı hatırlattı, bu dönüşümün beraberinde kadınlara getirdiği ‘daha fazla eşitsizlik, yoksulluk, ayrımcılık, cinsiyetçilik, şiddet, taciz ve mobbinge dikkat çekti, ‘kölelik koşulları´ olarak adlandırdı. Gör, konuşmasını şöyle sürdürdü: Ucuz güvencesiz yedek iş gücü olarak değerlendirilen kadın emeği ancak iş ve aile yaşamı uyumlaştırma anlayışıyla istihdamda kendine yer bulabiliyor. Kamusal alandan dışlanmanın, istihdam alanından ayrılmak zorunda bırakılmanın nedenlerinin en başında kamusal hizmetlerin yokluğu/özelleştirilmesi ile bakım sorumluluğunun kadınlara yüklenmesi geliyor. Haklarımız bir bir elimizden alınıyor. Din siyasallaştırılıyor, eşitsizlik fıtratla açıklanıyor. Savaşın, göçün ve ekonomik krizin en yakıcı sonuçlarını yine kadınlar yaşıyor. Tüm bu politikalar siyasi iktidarın tercihi. Ülke kaynakları istenirse savaş, rant, belli kesimler yerine kadınların, emekçilerin, gençlerin, tüm toplumun ihtiyaçları için kullanılabilir. Bizim tercihimiz yaşanabilir özgür, eşit ve sömürüsüz, savaşsız bir ülke ve bir dünyadan yana.”
‘Mücadeleyi birlikte büyütelim´ çağrısı
Kadınlara seslenerek sistemin dayattığı baskı, sömürü ve şiddete yönelik mücadeleyi birlikte yürütme çağrısında da bulunan Gör, ‘adi, eşit ve özgür bir yaşamın´ kadınların mücadelesiyle kurulabileceğini, bunun farkındalığıyla haklı taleplerle alanlara çıkıldığını belirtti. Çözümün örgütlü kadın mücadelesiyle sağlanabileceğini vurgulayarak kadınlardan her bir talebi ve mücadeleyi sahiplenmelerini isteyen
İllaki İstanbul Sözleşmesi
Gör, çağrısını şöyle sürdürdü: “Halkları düşmanlaştıran, kutuplaştırıcı, ayrımcı politikaların ve savaşın gölgesinde yaşamlarımızın yok edilmesine, savaştan, yoksulluktan kaçan mülteci kadınların uğradığı katmerli sömürüye ve şiddete, bizi her geçen gün daha da yoksullaştıran, yaşam koşullarımızı zorlaştıran ekonomik krizdeki sorumluluklarını militarist söylemlerle örtbas etmek isteyenlere ve kendi gibi düşünmeyen herkesi hedef gösterenlere karşı barış içinde yaşam hakkımıza sahip çıkıyoruz. Sözümüzle, itirazlarımızla, haklı mücadelemiz ve haklı taleplerimizle sesleniyoruz. Eşit işe eşit ücret sağlanmalı. kadınlara ve LGBTİ´lere yönelik her türlü şiddeti ve ayrımcılığı önleyici yasal düzenlemeler acilen yapılmalı. Ohal komisyonu derhal lağvedilmeli, KHK´larla haksız, hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçiler görevlerine iade edilmeli. kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulmalı. eşit ve özgür biçimde barış içinde bir arada yaşamın sağlanacağı demokratik koşulların oluşması sağlanmalı. İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kadınlardan yana imza atılan uluslararası sözleşmelerin gereklilikleri yerine getirilmelidir.”
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01