İskenderun Çevre Koruma Derneği, Erzin Çevre ve Tarihi Varlıkları Koruma Derneği, Antakya Çevre Koruma Derneği, Adana Çevre ve Tüketici Koruma Derneği, Mersin Çevre Dostları Derneği, Mersin Çevre ve Doğayı Koruma Derneği, Tarsus Çevre Koruma ve Kültür Sanat Derneği ve Türk Toraks Derneği temsilcilerinin katıldığı toplantıda, bölgedeki hava kirliliğinin değerlendirildiği belirtildi.
İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Nermin Yıldırım Kara, dün dernek binasında yöneticileriyle birlikte düzenlediği basın toplantısında, 'Çukurova´nın Toroslar ve Amanoslar ile çevrelenmiş coğrafi yapısı nedeniyle bölgede oluşan kirlilik dağları aşamamaktadır. Bu nedenle Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay illeri aynı ortak kadere sahiptir. Bölgemizdeki hava kirliliği gerçeği ortada iken şu anda çalışan üç kömürlü termik santraline (İsken,Tufanbeyli,Atlas) ek olarak Doğu Akdeniz sahilinde 12 bin MW gücünde yılda 36 milyon ton kömür yakacak 15 kömürlü yeni termik santral yapılmak isteniyor' dedi. Kara, Diler Ternik Santralinin lisans iptali için açılan davanın sürdüğünü, Tosyalı ve Atakaş gurubununun kurmak istediği iki ayrı termik santrale ilişkin açılan önlisans iptal davalarının da devam ettiğini söyledi.
DAÇE toplantısında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dış ortam hava kirliliğini insanlar için grup 1 kanserojen olarak tanımladığının anımsatıldığını belirten Kara, 'Dış ortam hava kirliliğinde parçacık maddeler (PM) majör faktördür ve gözle görünemedikleri için WHO tarafından ´görünmez katil´ olarak adlandırılmıştır. Yasal mevzuatımız insan sağlığını korumak için limit değer olarak Pm10 için günlük 70 µg/ m³ yıllık 48 µg/ m³ kabul etmektedir. Avrupa Birliğinde (AB) şu anda geçerli olan limit değerler günlük 50 ve yıllık 40 µg/ m³ tür ve bizde 2019 yılında aynı değerleri kabul edeceğiz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı´na ait hava kalitesi ölçüm istasyonları verilerine göre; 2017 Şubat ayından 27 ve 28.günlerde bazı saatlerdeki ölçümlemeler ÇŞB‘nın metoroloji istasyonundan İskenderun için Hava Kalitesi değerleri aşağıda örneklenmiştir. 27.02.2017 saat 07.00 de PM10 37ug/m3 , öğlen saat 12.00.´da pm 130 ug/m3 ‘e öğleden sonra saat 14.00´da ise 103ug/m3 gibi çok yüksek değerlere ulaşan bir kirlilik gözlenmektedir. Yani Şubat (27.gün örnek) ayındaki değerler öğlenden başlayarak gece saatlerine kadar günlük ve yıllık AB limit değerlerinin üzerine çıkmaktadır' dedi.
´Selena limitin üzerinde partikül salıyor´
Doğu Akdeniz sahilinde 12 bin MW gücünde yılda 36 milyon ton kömür yakacak 15 kömürlü yeni termik santrallerin yapılması halinde günde 10 ton civarı pm 10 havaya salınacağını belirten Kara, şunları söyledi: 'Erzin´de yapılması planlanan 900 MW gücündeki Selena Termik Santrali (kömür) en gelişmiş filtre sistemini kullandığı geçerli sayıldığı halde bacalarından günde 770 kg PM10 havaya salınacaktır. Ayrıca Çevre Etki Değerlendirme Raporunun hazırlanması sürecinde 30 gün yapılan ölçümlerin 20 günü 12/11/2014 olan onay tarihinde 2014 yılı limitleri üzerindedir ve bugün ise tamamı yasal limitlerin üzerindedir. Bu bilgi, Selana Termik Santrali ÇED Raporunda bulunmaktadır. Bu çarpıcı örnek zaten kirli olan bölgeye yeni kirleticilere nasıl izin verildiği sorusunu gündeme getirmektedir. Doğru olanı bu gibi tesislerin toplam çalışma ömrü boyunca oluşturacağı kirletici etkinin hesaplanmasıdır. Bu partiküller kurşun Kadmiyum arsenik gibi ağır metaller ve radyoaktivite içerir. 2010 yılında Türkiye´de dış ortamda partikül madde (PM) ve ozona maruz kalma nedeniyle 28 bin 924 kişi zamanından önce hayatını kaybetmiştir. Türkiye´de elektrik üretimi için kömür yakılmasından kaynaklanan hava kirliliği hâlihazırda erken ölümlere, kronik akciğer hastalıklarına ve kalp sorunlarına yol açıyor ve sağlık alanında yaklaşık 3,6 milyar Avro´ya varan bir maliyet getiriyor. Ancak Termik santrallerin ne izin sürecinde ne de açılan davalardaki bilirkişi sürecinde hekimler yok' diye konuştu.
Kara, DAÇE´nin çözüm önerisi arasında, ´toplu taşıma raylı sistemin şehirleri kapsaması, şehir içinde yeşil alan koridorları açılarak hava akımının sağlanması, ısınmada kömürden vazgeçilmesi, termik santraller kesinlikle yapılmaması, enerji kaynağı olarak rüzgâr ve güneşten yararlanması, toplumsal ve kümülatif etki hesabının her alanda uygulanması, her türlü tesis planlanırken sağlık etki değerlendirmesinin göz önünde bulundurulmasını ve bununla ilgili mevzuat oluşturulmasını da sıraladı.