DSÖ, Çin dışındaki 18 ülkede 98 vaka tespit edildiğini, ancak hayatını kaybeden olmadığını açıkladı.
İskenderun/SES
Çin´de başlayan ve birçok ülkede de görülen koronavirüs hakkında değerlendirmede bulunan Türk TORAKS Derneği Solunum Sistemi İnfeksiyonları Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Abdullah Sayıner, hastalığa karşı etkin bir ilaç veya aşının olmadığını ifade etti. Culhuriyet gazetesinde yayımlanan habere göre, Prof. Dr. Sayıner, koronavirüsü hakkında bilgi verdi ve 'Virüs infeksiyonlarından neden korkuyoruz?' sorusuna şu yanıtı verdi: 'Genel olarak, influenza (grip) virüsü dışında, solunum yolu infeksiyonlarına yol açan virüslere yönelik etkin bir ilaç ya da aşı yoktur. Dolayısıyla, influenza dışındaki bu virüs infeksiyonlarından, genel önlemler dışında korunma imkânı ve genel sağlık desteği dışında tedavi seçenekleri bulunmuyor. Antibiyotikler yalnızca bakteri olarak adlandırılan infeksiyon etkenlerine karşı etkilidir; virüs infeksiyonlarında faydaları yoktur. Genel olarak, bağışıklık sistemimiz yaşlılarda, altta yatan kronik hastalığı olanlarda, iyi beslenmeyenlerde, bedensel ya da ruhsal olarak aşırı yorgun olan bireylerde daha zayıf olmaktadır ve bu bireylerde virüs infeksiyonları daha ağır seyretmektedir. Bazı solunum virüslerinin kaynağı çeşitli hayvanlardır. Mesela influenza (grip) virüsünün kaynağı su kuşlarıdır. (2019-nCoV) salgınına yol açan koronavirüsün de ana kaynağının yarasalar olduğu düşünülmektedir. Çin mutfağında hem çok çeşitli kara, hava ve su hayvanları kullanılmakta hem de bu hayvanların etlerinin ´taze´ (yeni kesilmiş) olması tercih edilmektedir. Tehdit düzeyi, virüsün insandan insana bulaşma kabiliyeti kazanmasıyla artar. Virüsler geçirdikleri bir dizi mutasyon sonucu bu yeteneği kazanabilirler. Günümüzdeki yoğun seyahat ve yakın sosyal ilişkiler ortamında insandan insana geçebilen virüsler kolaylıkla tüm dünyaya yayılabilmektedir. Koronavirüsler, domuzlar, evcil ve evcil olmayan kuşlar, yarasalar, kediler, köpekler ve develerde yaşamaktadır. Yakın geçmişte koronavirüsler insanlarda üç salgına sebep olmuştur. 2003´te SARS olarak tanımlanan, Ağır Akut Solunum Hastalığına yol açan koronavirüs Uzakdoğu´da bir çeşit yabani kediden, 2012´de MERS olarak tanımlanan, Ortadoğu Solunum Hastalığına yol açan koronavirüs ise Suudi Arabistan´da develerden insana geçmiştir. Şu anda salgına sebep olan koronavirüsün önce yarasadan insana geçtiği ve ardından insandan insana geçmeye başladığı düşünülmektedir. Dolayısıyla, halen ülkemizdeki kuş, kedi ya da köpekler sağlık açısından hiçbir tehdit oluşturmamaktadır.'
Koronavirüsün belirtileri neler?
Habere göre, hastalık belirtilerini ateş, öksürük ve nefes darlığına yol açtığını ifade eden ve kuluçka dönemi 2-14 gün arasında olduğunu anlatan Prof. Dr. Sayıner, açıklamasını şöyle sürdürdü: 'Tüm solunum virüsleri gibi, Koronavirüs de temel olarak hasta kişinin öksürmesi, hapşırması ya da burnunu temizlemesi sırasında saçılan parçacıkların solunması ile bulaştığı bilinmektedir. Bu yolla bulaşma, genellikle hasta kişiyle 1 metreden daha yakın mesafeli temas sonucu gelişmektedir. Ayrıca, hasta bir kişinin temas ettiği yüzeylere (kapı kolu vb.) dokunma yoluyla da bulaşma riski bulunmaktadır. Eller sabunla en az 20 saniye boyunca düzenli olarak yıkanmalıdır. Her durumda, yıkanmamış ellerle gözlere, burna ya da ağza dokunmaktan kaçınılmalıdır. İnfeksiyonu olan kişilerle yakın temastan kaçınılmalıdır. Hasta kişilerin maske takması da virüsün saçılmasını ve bulaşmayı azaltmaktadır. İnfluenza virüsü dışındaki solunum virüslerine etkili herhangi bir ilaç bulunmamaktadır. Bu nedenle yalnızca yakınmalarını hafifletmeye yönelik ağrı kesici, ateş düşürücü gibi ilaçlar kullanılabilir. Ateşi 48 saat içinde düşmeyen ya da solunum sıkıntısı (nefes darlığı) olan kişilerin bir sağlık merkezine başvurması gereklidir.'
Cumhuriyet´in farklı bir haberine göre de koronavirüs hakkında ayrıntılı bilgi veren Prof. Dr. Çağrı Büke, ilacı ve aşısı bulunmayan virüsten korunmanın yollarını anlattı. 2019-nCoV olarak adlandırılan bu yeni virüsün, öksürük, boğaz ağrısı yanı sıra, yüksek ateş, kas ve eklem ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, bitkinlik ve solunum yetmezliği yakınmaları ile kendisini gösterdiğini belirten Prof. Dr. Büke, hastalığın henüz etkili herhangi bir ilacının ve aşısının olmadığını da anımsattı. Büke bu tür koronavirüslerin alt solunum yollarına ilerleyerek zatürre yani pnömoni ile seyrettiğini açıkladı. Risk grubu olarak çocuklar, yaşlılar, hamileler, kronik kalp, kronik akciğer ya da nörolojik hastalığı olanlarda yüksek ateşin mutlaka düşürülmesi gerektiğini, ancak viral enfeksiyonlarda bu risk grupları söz konusu değilse ateşi düşürmenin aslında o hastalığı uzattığını ifade eden Büke, ateşin, şiddetli baş, kas ve eklem ağrısına yol açtığını ama hasta bu ağrılara dayanabiliyorsa böyle durumlarda hastalık süresinin bir-iki gün kısalabileceğini de kaydetti. Prof. Dr. Büke, Çin´den gelen yolcuları termal kamera ile tarayarak vücut ısısı 38 üstündeki kişilerin takibe alınmasının önemli ama yeterli belirterek, 'Kişi hastaysa ve bir başka ülkeye giriş yapmak istiyorsa iki saat önceden ateş düşürücü içerek rahatlıkla termal kameradan fark edilmeden ülkeye giriş yapabilir. Bundan dolayı termal kamera tek başına yeterli olmayabiliyor. Kişinin özellikle son 14 gün içerisinde özellikle Çin´e seyahat edip etmediği bilgisi ve böyle bir durum varsa muayeneden geçirilmesi kontrolü artırmak açısından önemli ve gereklidir' görüşünü kaydetti.