İnsan Hakları Derneği (İHD) İskenderun Şubesi, cezaevlerinde F Tipi Hapishanelere geçiş ve tecrit koşullarını protesto etti.
İskenderun/SES
İnsan Hakları Derneği (İHD) İskenderun Şubesi, cezaevlerinde F Tipi Hapishanelere geçiş ve tecrit koşullarını protesto etmek amacıyla açlık grevi yapan mahkumlara yönelik 19 Aralık 2000 tarihinde, 20 hapishanede yapılan eş zamanlı "Hayata Dönüş Operasyonu"nda 30 mahkum ile 2 kamu görevlisinin yaşamını yitirdiğini, 300’e yakın kişinin de yaralanması 22. yıl dönümünde de protesto etti.
İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Üyesi Mehtap Sert, "Katliamın üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen bugüne kadar operasyon emrini verenler, failleri ve siyasi sorumluları hakkında adaleti sağlayacak etkili bir soruşturma süreci yürütülmeyerek kamu görevlileri açısından bir zırh kalkanı olarak uygulanan cezasızlık politikasına devam edilmişti" dedi. İHD'nin, 2002 yılında yaptığı genel kurulda 19 Aralık gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan ettiğini belirten Sert, derneğin İskenderun şube binasında düzenlediği basın toplantısında, operasyon emrini veren tüm sorumluların yargılanmasını talep ettiklerini söyledi. Aradan geçen 22 yılda hapishanelerde hak ihlalleri artarak devam ettiğini belirten Sert, şöyle konuştu: “Toplum üzerinde zor aygıtı olan hapsetme sistemi sonucunda 1 Aralık 2022 itibari ile hapishanelerde 336.315 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bu kadar kalabalık mahpus sayısı bile tek başına ihlallerin göstergesidir. Türkiye hapishaneleri, mahpusların sadece özgürlüğünden mahrum bırakıldıkları mekanlar olmaktan çıkarılmış, sürekli olarak yeni ihlaller üreten, tecridi ağırlaştıran ve insanı sosyal bir varlık olmanın dışına iten mekanizmalar haline getirilmiştir. F Tipi Hapishaneler ile başlayan ağır tecrit uygulaması yeni inşa edilen hapishane modelleri ile daha katı ve ağır sonuçlar doğurmaya başlamıştır. Yeni açılan Yüksek Güvenlikli Hapishaneler ve S Tipi Hapishaneler ile yeni bir sistem uygulanmaya başlanmış ve mahpuslar çok ağır izolasyon yöntemlerine maruz bırakılmıştır. Üstelik bu hapishanelerde İnfaz Kanununa aykırı bir şekilde sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüleri değil tutuklu yargılananlar, süreli hapis cezaları alanlar da tutulmaktadır. Çoğunluğu tek kişilik yerlerde tutulan mahpuslar günde yalnızca 1 saat ile 1,5 saat arasında başka bir ünitede olan havalandırmaya çıkarılmakta, günün geri kalan 23 saatini tek başına hiç kimse ile konuşmadan, temas etmeden ve kimseyi görmeden geçirmektedir. Burada tutulan mahpuslara kitap, televizyon ve gazetelere erişim konusunda kısıtlamalar getirilmekte ve mahpuslar mutlak bir tecride tabi tutulmaktadırlar.”
2022 yılı başından bu yana 34'ü sürekli hasta olan en az 74 kişinin hapishanelerde yaşamını yitirdiğini tespit ettiklerini anlatan Sert, "Hapishanelerde şüpheli ölümler ve intihara sürüklenenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Sürekli bir şekilde dile getirdiğimiz üzere hapishanelerdeki tüm ölümler önlenebilir ölümlerdir. Türkiye’nin uymakla yükümlü olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yaşam hakkının korunması bağlamında devletlere, hem pozitif hem de negatif yükümlülükler yüklemektedir. Bunlar; yaşam hakkının korunması noktasında tedbirleri alma ve hakları ihlal etmekten kaçınma yükümlülüğüdür. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre 'yaşama hakkı' dokunulmaz başat hak olarak kabul edilmektedir. Ancak meydana gelen ölümlere ve ihlallere bakıldığında, devletin bu yükümlülüklerini yerine getirmediği açıkça görülmektedir. Pek çok hapishanede tek kişi olsalar dahi mahpuslara askeri nizamda ayakta sayım uygulaması dayatılmaktadır. Mahpuslar ailelerinden binlerce km uzakta bulunan hapishanelere sürgün edilerek ayrıca bir cezalandırmaya maruz kalmaktadırlar. Mahpusların iletişim haklarının önündeki engeller hala devam etmekte olup, bu konuda Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin mahpuslar lehine vermiş olduğu kararlar uygulanmamaktadır. Mahpusların oda ve koğuşlarında bulunan televizyonlarda yalnızca iktidar yanlısı kanallara izin verilmekte ve çoğu hapishanelerde mahpuslara ait radyolar toplatılmaktadır. Tüm bu ihlallerin yanı sıra 2021 yılı başından bu yana uygulamaya konulan İdari ve Gözlem Kurulu marifetiyle mahpuslar koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik haklarından mahrum bırakılmakta ve umut etme hakları ortadan kaldırılmaktadır. İdari ve Gözlem kurulları soyut ve gerçeklikten uzak kararlarla mahpusların özgürlüğünün önünde bir engel olarak durmaktadır" diye konuştu.
Sert, 19 Aralık katliamında sorumluluğu olan faillerin yargılanmasını, cezaevlerindeki tecrit uygulamalarına son verilmesini, F Tipi, Yüksek Güvenlikli ve S Tipi Hapishanelerin kapatılmasını, İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılmasını, ceza ekleme uygulamalarına son verilmesini, hapishanelerin sivil denetim mekanizmalarına açılmasını, mahpuslara kötü muamele uygulayan görevliler hakkında etkin soruşturmalar yürütülmesini, mahpusların sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanması talep ettiklerini belirtti
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55