Tarih: 10.05.2023 09:49

Milletvekili adayı Nalbant: Sahada ciddi bir uyanış var

Facebook Twitter Linked-in

Sadet Berkyürek-Akın Bodur

Kerem Nalbant sahadan, alandan gelen, partisinin il ve ilçe yapılanmalarında olan isim. 3.cü dönemdir milletvekilliği aday listesinde. İskenderun-Arsuz çalışma programı kapmasında gazetemizi İlçe Başkanı Ali Şeker’le ziyaret eden Nalbant’la depremi, seçimleri, hedefleri, değişenleri, programlarını konuştuk.

Yerel yönetim programı mezunu, ticaretle uğraşıyor. Politikacı, aktivist. Bu dönem Yeşil ve Sol Parti’nin Hatay 1. sıra milletvekili adayı. “Bu kez umudumuz büyük” diyor Kerem Nalbant. Parlamentoda seçimlerde destekleyecekleri Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığında seçimlerden sonra nasıl bir işbirliğine ilişkin de ifadesi açık: “Her türlü doğrularına eyvallah, ama yanlışlarına asla!” 

Gazetemizin geçici çalışma ofisinde arşiv ciltleri arasında sayfaları çevirirken 2018’deki ziyaret haberi çıkıyor karşısına. Haberin satır aralarını yeniden okuyoruz. Depremde gazetemiz tesislerinin de içinde olduğu, bir bölümü yıkılan tarihi Elyan Han’ın aldığı ağır hasar, depremin kayıplarıyla söyleşi de başlıyor.

Söyleşi, soru cevaplarla ilerliyor…

2018’deki milletvekilliği genel seçimlerine HDP adayı olarak katılmıştınız. O dönem için ortak kaygınız HDP’nin barajı aşamamasıydı, oyunu artmasındaki çekim de bu olmuştu. Bu kaygınızı daha çok parlamentondaki temsil ve birleşim açısından dile getiriyordunuz. Dünden bugüne ne değişti sizce?

Her seçimin toplum üzerinde biçimlendirdiği psikoloji farklıdır. O süreçte HDP’ye yönelik şöyle bir düşünce belirmişti; ‘HDP’nin baraj problemi var, biz barajı aşması noktasında ne yaparsak ne edersek bir biçimde destek verelim ve parlamentodan AKP’nin, MHP’nin eline geçecek çoğunluğu elinden alalım’ şeklinde bir denklem kurmuştu halk. Ve gitti sessiz sedasız bir sürü farklı, HDP’li olmayan seçmenimiz HDP’ye dayanışma adı altında gelip destek sundu. O dönemde 70’e yakın vekili parlamentoya gönderme şansını yakaladık. Geldiğimiz aşamada ise takdir ederseniz 14 Mayıs’ta önümüze 2 sandık çıkacak. Biz daha önce HDP’yle seçimlere gidiyorduk. Şu anda bu parti hakkında bir kapatma davasını gözönünde bulunduracaksak, biz 2 yıl evvel bunu gören bir yerden HDP’nin kapatma davasını erteletecekler, seçimlere ramak kala büyük ihtimalle Anayasa Mahkemesi gündemine getirip kapatacaklar. Biz bu tehlikeyi gören yerden Yeşil Sol Parti’yi hazırladık. Şu anda hamlemizi Yeşil Sol Parti üzerinden gerçekleştirdik. Ancak cumhurbaşkanlığı konusunda kendi aramızda çok yoğun tartışmalar yaptık. Şunları sormaya başladık: Evet geldiğimiz çok kritik bir aşama. Belki bu seçim tüm seçimlerden farklı, kader seçimi olarak tabirlendirebileceğimiz bir seçim. Parti menfaatleri mi, ülke menfaatleri mi? Bu soruyu kendimize sorduk ve kalktık ‘hayır’ dedik, artık parti menfaatleri ülke menfaatleri önünde olmamalı, ülke menfaatleri her şeyin önünde olmalı şeklinde bir karar aldık. Cumhurbaşkanı adayı çıkartmamakla da aslında bir nebze de muhalefeti güçlendirdik. Biz muhalefetin adayını desteklerken kapalı kapılar ardında hiçbir pazarlığımız yok, hiçbir bakanlık, başkan yardımcılığı, bürokrat talebimiz olmadı. Çok netiz: 2021 yılında 11 maddelik bir deklarasyon hazırlayıp kamuoyuna açıkladık. Bunun 11. maddesi demokratik anayasa. Demokratik anayasanın hayat bulmasıyla birlikte geçmişten günümüze kadar cumhuriyet tarihi boyunca ötelenen tüm sorunların çözüme kavuşma şansını yakalayacağız. Burada Alevilerin, Sünnilerin, Kürtlerin, Arapların Lazların, Çerkezlerin, inananların-inanmayanların bilfiil bu ülkede yaşayan herkesin kendini ifade edebileceği ve anayasal güvencede hissedebileceği demokratik bir anayasayı hayata geçirmeyi başardığımız andan itibaren ikinci yüzyıla geçişi doğru adımlarla yapmış olacağız. Burada halklarımız seçime giderken şunu tercih edecekler; yüzyıllık statik anlayış mı? Statik anlayışın acıdan, öfkeden, sömürüden, yoksunluktan başka bir şey vermediği ortada. Yoksa yeni bir başlangıcın adımını mı atacağız? Bizim için yeni başlangıç barıştır, kardeşliktir, hukuk devletidir, ülkeyi muasırlaşmış çağdaş devletler seviyesine çekme, taşıma anlayışıdır. İnsanların insanca yaşayabileceği bir Türkiye’dir. Bizim bakış açımız bu. Bu vesileden baktığımız için geçmişten günümüze mukayese ettiğimizde böyle bir anlayış bizi bu tarz pozisyon almaya teşvik etti.

Hatay’da da seçim atmosferine giriyor. Ancak aynı ittifakta, ortak listeyle katıldığınız 2018 seçiminden farklı olarak bu dönem Hatay’da da ayrı listelerle katılıyorsunuz. Neredeyse ortak tabana dayanan 2 parti ayrı listelerle seçime giriyor. Bunun sonucu parlamentoya nasıl yansır? Hatay özelinde ne bekliyorsunuz?

Takdir ederseniz, biz aylar önce genel merkezimize gerek şifahen olsun, gerek yazılı raporlarımızı ilettik. Böylesi kritik bir seçimde 1 oyun kaybına dahi tahammülümüz yok. Kamuoyunun, halkların tahammülünün olamayacağını, özellikle parlamento aritmetiğinde bir vekilin nasıl anahtar bir rol oynayacağını kalın harflerle çizdik. Ancak gelin görün ki, genel merkezler böylesi bir kararı önümüze koydular. Biz yapılan yoğun görüşmeler neticesinde merkezlerde ikna etmeye çalıştılar. Sonuçta tasvip etmediğimiz bir sonuç burada, sahada önümüze çıktı. Biz kendilerine başarılar diliyoruz. Biz her şeye rağmen halkımızın ferasetine, aklına, vicdanına, zekasına güveniyoruz. Ben inanıyorum ki halk öyle bir denklem kuracak ki herkesi şaşırtacak. 14 Mayıs akşamı birlikte tanık olacağız. Arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz.

Ne tahmin ediyorsunuz? Deprem sonrasında seçmen profilinde de bir değişiklik yaşandı çünkü…

Artık geldiğimiz aşamada özellikle Altınözü’nden tutun Erzin’e, Kırıkhan’a, Arsuz’a kadar gitmediğim yer yok. Artık ‘ben ceket koyar seçtiririm’ anlayışının mahkum olacağı bir seçime doğru gidiyoruz. Her geçen gün seçmen bilinci arttığını rahatlıkla söyleyebilirim ve bu seçimde çok ciddi bir ezberin bozulduğuna tanıklık edeceğiz. Şu anda tabanda çok ciddi bir uyanış var. Bu taban sorguluyor artık. Artık geleneksel yöntemlerle bir tercih yapmanın ötesinde sorguluyor. Kim ki bunlara güven verirse ciddi manada o tarafa kanalize olma olasılığı çok çok kuvvetli. Sahanın bana hissettirdiği, gösterdiği bunlardır. Önümüzdeki 14 Mayıs seçiminde çok ciddi sürprizlerin olacağını şimdiden söyleyebilirim.

Bir de göç eden, zorunlu seçim çevresinden ayrılan seçmen sorunu var. Buna yönelik bir hazırlığınız var mı?

Biz Yeşil Sol Parti olarak seçimlere ilk defa giriyoruz. Ancak Yeşil Sol Parti evveli partilerle seçime girdiğimiz için ve hareketli ya da mobil seçmen konusunda epey tecrübe sahibi bir partiyiz. Örgütlü olduğumuz tüm il ve ilçelerde hareketli seçmenlerin seçim bölgelerine sağlıklı bir sicimde gelip oy kullanmaları için komisyonlar oluşturduk ve gerek sosyal medya gerek yazılı-görsel basın aracılığıyla çağrı yaptık. Seçmenlerimiz Türkiye’nin neresinde olurlarla olsunlar yapmaları gereken şey en yakın bulundukları ilçenin, ilin Yeşil Sol Parti  olabilir, HDP olabilir teşkilatlarına başvuru yapsınlar gidiş-geliş masraflarını biz üstleneceğiz. Biz Yeşil Sol Parti olarak burada özellikle tarım işçilerinden tutun diğer farklı sebeplerden dolayı Antakya’ya gelmiş seçmenleri farklı bölgelere ulaştırmaya çalışıyoruz. Diğer kentlerde de bu ve benzer kampanyalarla seçmenleri Antakya’ya, Hatay’ın farklı ilçelerine getirmeyi hedefliyoruz. Geçen seçimde epey başarılı olduk. Bu seçim de de başarılı olacağız. Ki, yapmış olduğumuz telefon görüşmelerinde Hataylı seçmenlerin bu seçimi çok önemsediklerini, özellikle deprem sonrasında bu iktidarın, bu iktidarın bu demografik yapıya yönelik iyi niyetli olmadığını, nüfusu seyreltmeye yönelik bir takım kaygıları olduğunu, bu seçimde özellikle bir değişimi hızlandırıp kentin yeniden kurulması noktasında bir sorumlulukla, bilinçle gelip sandıkta bir tercihte bulunmak üzere döneceklerini biliyoruz.

Ya barınmaları?

Elbetteki bu büyük bir organizasyon. Barınma devletlerin, yerel yönetimlerin çözebileceği şey. Ancak bizim yapmış olduğumuz görüşmelerde şehir dışına çıkan çoğu yurttaşın direk ya da dolaylı burada tanıdıkları, akrabaları vardır. Biz de gücümüz oranında seçimde oy kullanmak üzere gelecek seçmenlerimize yardımcı olacağız. Gerekirse aileler olarak bölüşeceğiz. Bu günün sorumluluğuyla biz dayanışma içerisinde olacağız. Ancak tüm seçmenlerin barınma sorununu ancak bir devlet organizasyonu, yerel yönetimler organizasyonu üstesinden gelebilir.

Buna ilişkin yerel yönetimlerle, diğer siyasi partilerle görüşmeleriniz oldu mu?

Daha önce sandık güvenliğiyle ilgili farklı partiler, stk’lar, meslek odalarıyla görüşmelerimiz oldu, hala da devam ediyor. Sandık güvenliğiyle ilgili bizim eksik olduğumuz yerlerde kendilerinden, kendilerinin eksik olduğu yerlerde bizden doğru tarzında paslaşmaların olduğu dayanışma hareketlerinin sergilenmesi demokrasinin selameti açısından olumlu olabileceğini söyledik. Epey olumlu dönütler aldık. Artık inanıyorum ki bir operasyonla, trafolara kedi girdi anlayışıyla karşılaşmayız. Çünkü bizim için İstanbul seçimleri bir laboratuvardır. İstanbul seçimlerinden çok şey öğrendik. O sorumlulukla sandıklardaki çıkacak halk iradesini koruyacağımızı söyleyebilirim.

Sandık güvenliğine yönelik Hatay’da bir endişe taşımadığınızı söylüyorsunuz. Alandan aldığınız geri bildirim de aynı şeyi söylüyor mu?

Şüphesiz ki yüzde yüzüne hakim olunamaz. Örneğin en ciddi sıkıntılar kırsal kesimlerde yaşanır. Biz elimizden geldiğince sandık güvenliğini yüzde 99’a yüzde 98’e kadar yükseltmeyi düşünüyoruz. Şöyle yorumlayabirim; biz sandıkta azınlık değil, çoğuluz. Muhalefetin bir çok sandık görevlisi var. Bununla da yetinmeyeceğiz. Sandıkları müşahit görevleri üzerinden de takviye edeceğiz. Bununla da yetinmeyeceğiz. Meslek odalarının, STK’ların, gönüllü yurttaşların da çalışmaları neticesinde, halkın iradesinin tecellisi noktasında orada efor sarfedeceğiz. Ben şahsen kaygılı değilim. Hatay özelinde kaygılı değilim.

Depremin gölgesinde bir süreç. Çadır, konteyner yerleşkelerinde aldığınız geri dönüşler nedir? Depremin yıkımı, kayıpları sandığa nasıl, ne kadar yansıyacaktır?

Bu sandıkta ciddi ezberin, muhalefetin tarafına pozitif anlamda yansıyacağını öngörebiliyorum. 6 Şubatta yaşadığımız felaket beraberinde ciddi mağduriyetler yarattı. Belki acısı olmayan aile yok. Hangi birine dokunsak, onun sıkıntılarının tarifinin imkansız olduğuna tanıklık ettik. Depremin ilk gününden itibaren sahadaydık. HDP İl Örgütü bileşenlerimizle kurduğumuz koordinasyonla belki yüzbinlerce insana dokunma, binlerce insana bir nebze de olsa yardım ulaştırma şansını yakaladık. Sahadan edindiğim izlenimlerden yola çıkarak eş genel başkanlarımız geldiğinde şu tespiti yaptım; tüm denizler, okyanuslar mürekkep olsa bu insanların acılarını yazmaya gücü yetmez. Acı bu kadar şiddetli, büyük. Bizim dayanışma, birbirimizin elini tutma dışında bu sorunları aşabilme şansımız yok. Biz evet bunu gördük. Örneğim depremin 4.cü gününe kadar bu iktidar erkinin olmadığını, kendi kaderimizle başbaşa kaldığımızı gördük. İyi ki iyi ki sosyalistler var, iyi ki gönüllüler var, iyi ki stk’lar var, iyi ki duyarlı, merhametli insanlar var. Biz aslında bu tarz şeylerle dayanışarak bir nebze de olsa yaralarımızı sarmayı başardık. Tabi ki 2023 14 Mayıs seçimlerine doğru giderken 2018 seçimlerinde olduğu gibi propaganda yapma şansımız yok. O alışkanlıkların dışında farklı yöntemlerle biz seçmene gidiyoruz. Yaptığımız temel çalışmalardan biri çadır çadır, konteyner konteyner, sokak sokak, mahalle mahalle dolaşıp insanların dertlerini dinleme, geleceğin Türkiye’sini anlatma, geleceğin inşası noktasında birlikte hareket etmeye yönelik teşvik etme, moral motivasyon verme ve umudu diri tutma noktasında çalışmalar yapıyoruz. Halkta o umut var. Biz her şeye rağmen Antakyalıların, Hataylıların bu topraklarda asi olduklarını, bu topraklarda çok güçlü kalmalarına yönelik bir iradenin açığa çıktığını bize hissettirdiler. Bu vesileden dolayı biz umutlandık. Ve bu kenti yeniden yeniden birlikte kurabileceğimiz umudu arttı.

Seçilmeniz durumunda parlamentoda Hatay’la ilgili öncelikleriniz ne olacak?

Gittiğim her yerde seçmenlerime gönül rahatlığıyla şunu söyleyebiliyorum: gerçekten depremin yarattığı felaket imkansız. Seçilmem durumunda birinci önceliğim depremin yarattığı acıların, hak gasplarının azaltılması noktasında var gücümle; gerek parlamento içinde gerek dışında mücadele etmek. Biz şunu diyoruz; sosyal devlete yakışan mağdur olan yurttaşların evleri işyerlerini bir bedel almaksızın yapıp teslim etmesi. Barınmaya ve yaşamını idame ettirebilecek bir iş imkanı da sunması gerekiyor. Bunun kaynağı da var. Bir kere takdir edersiniz ki 2023 bütçesinin dağılımına baktığınızda aslan payı savaşa gidiyor, yandaşa gidiyor. Önceliğim öncelikle depremden mağdur olan yurttaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında sürekli gündemde tutmak. Ancak kendileriyle birlikte tutacağım. Derdimiz halkla birlikte siyaset yapabilme kültürünü genişletmek. Çünkü halktan daha güçlü bir güç yeryüzünde zuhur etmedi. Senim gözlediğim, gördüğüm bu. Ki, ana muhalefet lideri sayın Kemal Kılıçdaroğlu evleri sıfır bedelle teslim edeceğine yönelik bir seçim beyannamesiyle taahhüt etti. Siz bunun takipçisi olacağız. Meseleye bu noktadan yaklaşıyorum.

Parlamentoda nasıl bir vekil profili göreceğiz?

24 yıldır aktif siyasetin içindeyim. Birileri gibi paranın gücüne dayanarak birilerinin torpiliyle bir yerlerden gelmedim. 24 yıldır aktif siyasetin içindeyim. Vekillikte canlandıracağım model nerede mağdur, nerede mazlum, nerede hak gaspına maruz kalan birey, toplum olur… onunla birlikte ona öncülük etmek, onun sesine nefesine ses olmak nefes katmaktır. Benim hedefim, hayalim budur.

Seçimden sonra Kılıçdaroğlu ile nasıl bir işbirliği, ilişki gelişecek sizce?

Biz 2021 yılının 27 Eylülünde 11 maddelik bir deklarasyon yayınladık. Biz o noktadayız. Siz ne bir bakanlık, ne cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ya da başka bir şey talep ettik. Taleplerimiz net: Toplum menfaatlerini gözeten her türlü yasal değişikliğe evet diyeceğiz. Toplum menfaatlerini gözeten her türlü yasal, anayasal değişikliğe evet diyeceğiz. Her türlü yanlışın karşısında en sert muhalefeti yapacağız. Parti olarak meseleye bu noktadan yaklaşıyoruz. Çünkü bizim derdimiz bu ülkenin önünü açmak, bu ülkede yaşayan 85 milyonun refahını arttırabilecek pozitif adımlara destek çıkmak. Ancak burada Tayyip Erdoğan’ın yerine Kılıçdaroğlu geçtiğinde aynı devam eden sistemi kalkıp alkışlama, destekleme şansımız yok. Her türlü doğrularına eyvallah, ama yanlışlarına asla!

Gözler Antakya’da, deprem bölesinde. Buranın yapılanmasına yönelik sahadaki gözleminiz nedir?

Öncelikle bu iktidarın değişmesi lazım. Bu iktidar değişirse, depremin yarattığı mağduriyetlerin giderilmesi noktasında güçlü pozitif adımlar atmak zorundayız. Takdir edersiniz, Antakya gibi bir kent, dünyada az rastlanır bir kent. Gerek hoşgörüsüyle, gerek tarihi yapısıyla, gerek kültürel ve inanç çeşitliliğiyle çok marka bir kent. Kent yerle yeksan oldu. Şimdi deprem önlenemez, kabul ediyorum. Ancak depremle uyumlu bir yapı inşa etmek mümkündür. Dünya bunu başardı, uygar ülkeler bunu başardı. Burada yapmamız gereken temel şey insanların olası bir afet karşısında az kayıpla sıyrılabilecekleri bir mimari yapıya önem verilmeli. İşin ehlinin ne düşündüğü, örneğin geçmişten günümüze her şeyi ben bilirim ben yaparımda ısrar ettiği için bu ülkeyi Ortaçağ karanlığına götürdü. Ancak bu işin meslek odaları var. Dünyadan emsalleri nedir, nasıl bir mimari yapı, nasıl bir inşaat tarzında.. buna kafa yorulursa ve mümkün mertebe insanların hak mağduriyetine maruz bırakılmaması noktasında mücadele etmemiz lazım. Somut bir örnek vermek istersek… geçenlerde devlet hastanesi kurmak üzere Antakya’nın Gülderen mahallesinde bir bölümü hem zeytinlik hem özel mülkiyeti ihtiva eden 30 bina kamulaştırıldı bir geceyarısı kararnamesiyle. Biraz ötesinde azımsanmayacak kadar hazine arazisi var. Yazıktır. O gün eş genel başkanımız Sayın Mithat Sancar da gelmişti. Gittik ziyaret ettik ve gündemleştirmeye çalıştık. Aslında olası bir iktidar devamı ile karşı karşıya kalmamız durumunda bu ve benzeri şeyler artacaktır. Bunun ezici bir çoğunluğu şunu düşünüyor: Tekrar Ak Parti gelirse nüfus seyreltilecek, işidvari bir zihniyet buraya serpiştirilecek. Biz sahada bunu gözlemliyoruz. İnsanların böyle bir kaygıları var. Bunu çoğu mahallede işittim. Bu korkuları, kaygıları kaldırmada biz her türlü hak gaspının karşısında olacağız.

Sıcak yemek, gıda paketleri, hukuki bilgilendirmeler sağlık hizmetlerine kadar organizasyonların içinde, yanında yer aldınız. Ancak fide de dağıttınız. Neden?

100 binin üzerinde fide dağıttık. Bulduğumuz fonla biber, patlıcan, salatalık, domates fidesi alıp mahalleleri planlayıp halkımıza fide dağıttık. Belki toprağı ekip biçtiği zaman bu topraklarda kalmasına vesile olur diye düşündük. Her mahallede şunu vurguluyoruz: Bu kent 7 kez yıkıldı, yerle bir oldu. Ama kendini kendi küllerinden var etmeyi başardı. 8. kez yıkılıyor. Bunu yeniden var edebilecek güce, azme sahibiz. Yeter ki birinci önceliğimiz bu topraklarda kalalım, ondan sonra bu iktidarı değiştirelim. Sonra birlikte inşayı gerçekleştirebileceğimize inanıyoruz. Burada kalmak zorundayız. Bizim 2 Antakya’mız, 2 Hatay’ımız yok. Burada kalıp bu kenti birlikte yeniden kuracağız.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —