İskenderun/SES
Termik santrallerin çevre ve halk sağlığına zarar verdiği, ilkim değişikliğine neden olduğu gerekçesiyle açılan davada konunun ulusal ve uluslararası güvenlik boyutları dikkate alınarak Sağlık Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı ve NATO´nun davacılar yanında müdahil olmasını istendi. Adana Çevre ve Tüketiciyi Koruma Derneğinin de avukatı olan Atal, dava başvurusunda, termik santrallerin iklim değişikliğini yüzde 30 etkilediğini ifade etti.
Söz konusu termik santralin bölgede çalışan ve planlanan diğer termik santrallerle kümülatif (toplam) etkisinin hesaplanması için eşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasını da talep eden Atal, “Hava kirliliğinin akciğer kanserine yol açtığı, mesane kanseri riski artışı ile de pozitif ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü 2013 yılında yaptığı araştırma ile bu durumu ortaya koymuştur. Dünya Sağlık Örgütü raporu ışığında şunu söyleyebiliriz ki; insanların öleceğinin bilinmesine rağmen termik santral kurmak ve işletmek insanlığa karşı suç niteliğindedir' değerlendirmesinde bulundu. Atal, yaptığı açıklamada da 2009´da Yumurtalık´ta 5 kanser vakası görülürken, 2014´te bu sayının 60´a yükseldiğini, iklim değişikliğine yol açan termik santrallerin Türkiye´nin ulusal güvenliği tehdit ettiğini de kaydetti.
İskenderun Körfezi yöresi ve Yumurtalık çevresinde dava açtıkları 20´ye yakın termik santral bulunduğunu, 4 termik santralin bölgede aktif olarak faaliyet gösterdiğini ifade eden Atal, bunlardan birinin de İsken Sugözü Enerji Santrali olduğunu belirtti.
Yumurtalık, Sugözü köyü, Göl Ovası çevresinde 2005´ten itibaren balık popülasyonunun azaldığını, hasta insanların ve sakat doğan hayvanların artığını ve bu kapsamda bölgedeki başka bir termik santral için açtıkları davada bilirkişi olan Çukurova Üniversitesi Halk Sağlığı Bölüm Başkanı Ferdi Tanır´ın raporunun mahkeme kayıtlarında olduğunu kaydetti. Termik santrallerin salgıladığı radyoaktif, ağır metal içeren zehirli gazların havaya karıştığını ve insan sağlığını tehdit ettiğini belirten Atal, “Termik santrallerde bu radyoaktif maddeleri tutabilecek bir sistem dünyada yok. Sadece toz ve partikülleri tutabilen bir elektrostatik bir filtre var. Sugözü Termik Santralinin bulunduğu yer normal şartlarda senede 350 gün güneyden rüzgar alır. 2009 Mayıs ayında yaklaşık 15 gün rüzgâr esmedi. 2010 yılının Ocak ayında Erzin´e 3-4 günlük bir yağmur yağdı. Havadaki bu zehirli gazlar içindeki toksinlerle birlikte Erzin´in üzerine yağdı ve narenciye bahçelerindeki ürünleri kullanılamaz hale getirdi' değerlendirmesinde bulundu. Sugözü Termik Santrali´nin faaliyet gösterdiği 2002´den bu yana17 yılda 60 milyon tona yakın kömür yaktığının anlatan Atal, şunları belirtti: 'Mücadele ettiğimiz sel, kuraklık, deniz seviyesinin yükselme riski, eriyen buzulların altından insan bağışıklık sisteminin tanımadığı bakteri ve virüslerin çıkabilme riski kitlesel ölümlerin olabilme riskiyle bizim karşılaşmamıza neden olabilecek şekilde sera gazı emisyonu vererek 5 binde 1 oranında katkıda bulundu. Çevre hakkının ihlali yaşama hakkı ihlaline sıçradı.'
Atal, mahkemeye verdiği 9 Ekim 2019 tarihli dilekçesinin sonuç bölümünde, '... termik santralin çalışması iklim değişikliğine neden olması ve iklim değişikliği nedeniyle Türkiye´nin ulusal güvenliği tehdit altında olduğundan Cumhurbaşkanlığı´na ve Kuzey Afrika ve Ortadoğu´nun istikrarının iklim değişikliği nedeniyle tehdit altında olduğu NATO raporlarıyla sabit olduğundan NATO´ya İYUK md. 31 yollamasıyla HMK 61 vd. maddeleri gereğince davacılar yanında müdahil olmaları amacıyla davanın ihbar edilmesi, dava konusu Sugözü Termik Santralinin Türkiye´de oluşan enerji arz fazlası nedeniyle 2019 yılında 2 ay süreyle elektrik üretmediği bilgisinin davalı şirkete ve EPDK´ya sorulmasına karar verilmesini saygıyla talep ederiz' ifadesine yer.