Akın Bodur/İskenderun
6 Şubat'ta meydana gelen depremde İskenderun'da yaşamını yitirenler, İskenderun 6 Şubat İnisiyatifi tarafından yapılan törenlerle anıldı. Anma etkinliği, İskenderun'de depremden en çok etkilenen Mustafa Kemal Mahallesinde yapıldı.
Enkazın bulunduğu sokaklarda yürüdüler
İskenderun 6 Şubat İnisiyatifi'nin düzenlediği anma etkinliğine katılanlar, ellerinde meşaleler ve depremde yitirdikleri yakınlarının fotoğraflarıyla, enkazın bulunduğu cadde ve sokaklar arasında iki kilometreye yakın mesafeyi "Depremi unutma, unutturma; Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok; Gün gelecek devran dönecek sorumlular halka hesap verecek; Deprem değil, ihmal öldürdü" sloganlarıyla yürüdü.
"Sesimi duyan var mı?"
İskenderun 6 Şubat İnisiyatifi'nin düzenlediği anma etkinliğine inisiyatifi oluşturan bileşenler, bazı siyasi parti, çeşitli sivil toplum örgütü ve meslek kuruluşlarının yöneticileri ile yurttaşlar, depremzedeler ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı da katıldı. Yürüyüşe katılanlar, "Sesimi duyan var mı? esimi duyan var mı? esimi duyan var mı?" diye defalarca sorarak yürüdü. 6 Şubat inisiyatifi bileşenleri soruya "Hayır" yanıtı verirken, Arapça olarak da "Terk etmedik, biz buradayız" sloganı attı.
Yürüyüşe katılanlar, Alevi Kültürünü Araştırma Derneği (AKAD) yakınlarında, yakılan mumlar ve karanfiller ve bebek oyuncaklarıyla süslenen enkazdan oluşturulan Deprem Anıtına çicek bıraktı. Burada depremde yakınlarını yitirenler adına basın açıklamasını okuyan depremzede Birgül, 6 Şubat'ın, bir yıl önce herkesi yasa boğan bir acıyı gösterdiğini ifade etti.
"Ne yasımız bitti, ne acımız ne de öfkemiz dindi"
"Bundan bir yıl önce, 6 Şubat 2023’te hepimizin yüreğine kordan bir ateş düştü. Sadece biz depremi yaşayanlar değil, tüm ülke derin bir acıyla sarsıldı. Şaibeli resmi rakamlara göre İskenderun’da 3.109, deprem bölgelerinin tamamında ise 53 bin, gerçekçi rakamlara göre ise 100 binin üzerinde canımız 6 Şubat depremi ile aramızdan koparıldı. Binlerce bina yıkıldı. Başta yıkımın yaşandığı 11 kentimizde yaşayanlar olmak üzere kimimiz eşini, annesini, babasını, kimimiz çocuklarını, yakınlarını, dostlarını kaybetti" diyen depremzede Birgül, basın açıklamasında şunları belirtti: "Yaşadığımız felaketi anlatmaya sözcüklerin yetmediği günler, aylar yaşadık. Haftalarca 'Ben iyiyim ama' diye başlayıp gerisi boğazımızda düğümlenen cümleler kurduk. Hepimizin yüreği yandı. Bir yıldır adeta yüreğimize saplanan onlarca kara saplı bıçakla yaşıyoruz. Aradan bir yıl geçse de ne yasımız bitti. Ne acımız ne de öfkemiz dindi. Cumartesi günü yapılan açıklama ile Hatay’a neden çivi çakılmadığını, büyükşehir-merkezi yönetim uyuşmazlığına bağlayan tüylerimizi diken diken eden söylem, bizzat siyasi iktidarın ağzından Hatay halkından intikam alındığını göstermektedir. Bu ülkede onlarca deprem, yıkım, felaket yaşadık. Ama hepimiz biliyoruz ki bunlar yaşanmadan yıllar önce bilim insanları, meslek odaları defalarca kez uyarıda bulundu, raporalar hazırladı. Sadece bilim insanlarının, meslek odalarının değil, devletin hazırladığı resmi raporlarda da hep aynı şeylerin altı çizildi. 6 Şubat depreminden bir buçuk yıl önce Temmuz 2021’de TBMM Araştırma Komisyonunca hazırlanan resmi raporda da tüm bunlar bir daha tekrar edildi. Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler ne yaptı? Her seferinde 'duymadım, görmedim, bilmiyorum' diyerek üç maymunu oynadılar. Dolayısıyla sadece 6 Şubat depreminin değil, yaşadığımız her felaketin ağır sonuçlarına adeta davetiye çıkardılar."
Depremzede, temiz su, sağlıklı beslenme, nitelikli eğitim istedi
1999 Marmara depreminin ardından dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'in “Altımız çürüktür, ama yine de bu altın üstünde yaşamaya mecburuz. Bu depremden çok şey öğrendik” dediğini anlatan depremzede Birgül, açıklamasını şöyle sürdürdü: "24 yıl sonra gerçekleşen 6 Şubat depremi ise üstümüzün yani mevcut devlet organizasyonunun altımızdan çok daha çürük olduğunu gösterdi. Japonya’da yaşandığında can kaybı üç beş kişiyi geçmeyen bir deprem biz de on binlerce vatandaşı hayatından eden, kentleri yerle bir eden bir felakete dönüşmüştür. Oysa bir yıl önce yaşadığımız yıkımın sebebi ne tek başına depremdir. Ne de binalardır. Bu büyük yıkımın tek sorumluluğu sadece kâr hırsıyla başı dönen, yaşadığı her karışı ranta çevirmeye çalışan müteahhitlere de yıkılamaz. Çünkü asıl sorumlu bu hırsı besleyen, büyütenlerdir. Denetim yapmaktan, etkili yaptırımlar uygulamaktan, süreçleri kurallara uygun yürütmekten aciz bir hukuk sistemi inşa eden ve bu sistemi her gün yeniden yeniden üreten, hukuksuzluktan beslenen köhne düzenin sahipleridir. Doğru kuralı koysa dahi imar afları gibi garabetlerle bunu bile işlemez hale getirenlerdir. 6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın sorumlusu bırakalım olası deprem riskine karşı önlem almayı, doğal afetin göz göre göre büyük bir felakete dönüşmesine neden olacak politika ve uygulamaları hayata geçirmekten dahi geri durmayanlardır. 6 Şubat depremi ile yaşadığımız yıkımın asıl sorumlusu insanı ve emeği değersizleştirmeyi bir varoluş şekline dönüştüren, bunu da tüm topluma dayatmaya devam edenlerdir. Depremin ilk iki günü boyunca ortalıkta görünmeyenleri de kendi sorumluluklarının üzerini örtmek için başlattıkları algı operasyonunu da unutmadık. Yakınlarımızdan haber almak için çırpınırken devreye konulan bant daraltmalarını, internet kesintilerini unutmadık. Kızılay’ın çadır satmasından, yardımları zimmetine geçiren yetkililere kadar uzanan rezaletler zincirini unutmadık. Aradan bir değil, yüz yıl da geçse yaşadığımız acıları, bu acıları bizlere reva görenleri unutmayacağız. Milyonlarca insan adeta konteyner kente dönüşmüş şehirlerde kaderine terk edilmiş durumda. Barınma, sağlıklı beslenme ve eğitim sorunları başta olmak üzere, en temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar sürüyor. Soruyoruz; Nereye gitti bizlerden topladığınız vergiler? Milyonlarca insan sizden resmî törenler düzenleyip, nutuklar atmanızı değil, başını sokacak bir çatı istiyor. Sizden yaşadığı acıları istismar etmenizi, yerel seçim yatırımı olarak kullanılmanızı değil, temiz su, sağlıklı beslenme, nitelikli bir eğitim istiyor. Yoksulluk ve çaresizlik kıskacındaki milyonlar sizden 'zorunlu kamulaştırma' adı altında topraklarına çökmenizi, yüzlerce yıllık zeytinlikler yerine binalar dikmenizi değil, en azından depremden etkilenen evlerinin yapı denetim masraflarını karşılamanızı istiyor. Milyonlar, sizden 6 Şubat depremini 'asrın felaketi' olarak yutturmaya, 'kader' olarak göstermeye çalışmaktan artık vazgeçmenizi, olası depremlere karşı bir an önce önlem almanızı bekliyor. Milyonlar sizden anayasasında sosyal hukuk devleti yazan bir ülkenin yurttaşları olarak en temel haklarını istiyor."
Depremzedeler adına yapılan açıklamada, "Depremlerin, sellerin, doğa olaylarının binlercemizi yaşamdan koparan birer felakete dönüştürüldüğü; Bizim payımıza her seferinde acıların, yıkımların düştüğü; Ekmeğimizin her geçen gün küçüldüğü bu bozuk sisteme karşı emek ve demokrasi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. 6 Şubat depreminin ilk gününden itibaren başlattığımız dayanışmamızı büyütmeye, acılarımızı paylaşmaya, yaralarımızı hep birlikte sarmaya devam edeceğiz" ifadesine yer verildi.