Okula kaydı olmayanların sayısı 1.095.364

Eğitim Sen İskenderun Şubesi, 17 Ocak Cuma günü başlayan 2024-2025 eğitim öğretim yılının yarı yıl tatili nedeniyle değerlendirmede bulundu.

EĞITIM 21.01.2025 12:43:00 0
Okula kaydı olmayanların sayısı 1.095.364

İskenderun/SES
MEB’in örgün eğitim istatistiklerine göre Türkiye’de örgün eğitimde (resmi + özel) 18 milyon 710 bin öğrencinin bulunduğunu ve toplam 75 bin 467 eğitim kurumu/okulu içinde devlete ait kurum/okul sayısı 61 bin 111 (yüzde 81) iken, özel okulların sayısı 14 bin 352 (yüzde 19) olduğunu ifade eden Eğitim Sen, devlet okullarında okuyan öğrenci sayısı 15 milyon 849 bin 271 (yüzde 84,71), özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 631 bin 192 (yüzde 8,72); Açık öğretimde okuyan toplam öğrenci sayısı ise 1 milyon 229 bin 802 (yüzde 6,57) olduğunu ifade etti.

Eğitim altyapısındaki yetersizlik okuldan uzaklaştırıyor

Yaş gruplarına göre 2023-2024 döneminde okullaşma oranına ilişkin değerlendirme yapılan sendikanın açıklamasında, okula kayıtlı olmayanların 172.902 5-17 yaş grubunda 785.063 kişinin olduğu ifade edildi. Açıklamada, "Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi ve sendikamız üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş’ün araştırmasına göre, 2023 sonu itibariyle eğitim çağındaki nüfus 18 milyon 175 bin 102 iken, 2023/24 eğitim öğretim yılında okula kayıtlı öğrenci sayısı 17 milyon 79 bin 738’dir. Bu durumda çağ nüfusunda olmasına rağmen okula kaydı olmayanların sayısı 1 milyon 95 bin 364 olmuştur. OECD’nin Bir Bakışta Eğitim 2024 raporuna göre, Türkiye’de okullaşma oranları bölgelere göre büyük farklılık göstermektedir. Özellikle Doğu ve Batı bölgelerindeki büyük fark dikkat çekmektedir. Okullaşma oranı 15-19 yaş aralığı içim Kuzeydoğu Anadolu-Doğu bölgesi için yüzde 60,5 ile en düşük düzeyde iken, Kuzeydoğu Anadolu-Batı bölgesi için bu oran yüzde 83,2’dir. Bunun en büyük sebepleri arasında eğitim altyapısındaki büyük yetersizliklerin ve yoksulluğun olduğudur. Türkiye çapında devlet ve özel okullarda toplam 1 milyon 168 bin 896 öğretmen görev yapmaktadır. 2024/25 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin sayısı 993 bin 397; özel okullarda çalışan öğretmenlerin sayısı 175 bin 499’dur. Devlet okullarında ek ders karşılığı çalıştırılan ve tamamı asgari ücretin altında ücret alan ücretli öğretmenlerin sayısı 100 bine yakındır. Türkiye’de yıllardır çok ağır çalışma koşulları altında ve özveriyle görev yapan eğitim emekçilerinin yaşam koşulları giderek ağırlaşırken, boş kadro olmasına rağmen, uzunca bir süredir eğitim kurumlarına genel idari hizmetler, teknik personel ve yardımcı hizmetler sınıfında memur alımı yapılmamaktadır. Bu durum özellikle yardımcı hizmetli istihdamında ‘dışarıdan hizmet satın alma’ yöntemi ile taşeron çalıştırma uygulamalarının artmasına neden olmuştur. Okullarda yardımcı hizmetlerin büyük bölümü İŞKUR’un 9 aylık sürelerle istihdam edilen Toplum Yararına Çalışma Programı (TYP) personeli ya da yine İŞKUR bünyesinde başlatılan İşgücü Uyum Programı (İUP) gibi geçici personel istihdamı üzerinden yapılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı'nın verilerine göre devlet okullarında toplam 143 bin 355 temizlik personeli görev yapmaktadır. Bu personelin 49 bin 578’i kadrolu personel, 30 bini İŞKUR TYP kapsamında, 63 bin 777’si ise İUP kapsamında istihdam edilmektedir. İUP kapsamında kısmi süreli olarak istihdam edilen personele asgari ücretin yarısından az bir “cep harçlığı” ödenmekte, söz konusu personelin çalışması üzerinden emeklilik sigorta primi ödemesi yapılmamaktadır. Eğitim öğretim yılının başından itibaren haftada üç gün çalışan geçici temizlik personelinin, okul hijyeni için yetersiz olduğu görülmüştür. Bu durumun olumsuz sonuçlarını yaşayan eğitim emekçileri ve veliler okullarda salgın hastalıkların yayılma riskine dikkat çekerek acil çözüm talep etmektedir. Hükümetin tasarruf politikaları kapsamında temizlik personelinin çalışma günlerinin azaltılması, okullardaki hijyen koşullarını ciddi şekilde tehlikeye atmış ve öğrencilerin sağlığını riske sokmuştur. Eğitimin niteliğini korumak ve öğrencilerimizin sağlığını güvence altına almak için okullarda hijyenin tam anlamıyla sağlanması zorunludur" ifadesine yer verildi.

Deprem bölgelerinde eğitimde normalleşme çabası yetersiz"

"2024/25 eğitim öğretim yılının birinci yarıyılı, geçmişten günümüzde varlığını sürdüren yapısal sorunlara çözüm üretilmediği bir dönem olmuştur. Eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları artarak devam etmiştir. Tarikat ve cemaatlerle yapılan protokoller artarak sürmektedir" değerlendirmesini yapan Eğitim Sen İskenderun Şubesi Başkanı Mustafa Ünsal, yazılı açıklamasında şunlara yer verdi: "2024/25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yıllardır çözüm bekleyen okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmemiş, kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitimden kaynaklı sorunlara çözüm üretmek yerine alınan kararlarla yeni mağduriyetler yaratılmıştır. Özellikle deprem bölgelerinde okul binalarının yeniden inşası ve güçlendirilmesi çalışmaları yetersizdir. Kalabalık sınıflar ve eksik derslikler, öğrencilerin sağlıklı bir eğitim ortamına erişimini zorlaştırmıştır. Eğitim-öğretim yılı başında 'tasarruf tedbirleri' kapsamında taşımalı eğitimden yararlanan bir milyonu aşkın öğrencinin yüzde 30’una denk gelen sayıda öğrenci taşımalı eğitim kapsamından çıkarılmış, bazı bölgelerde servisler tamamen kaldırılmıştır. Bu durum başta kız çocukları olmak üzere, çok sayıda öğrencinin eğitime erişim hakkının bizzat devlet eliyle engellenmesi anlamına gelmiştir. Deprem bölgelerinde eğitimde normalleşme çabaları, 2024/25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yetersiz kalmıştır. Birçok okulda eğitim, konteyner sınıflarda ve geçici yapılar içinde devam etmiştir. Öğretmen eksikliği, altyapı sorunları ve psikososyal destek yetersizliği, depremzede öğrencilerin eğitim hakkını olumsuz etkilemiştir. Kalıcı okul inşaatlarının yavaş ilerlemesi, çocukların uzun süre eğitim kaybı yaşamasına neden olmuştur. Depremden etkilenen bölgelerdeki birçok öğrenci, maddi imkansızlıklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış, öğrencilerin barınma ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarının karşılanamaması eğitim sürecini olumsuz etkilemiştir."

Ortaöğretimi tamamlamadan ayrılan öğrenci oranı yüzde 25 

Ünsal, Türkiye’de, özellikle kırsal bölgelerde kız çocuklarının okullaşma oranları, erkek çocuklarına kıyasla daha düşük olduğu belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bu durum, geleneksel toplumsal normların, ekonomik faktörlerin ve ailelerin kız çocuklarını eğitime teşvik etme konusundaki isteksizliklerinin bir sonucudur. Ailelerin geleneksel değerleri, kız çocuklarının eğitime erişiminde büyük bir etkiye sahiptir. Çocuk yaşta zorla evlendirilmeler, kız çocuklarının eğitimlerini yarıda bırakmalarına neden olan önemli bir toplumsal sorundur. Eğitimsiz kadınların yaşam boyu süren sosyo-ekonomik dezavantajlarla karşılaşmasına yol açmaktadır. Türkiye’de de kız çocukları, siyasi iktidarın çocuk evliliklerinin yolunu açan, şiddet ve istismar faillerinin elini kolaylaştırıp cesaretlendiren yasal düzenlemeleri, eğitimin özelleştirilmesi ve dinselleştirilmesi politikaları ile eğitimin dışına itilmekte, toplumsal hayattan koparılarak güçsüzleştirilmekte, sömürüye, şiddete ve istismara maruz bırakılmaktadır.Resmi istatistikler durumun vahametine dair önemli ipuçları vermektedir. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye, 146 ülke arasında127. sırada yer almıştır. Bu sıralama, Türkiye’nin eğitim başta olmak üzere sağlık, ekonomi ve siyaset gibi alanlarda cinsiyet eşitliği konusunda daha da gerilediğini ortaya koymaktadır. TÜİK’in '2023 Evlenme ve Boşanma İstatistikleri'ne göre ise 2023 yılında 16-17 yaş arası 10.471 kız çocuğu evlendirilmiştir. TÜİK’in 2023 yılı Doğum İstatistikleri Raporu’na göre 15-17 yaş grubunda 6 bin 505, 15 yaş altında 130 çocuk doğum yapmıştır. Türkiye’deki çocuk evlilikleri ve erken yaşta doğumlar, eğitimden uzaklaşan kız çocuklarının karşılaştığı en büyük tehlikelerden biridir. Bu durum, çocukların sadece eğitim hakkının ihlaline değil, aynı zamanda fiziksel ve psikolojik sağlıklarının da tehlikeye girmesine yol açmaktadır. OECD Bir Bakışta Eğitim 2024 Raporu verilerine göre Türkiye’de ortaöğretimi tamamlamadan eğitimden ayrılan öğrencilerin oranı yaklaşık yüzde 25 civarındadır. OECD’ye göre Türkiye’de öğrencilerin dörtte biri ortaöğretimi tamamlamadan okulu terk etmektedir. OECD ülkelerinde bu oran ortalama yüzde 10 civarındadır. Bu da Türkiye’deki okul terki oranının OECD ortalamasının çok üzerinde olduğunu göstermektedir. Türkiye’de ortaöğretim seviyesinden sonra eğitimi terk eden 18-24 yaş aralığındaki gençlerin oranı ise yüzde 28’dir. Türkiye, okul terki oranı açısından uzun yıllardır OECD ortalamasının oldukça üzerindedir. Bu durum, özellikle sosyo-ekonomik durumu dezavantajlı öğrencilerin eğitim hakkından eşit koşullrda yararlanmasının sağlanmasında ciddi zorluklar olduğunu ve eğitim sisteminde ciddi düzenlemelere ihtiyaç olduğunu göstermektedir.  Okul terkinin azaltılması için, öğrencilerin okulda kalmasını teşvik edecek daha fazla destek ve sosyal programların hayata geçirilmesi gerekmektedir."

Eğitim kurumları, işlevlerinden uzaklaştırıldı

Eğitim Sen İskenderun Şubesi Başkanı Ünsal, "2024/25 eğitim-öğretim yılının ilk yarıyılında ortaya çıkan tablo, eğitim sistemimizin yıllardır çözülmeyen ve giderek derinleşen yapısal sorunlarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Eğitim politikalarının 'piyasa' ve 'din' merkezli olarak biçimlendirilmesi ve iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine göre biçimlendirilmesi hem öğrencilerin hem de eğitim emekçilerinin haklarını ve ihtiyaçlarını göz ardı eden bir anlayışın sonucudur. Öğrencilerin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamaması, bölgesel farklılıklar, eğitim emekçilerinin çalışma koşulları, öğrencilerin temel eğitim ihtiyaçlarının karşılanamaması, bilimsel laiklik eğitimden uzaklaşma, bu dönemin en belirgin sorunları olarak öne çıkmıştır. Bu sorunların yalnızca günübirlik tedbirlerle değil, köklü ve kamusal eğitim politikalarının benimsenmesiyle çözülebileceğini savunuyoruz. Kamusal eğitim politikalarının odağında, bilimin ışığında, eşitlik ve laiklik temelinde bir eğitim sistemi inşa etmek yer almalıdır.Kamusal eğitim, siyasal iktidarın ve bir bütün olarak devletin ekonomik ve demokratik talepleri karşılaması için zorlandığı, eğitim hizmetinin herkes için eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olmasını ifade eden bir kavramdır. Bir ülkede herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği bir eğitim hakkından bahsedebilmek için eğitimin fiziksel ve ekonomik yönden de erişilebilir olması gerekir. Eğitime erişim hakkını düzenleyen her türlü ulusal/uluslararası yasa/sözleşme, devletlere bu hakkın ayrım yapılmaksızın sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir. Türkiye’deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. Herkesin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanabilmesi için eğitim herkesi kapsamalı, yeterli sürede verilmeli, yaşam boyu ulaşılabilmeli, kamusal bir anlayışla parasız olmalı, içeriğinin çağdaş, bilimsel ve laik olmalıdır.Okullarda verilen eğitimin içerik bakımından dini esaslara göre değil, bilimsel esaslara dayalı olması, eğitimin gerçek anlamda laik ve demokratik bir yapıda örgütlenmesi yönündeki mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz" değerlendirmesini yaptı.

Anahtar Kelimeler: Okula kaydı olmayanların sayısı ..

Mahkeme 'keşif istedi'

Hatay'ın yeniden yapılanması masaya yatırıldı

Bakanlıkta Suriye'deki Aleviler görüşüldü

Antakya'da kuş gribi

Ekmek 12,5 lira

MCG Tower davası 25 Haziran'a ertelendi

Meclis, 'fahri hemşerilik' vermedi

Bakanlar 6 Şubat anmasındaydı

Mehmet Tekin anıldı

Psikososyal destek merkezi Karaağaç'ta açıldı

SHD: Önlenebilir her ölüm sosyal cinayettir

Özel'le vali polemiği

Özel, 'sandık' istedi

Hatayspor, kaptan Erce'yle yolunu ayırdı

Yıkılan hastanede ölen 91 kişi anıldı

  • BIST 100

    10727,60%1,39
  • DOLAR

    36,67% 0,20
  • EURO

    39,83% 0,12
  • GRAM ALTIN

    3524,44% 0,22
  • Ç. ALTIN

    5600,10% 0,00