İskenderun´un Bitişik Mahallesinde bulunan 291.296,76 metrekare orman alanının, Cumhurbaşkanlığı kararı ile orman sınırlarına dışına çıkarılmasına ilişkin dava açıldı.
İskenderun/SES
Cumhurbaşkanlığı kararı, 08 Mayıs 2021 tarih ve 31478 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştı. İskenderun Belediyesi ve AKP Hatay Milletvekillerinin girişi ile orman alanından çıkarılan bölgenin, sanayi sitesine dönüştürülmesi planı yapıldığı biliniyordu. Adana Tabip Odası ile 6 derneği temsilen Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri adına Cumhurbaşkanlığı aleyhine Danıştay 6. Daire Başkanlığına dava başvurusunda bulunarak, kararın iptalini isteyen İsmail Hakkı Atal, cumhurbaşkanlığı kararında kamu yararı bulunmadığını savundu. Ormanların yok edilmesinin, salgın hastalıkların sonucunu da ağırlaştırdığını ifade eden Atal, 25 sayfalık dava dilekçesinde şunlara yer verdi: 'Cumhurbaşkanlığı kararı her şeyden önce usul-şekil unsuru yönünden sakattır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 169/ son fıkrasında ´Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.´ denilmekle birlikte Cumhurbaşkanı kararı ekinde orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmediğine ´ilişkin hiçbir bilimsel çalışma, bilimsel rapor vs. bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı kararında sadece soyut bir şekilde ´Hatay ili, İskenderun ilçesi, Bitişik mahallesinde ..... bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen...´ ifadesine yer verilmekle yetinilmiş olup, dava konusu işlet mutlak suretle usul-şekil unsuru sakatlığı taşımakta ve iptali gerekmektedir. Şöyle ki; Dava konusu işlem anayasaya aykırıdır. Normlar hiyerarşisine göre anayasaya aykırı olan, kanun-yönetmelik ve genelgeler hiçbir şekilde uygulanamaz. Üst bağlayıcı norm olan Anayasamıza göre; ´Tabi servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır...'
5 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanan akademik çalışmaya göre; insan eliyle tahrip edilmiş tabiat alanlarında, ormanların kesildiği alanlarda Covid 19 virüsünün en az 2.5 kat arttığını ve virüslerin insanlara bulaşma riskinin de yüzde 70 arttığını belirten avukat Atal, kararın iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istediği dava başvurusunda şunlara yer verdi: 'Sonuç olarak; Anayasa´nın bütünsel okunuşu ve yorumu, Türkiye´nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle birlikte değerlendirildiğinde, ´tarihsel, kültürel ve doğal miras´a zarar veren tasarruflarda bulunulamayacağı kolayca anlaşılabilir. Ülkemizin de taraf olduğu ´biyolojik çeşitliliğin korunması´ ile ilgili Rio Sözleşmesi ve taraf olduğumuz ´Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma´ (Bern) Sözleşmesi doğanın korunması yönünde uluslararası platformlarda verdiğimiz ulusal taahhütlerimizden bazılarıdır. Bu sözleşmelerde ´her akit taraf, planlama ve kalkınma politikalarını saptarken yabani flora ve faunanın muhafazasına özen göstermeyi taahhüt eder´ açıklamaları çok nettir. Sadece bu sözleşmelerin bazı hükümleri bile sahip olduğumuz doğal kaynakların aslında herkesi ilgilendiren bir dünya mirası olduğunu açıklamaya yetmektedir. BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi´nin 11. ve 12. maddelerdeki yaşam ve sağlık hakkı hükümlerini kapsamlı bir yoruma tabi tutmuştur. Bunun sonucu olarak; temiz su, yeterli hijyen, yeterli ve güvenli yiyecek, beslenme, barınma, sağlıklı iş ve çevre, sağlıkla ilgili eğitim ve bilgilendirilme gibi hususları da sağlık hakkını belirleyen faktörler olarak saymıştır. BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi´nin yorumlanmasıyla ilgili olarak yayınladığı 15 numaralı Genel Direktifinde, suyu sadece sınırlı bir kaynak olarak değil, aynı zamanda kamusal bir mal olarak tanımlamıştır. Genel direktifin de belirttiği gibi, su hakkı, temel insan haklarıyla ilgili 6 anlaşmanın ikisinde yer almaktadır. Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi (1979) ve Çocuk Hakları (1989) konvansiyonlarında su hakkı yer almaktadır. Bu sözleşmeler bunları imzalayan tüm devletler için bağlayıcıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesini 2 devlet hariç, dünyadaki tüm devletler imzalamıştır.Bütün bu genel bağlayıcı hukuksal belgelerden yola çıkarak dava konusu olan orman kesim için değerlendirmek gerekir. Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler´ hükmü gereğince Cumhurbaşkanı kararı ekinde Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmediğine ilişkin hiçbir bilimsel çalışma, bilimsel rapor ve dayanak bulunmadığından 7 Mayıs 2021 tarih ve 3976 sayılı Hatay ili, İskenderun ilçesi, Bitişik Mahallesinde bulunan ve parsel numarası olmayıp CB Kararı ekinde Röleve krokisinde A-B-C-D alanları olarak gösterilen ve ayrıca başlangıç bitiş noktaları belirtilmiş olan291.296,76 m2 orman alanının orman sınırları dışına çıkarılmasına ilişkin cumhurbaşkanlığı kararının iptaline, davaya konu işlem orman kesimini de içerdiğinden İYUK md. 27/2 kapsamında uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlem niteliğinde olduğundan ve telafisi imkansız zarar ve açık hukuka aykırılık şartları birlikte gerçekleştiğinden yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini talep ediyoruz...'
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55