Ovada su 500 metrede

Dünya Su Günü dün kutlandı. İskenderun, Aslantaş Barajından gelen ve içmesuyunu, arıtma tesisinin HBB tarafından devreye alınmaması üzerine kullanamıyor. Her gün onbinlerce metreküp baraj suyu, denize deşarj ediliyor.

İskenderun/SES
Dünya Su Günü dün kutlandı. Dünya Su Günü, dünyada suyun giderek artan önemi ve su kaynaklarının azalmasından dolayı BM Çevre ve Kalkınma Konferansı´nda alınan karar kapsamında her yıl 22 Mart´ta kutlanıyor.
Hatay Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü (HATSU) Mehmet Çaparali, Dünya Su Gününde yaptığı açıklamada, Dünya nüfusunun artması, küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri ve yeraltı kaynaklarının kirlenmesiyle birlikte suyun her geçen gün dünya nüfusuna yetmeyecek boyutlara ulaştığını belirtti. Deniz, nehir, göl, barajlar gibi yeraltı ve yerüstü kaynaklarının her zamankinden daha fazla korunmasına ve tüm insanlık olarak duyarlılık gösterilmesi gerektiğini ifade eden Çaparali, 'Su kaynaklarının korunmasına, bilinçli tüketilmesine ve geliştirilmesine dönük Hatay genelinde önemli içme suyu projelerine imza attıklarını hatırlatan Çaparali, hayata geçirilen bu projelerle birlikte içme suyunu gelecek nesillere temiz, sağlıklı ve yeterli düzeyde aktarmayı hedefledik' değerlendirmesini yaptı.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu´nun, 1992 yılında Rio de Janeiro´da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı´nda, dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart gününün Dünya Su Günü olarak kutlanmasına karar verdiğini anımsatan Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Selda Asker, kararın üzerinden gecen zamana rağmen su kaynaklarının korunamadığını belirtti. Asker, şu açıklamayı yaptı: 'Bugün dünyada su kaynaklarının kıtlığını tartışıyoruz. Bilinçsizce yok edilen sulak alanlar, kuruma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılan ve kurutulan göller, kullanılan fosil yakıtlarla doğal çevrenin kirletilmesi ve iklimin değişiyor olması su kaynakları üzerindeki başlıca olumsuz etkilerdir. Su talepleri artarken kaynaklar hızla tüketilmekte ve kirletilmektedir. Dünyada bir milyarın üzerinde insan, temiz içme suyundan mahrum yaşamaktadır. Hiç bir canlının susuz yaşayamayacağını ve su olmadan üretim yapılamayacağını düşününce, yakın gelecekte sadece su kıtlığıyla değil besin kıtlığıyla da karşı karşıyayız demektir. Bu da ciddi bir tehlikenin bizi beklediğinin göstergesidir. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre; dünyada her gün yaklaşık 25 bin kişi sağlıksız su kullanımından ölmektedir. Kirli su kullanımı sebebiyle Tifo, kolera, dizanteri gibi ölümcül hastalıklar insanlara geçmektedir. Gerek atık suların gerekse de zirai ilaçların yeraltı sularına karışması sonucu yeraltı su kaynaklarını da kirletiyoruz. 2002 yılından itibaren güvenilir, sağlıklı bir suya erişim, Birleşmiş Milletler tarafından insan hakki olarak kabul edilmiştir. Bu durumun; merkezi ve yerel yönetimler tarafından da kabul edilmesi ve suyun ekonomik değerinden çok bir sosyal değer olarak görülüp yönetilmesi gerekmektedir. Ülkemize baktığınız da; üç taraflı denizlere çevrili olmasına rağmen, sanıldığı gibi su zengini bir ülke değiliz. Araştırmalar 2030´lu yıllarda su fakiri bir ülke durumuna geleceğimizi göstermektedir. Bir ülkede kişi başına düşen su arzı yılda 10 bin metreküpün üzerinde olursa, o ülke su zenginidir. Ülkemizde bu rakam 2650 m3 ‘tür. Rakamlar açıkça göstermektedir ki, ülkemiz sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Şu saatten sonra mevcut kaynakların tamamının korunduğunu varsaysak bile; araştırmalara göre, ileriki yıllarda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı bin metreküp civarında olması olanaksız. Böyle bir durumda da ülkenin; acilen doğru su politikaları belirleyip uygulamaya geçirmesi gerekmektedir. Ülkemizde su kıtlığının işaretlerini her yerde görmek mümkündür. Yeraltı sularının seviyeleri düşmekte, göller küçülmekte, en önemlisi sulak alanlar yok olmaktadır. Bu anlamda da Amik gölünün kurutulması Hatay için talihsiz bir örnektir. Bugün ovada 500 metrede su bulunamadığı belirtilmektedir. Kaçak su kuyuları, HES ler su kaynaklarımızı yok etmektedir. Yıllardır yürütülen yanlış uygulamalar, atık suların akarsulara boşaltılması, kurutulan göller, kirletilen denizler, suyun ticari bir mal olarak görülmesi, kendi elimizle değiştirdiğimiz iklim sonucu yeni nesilleri ciddi bir susuzluk, kuraklıkla başbaşa bırakıyoruz. İlimizde de durum dünyadan ya da ülkemizden farklı değil. Bu noktada, yaklaşan yerel seçimlerde yönetime talip adaylarımıza bir kez daha sesleniyoruz; Suya erişim ve kullanımının temel insan hakkı olduğunun altını çizerek suyun ticarileştirilmesine karşı olmalarını, su kaynaklarının ve sulak alanlar ile su havzalarının korunmasını ve suyun kamusal bir ürün olarak kullanımının sağlanmasını bekliyoruz. Su kaynaklarına yakın yerlerde çöp, arıtma tesisi, çimento fabrikaları, taş, maden ocakları vb gibi yatırımlar yapılmasına izin vermemelidir. Kalkınmanın başlıca itici gücü olan su kaynaklarını, doğru, bilinçli, adil, barışçı bir şekilde kullanmak zorundayız. Su ticari bir araç değil, haktır, yaşamdır.'
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş da, kuraklığın arttığını ve su kaynaklarının tükendiğini ifade etti. Savaş, 'Büyük öneme sahip bir yaşam kaynağının kullanımı hususunda özel duyarlılık göstermeli ve israf etmemeliyiz. Su insanoğlu için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu sebeple bilinçli kullanmalıyız. Suyun israf edilerek kullanılması ve küresel ısınma gibi nedenlerle de su kaynakları her geçen gün azaldı, sulak ve verimli topraklar kuraklaşarak çölleşti' açıklamasını yaptı.
1993 yılında BM Genel Kurulu´nda alınan kararla 22 Mart´ın Dünya Su Günü olarak kutlandığını anımsatan Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir de, 'Her geçen gün azalan ve daha fazla ihtiyaç duyduğumuz suyun daha dikkatli kullanılması, gereksiz suyun harcanmaması ve kaynakların israf edilmemesi, gerekmektedir.' görüşünü kaydetti.