6 Şubat depreminde açığa çıkan enerjinin Yumurtalık Fayı, Osmaniye Fayı ve Adana havzasına transfer olduğunu ifade eden İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, buralardaki kırılmaların İskenderun'u etkileyebileceğini, ancak kırılmanın yaşandığı Doğu Anadolu Fayının uzun süre depremsellik oluşturmayacağını söyledi.
İskenderun’da deprem üreten birden çok kaynak olduğunu ve deprem dirençli kent yaratılması gerektiğini anlatan Görür, "Yerel yönetim, hükümetin yardımıyla yardımıyla İskenderun'u deprem dirençli kent haline getirebiliriz. Bu konuda herkes sorumludur. Bundan sorumlu sadece belediye ya da kaymakamlık değil. Hep birlikte deprem dirençli İskenderun yaratmalıyız" dedi.
6 Şubat depreminin Türkiye’deki fay hatlarına enerji transfer yaptığını ifade eden Görür, günümüzde Türkiye’de yaşanan depremlerin 6 Şubat depreminden farklı düşünülemeyeceğini ifade etti.
Akın Bodur/İskenderun
Yumurtalık Fayı, Ölü Deniz Fayı ve Adana havzasındaki kırılmalardan kentin etkileneceğini ifade eden İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, depremi ciddiye alarak, yerel ve merkezi yönetimin yardımıyla İskenderun'un depreme dirençli kent haline getirilebileceğini söyledi. Görür, günümüzdeki bilim ve teknolojiyle depreme dirençli kentleri oluşturmanın mümkün olduğunu söyledi. Hatay ve İskenderun'da birden fazla deprem kaynağının bulunduğunu, deprem üreten birden fazla fay olduğunu anımsattı ve depreme dirençli kent oluşturulması gerektiğini belirtti.
“Faylara enerji transferi depremleri öne çekebilir”
6 Şubat 2023'te yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerde Doğu Anadolu Fayı'ndaki enerjinin bir miktarının Adana havzası ve Osmaniye Fayına transfer ettiğini belirten Prof. Dr. Görür, "Bu ne demektir? 6 Şubat depremlerinde açığa çıkan büyük bir enerjinin en az yüzde 20’si bu faylara transfer edildi demektir. Bu durum faylardaki enerji birikiminden kaynaklı olarak depremsellik sürecini etkileyebilir. 6 Şubat depremleri, stres transferi ile beklenen depremleri daha erken zamana çekmiş olabilir. 6 Şubat depreminde Doğu Anadolu Fayındaki önemli miktar stres, Yumurtalık ve Osmaniye faylarına transfer etti. Yani Yumurtalık ve Osmaniye fayının deprem oluşturmasını erken zamana çekmiş olabilir. Ekstra yük deprem üretebilir. Bugün Türkiye'de çoğu yerde depremlerin olmasının nedeni 6 Şubat depremlerinin Türkiye’nin fay stres alanında değişikliklere neden olması. Bugünlerde yaşanan depremlerde de 6 Şubat depremlerinin etkisi var. Şimdi biz gerçekleri bilir, aklı başında bilgi toplumu gibi davranırsak sorunun çözeriz. Bunun başka yolu yok" değerlendirmesini yaptı. Görür, 144 yıldır suskun olduğu belirtilen İskenderun-Kıbrıs fay hattı hakkında yorum yapmadı.
Deprem dirençli İskenderun yaratılmalı
Kentte düzenlenen "İskenderun'un depremselliği ve deprem dirençli İskenderun" konulu konferans veren Naci Görür, depremi ciddiye alarak, yerel ve merkezi yönetimin yardımıyla İskenderun'un depreme dirençli kent haline getirilebileceğini söyledi. İskenderun Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Dönmez, İskenderun Cumhuriyet Başsavcısı Muhammet Emin Ünalan, Belen Belediye Başkanı İbrahim Gül, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle yurttaşların katıldığı konferansta konuşan Prof. Dr. Görür, "Deprem işi ciddiye alınmalı. Yerel yönetim, hükümetin yardımıyla yardımıyla İskenderun'u deprem dirençli kent haline getirebiliriz. Bu konuda herkes sorumludur. Bundan sorumlu sadece belediye ya da kaymakamlık değil. Hep birlikte deprem dirençli İskenderun yaratmalıyız; Yerel yönetim, merkezi yönetim ve halk olarak. Depreme dirençli İskenderun yaratıldığına, büyük bir deprem geldiği zaman İskenderun bunu minimum hasarla atlatır ve günlük yaşantıda değişme bile olmaz, on binlerce kişinin ölümüne neden olmaz. Tayvan'da büyük bir deprem oldu 3-5 kişi öldü, Japonya’da büyük deprem olduğunda günlük yaşamda bir değişiklik oluyor, gözle görünür can kayıplar yaşanmıyor. Depremleri durduramayız. Bu mümkün değil. Bu yüzden deprem dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak zorundayız. Depreme dirençli İskenderun yaratmak için merkezi yönetim, yerel yönetim ve halkın birlikte hareket etmesi gerekiyor. Sizin halk olarak 'Elimden ne gelir? Ben garip bir adamım, emekliyim param bile yok. Kırmızı et bile yiyemiyorum" diyerek bu işten sıyrılamazsınız" diye konuştu.
“İskenderun’da deprem üreten kaynak birden fazla”
Birçok kentte deprem üreten sadece tek kaynak varken, İskenderun’da deprem üreten kaynakların birden fazla olduğunu anlatan Görür, "Kimi kent vardır sadece deprem kaynağı bir tanedir, sizin öyle değil. Sizin hem doğunuzda, kuzeyinizde var hem batınızda var, hem denizde var. Birden fazla İskenderun’u tehdit edecek deprem kaynağı var. Bu bölge çok ciddi bir deprem bölgesi. Burası deprem üretecek, mahkumdur üretmeye" dedi. Görür, "İskenderun'u tehdit edecek birden çok deprem kaynağı var. Denizde, Doğu'da ve Kuzey'de bu kaynaklar var. İskenderun'u tehdit edecek deprem kaynağı tarihsel sürçten beri var. Tam yeri belirlenmemiş, o zaman öyle çok ölçüm falan yok ama kayıtlarda belli. O dönemde depremin büyüklüğü ölçülemediği için afete göre şiddet değerlendirmesi (tahmini) yapılmış. Yani bunlar yüzde100 doğru olmasa bile bir fikir veriyor. İskenderun, Antakya yöresinde tarih boyunca 7, 8 ve 9 büyüklüğünde depremler olmuş. M.Ö. 148 ila 100 yılına kadar Antakya ve Samandağ'da depremler olmuş. Bölgede M.Ö. 900 yılına kadar ciddi depremler olmuş" diye konuştu.
13,6 milyon sene önce Türkiye'de deprem üreten sistemin oluştuğunu, Türkiye coğrafyasında dört levhanın (deprem üreten her parça) bulunduğunu, ve depremlerin 'levha sınırında' durduğunu anlatan Naci Görür, ülke ve çevresinde Arap Levhası, Afrika Levhası, Avrasya Levhası, Doğu Anadolu Levhası, Anadolu Levhası bulunduğunu ifade etti. Görür, "Doğu Anadolu Fayı en aktif faydır. Aktif olan bir fay da Ölü Deniz Fayı. İskenderun, Antakya da levha sınırında bulunuyor. O yüzden burada sürekli depremler olacak. Bunun için İskenderun'u depremi hazırlamak gerekir. Atalarımız kentleri buralara kurmuş. Niye, onlarda akıl mı yoktu? O zamanlar jeoloji ve deprem sınırları bilinmiyordu. Ve deprem (levha) sınırları güllük gülistanlık, adeta cennetin bir parçası; sıcak su var, soğuk su var, güldür akan nehirler var ,içme suları, çiçek, böcek var, alan ova arazi en güzel yerleşecek yer olarak buralara yerleşiyorlar ama garipler buranın deprem sınırı olduğunu bilmiyor ki. Bu bilindiği zaman çağdaş ülkelerde levha sınırlarında oluşan özel yerleşim alanları, deprem dirençli yerleşim alanları oluşturulmuş" dedi.
“İskenderun yöresi deprem üreteye mahkum”
İskenderun’un Arap levhasıyla ve Doğu Anadolu levhası arasındaki sınırda olduğunu anımsatan Görür, "Burası deprem üretecek. Üretmeye mahkumdur. Üretmesi dünyanın nabzıdır. Eğer deprem dünyada olmazsa, dünya yaşayamaz ve ölür. Ölü gezegenlerde ölü gök cisiminde deprem yoktur. Deprem olmalı ki dünya yaşasın, dünya yaşasın ki biz yaşayalım ama bunu bile bile yaşamalı ve önlem almalıyız. Yanlışlar yaparsak ölmeye devam ederiz. Doğu Anadolu fayı en aktif fay ve Ölü Deniz fayı da var. Levha sınırındaki İskenderun, hem Doğu Anadolu fayından hem Ölü Deniz fayından pay alıyor. İskenderun Körfezi'nde olabilecek sarsıntılar İskenderun'u etkileyecektir. Ölü Deniz Fayına dikkat edin, bu önemli. Ölü Deniz Fayı, Kıbrıs’ın doğusunda çatallara ayrılıyor. Bu çatalların hepsi deprem üretmedi. Bu levha kırılmadı ama bu çok yavaş bir fay dolayısıyla yavaş olduğu için çok uzun zamanda deprem üretiyor. Ama kırıldığı zaman burası yine depreme maruz kalır. Ben kırılmanın kısa bir sürede olacağını düşünmüyorum, çok uzun zaman lazım. B zamanda kenti depreme dirençli olmaya hazırlarsak, zaten büyük sorun oluşturmayacaktır" değerlendirmesini yaptı. Belediyelerin depreme dirençli kent yaratması ve kentin depremselliği için önce 'fay analizleri' ve 'mikro-bölgeleme' çalışması yapması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Görür, mikro-bölgeleme çalışmasında; yeraltı lojistiği, jeofizik, VS30, PGO, PGA, deprem şiddeti araştırılması yapıldığını anlattı.
İskenderun'un depreme nasır hazırlanır?
"Dünya öküzün boynuzları arasında. Öküze sinek kondu mu, kafasını salladığı için deprem oluyor" diye düşünenlerin olduğunu anlatan Görür, "Eğer biz halen depremi öküze bağlamaya devam edersek, daha çok ölürüz. Bu ülkede hayatını sağlıklı idame ettirebilmemiz için aklımızı başımıza toplayalım" dedi. Prof. Dr. Naci Görür, İskenderun ve kentleri depreme dayanıklı hale getirebilmek için "mikro-bölgeleme, yönetim sistemi, halk, yapı stoku, çevre ve ekosistem, ekonomi" konusunda çalışma yapmak gerektiğini söyledi. Mikro-bölgeleme çalışmasında "topoğrafya, jeoloji, stratigrafi, yapısal jeoloji, hidrojeoloji, tektonik" çalışmalarının yapılması gerektiğini belirten Görür, şöyle konuştu: "Depreme dirençli İskenderun oluşturmak için kent içinden geçen canlı fayların, denizdeki, Doğu ve Kuzey'deki fayların araştırılması lazım. Amanos-Bingöl Karlıova arasındaki faylar kırıldı, uzun süre buradan deprem gelmez ama Ölü Deniz Fayı kırılmadı. Yumurtalı, fayı, Osmaniye fayı, Adana havzasındaki faylar ise sıkıntılı."
Görür, altyapı çalışmalarında betonarme yerine esnek materyaller kullanılmaması nedeniyle 6 Şubat depremlerinde 11 ilde altyapının çöktüğünü de belirtti. İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası tarafından İskenderun Belediyesi Kültür Sarayında düzenlenen konferansta, katılımcıların sorularını da yanıtlayan Prof. Dr. Görür, dünyayı canlı tutan depremleri önceden bilen teknolojinin olmadığını, bilinse bile olası kaosları önlemek için bunu kişilerin değil devletin açıklama yetkisinin olması gerektiğini belirtti. Görür, "Ama depremler birbirine benzemez, aynı belirtileri göstermez, çünkü karakteristik özellikleri birbirinde birbirinden çok farklı. Aynı ya da farklı coğrafyalardaki depremlerde belirtiler değişiyor. O yüzden bilim depremin önceden tesbiti değil, deprem dirençli bina ve kent öneriyor" dedi.
9660,53%1,16
34,59% 0,13
36,29% 0,82
2982,40% -0,75
4956,70% -1,49