Akın Bodur/Antakya
Ankara Kadın Çalışmaları Derneği ve UN (Birleşmiş Milletler) Women işbirliğiyle düzenlenen 'Mülteci kadınlar ve hak odaklı habercilik atölyesi' projesi kapsamındaki 'Kadınlara yönelik şiddet' ve 'Toplumsal cinsiyet eşitliği' konulu toplantıda konuşan iletişim uzmanı ve proje yöneticisi Ceren Erol, medyanın, toplumsal cinsiyet eşitliği ve savunucuğu için etkin kullanılması gerektiğini ifade etti. Kadın Çalışmaları Derneği yöneticisi Salime Tarihçi ise Suriyeli kadınları hukuk ve sağlık hakkı konusunda bilgilendirdi.
Toplatıya katılanlara yönelttiği anketle hukuk ve sağlık hakkı konusunda bilgilerini ölçen Tarihçi, atölye çalışmasıyla düşünce ve değerlendirmelerini de aldı; Sağlık hakkı ve kadına yönelik şiddeti konusundaki mfikir birliği ve ayrılığı birlikte tartışıldı. Kadın, çocuk, yaşlı ve hastaların toplmun zayıf kesimini oluşturduğunu anımsatan Tarihçi, 'Devlet ve toplum, bu zayıf kesimi korumalıdır. Eğer kendimizi bir tehlike halinde hissedersek, korkarız. Bu durumda ya tehlikeyi karşı mücadele ederiz ya da kaçarız. Ölüm tehlikesi durumundaki durumlar halinde kaçılmamalı, kaçmamalıdır. Stres sürekli olursa kasılma da sürekli olur. Stres sürekli olursa mide, baş ağrısı gibi şeyler başlayabilir. Bu da birikmiş stresi oluşturur. O zaman sürekli tehdit, kaygı korku olursa, birikmiş sters beden ve ruh sağlığı olarak büyür. Hayatın içinde tehdit varsa, stres de süreli demektir. Çünkü, travma bir şeyin sonucudur. Kaçamadın, savaşmadın ve kaybettin. Bu travmadır. Deprem, savaş, önemli bir kayıp, tecavüz gibi olaylar travmayı getirebilir. İnsanın, kişinin yaşadığı veya önemli tanıklığı da travmayı getirebilir. Bu tesadüfi de olabilir. Sadece kasti ve düşmanlıktan dolayı değil. Ama sonuçları travmayı getirebilir. Başımıza gelen tesadüfi, kasti veya diğer nedenlerle olan ve başedemediğiniz, taşıyamadığımız sert olayların yansıması travmadır. Travma, stres bozukluğudur. Marmara depreminde 30 bine yakın insan yaşamını yitirdi, ama göçük altında kalan ve kurtulanlar uykusuzluk, depresyon yayıldı. Bu da travma sonucu sters bozukluğudur. Savaş da öyledir. Yaşadığımız coğrafyanın sertliği nedeniyle anılarımız, başkalarının anıları bizi üzmeye devam edebilir. Bu nedenle kaygılarımız ruhsal olarak daha ciddi hastalıklara dönüşebilir. Önce içsel olan şey daha sonra bedenimize daha farklı yaralara yol açabilir. Ve bazı duygular, burada yaptığım konuşmanın çevrilmesi gibi çevirmenler aracılığıyla anlatılamaz. Bu nedenle dil dışı araç yoktur. Dili kendimiz, mutlu olabilmek, birlikte mutlu olmak için öğrenmeliyiz. Dil, birlikte olmak için en önemli araçlardan biridir. Temel araçlardan biridir' dedi. Antakya Savon Otel´de düzenlenen toplantıda, kötü şeylerin konuşulmak istenediğini ancak bunun yaşamın bir parçası olduğunu anlatan Kadın Çalışmaları Derneği yöneticisi Salime Tarihçi, daha iyi bir hayat içn yaşananlardan ders çıkararak hayatı sürdürmek gerektiğini belirtti.
'Gebelik, annelik değildir'
Kadına yönelik şiddet ve hukuk hakkında hastane süreci hakkında bilgi veren Tarihçi, gebeliğe karşı önlem alınması için de bilgi verdi; hap ya da alınabilecek diğer önlemleri anlattı. Anne olabilmek için çocuğun doğması gerektiğini anlatan Tarihçi, 'Gebelik, annelik değildir. Anne olabilmek için çocuğun doğması, çock olabilmek için de doğmak gerekir. Bu nedenle kürtaj, anneliğin sonlandırılması değil, gebeliğin sonlandırılmasıdır. Ve istenmeyen gebelik sonlandırılmalıdır' dedi ve gebelikte kürtajın yasal sınırları ve mahkeme kararıyla olan sınırları hakkında değerlendirmede bulundu. Sevgi ve şiddetin aynı boyutta olması halinde karar vermenin güç olduğunu anlatan Tarihçi, 'Bazen ´başka seçenek yok´ diye devam edilir. Hepsi anlaşılır tepkilerdir. İnsan da değişebilir. Ama riskin ve tehlikenin derecesinin belirlenmesi gerkir. Tehlike ölümcülse onun değişmesi beklenemez. Kadınlar şidditeni ilkini genellikle affediyor. Afedilen şey, tekrarı getirebilir. Her olay farklıdır ve kadınlar kendilerini daha iyi bilir, kararı da buna göre vermelidir' diye konuştu.
'Çalışmalarda toplumsal cinsiyet eşitliği dikkate alınmalı'
Toplantıda proje üzerine değerlendirmede bulunan iletişim uzmanı Erol, proje kapsamındaki çalışmanın etkisinin uzun vadede görülebileceğini belirtti. Erol, 'Toplumsal cinsiyet eşitliği, çeşitli cinsiyet kimliği, cinsel yönelik ve kişilerin eşit vatandaşlar olarak her ortamda eşit hakları olduğu gerçeğini ´ama´sız savunmaktır. Yapılan her çalışmada toplumsal cinsiyet eşitliği dikkate alınmalıdır' dedi.
Kuruluşlar ve gazeteciler birkez daha buluştu
Suriye´den gelen sığınmacılara yönelik çalışma yapan sivil toplum kuruluşları ile gazeteci ve akademisyenlerin katıldığı toplantıda konuşan Erol, sivil toplum kuruluşlarının medya ile yakın çalışması gerektiğini, bunun hem sorunların çözümü hem de kendileri ile öne çıkarmak istedikleri konuların daha görünür yapacağını anımsattı.
Kadınlara yönelik şiddet ve hak haberciliği atölyesi' projesi kapsamında Antakya ve Mersin´de toplantı ve etkinlikler düzenlediklerini, Suriyeli ve Türkiyeli kadınların katıldığı etkinliklerde, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, akademisyenler ve medya çalışanlarının da bulunduğunu anımsatan Erol, kadınlar ve Suriyeli kadınların sorunlarına yönelik daha çok çözüm odaklı çalışmaların yapılması gerektiğini de belirtti. Erol, 'Proje kapsamında biz bilgilerimizi sizlerle paylaştık, önerilerimizi sunduk ama sizlerden de çok şey öğrendik. Bu projelerin devam ettirilmesi, yereldeki örgütlerinle ilişkilerin geliştirilmesi gerekir' değerlendirmesinde bulundu. Erol, iki gün süren toplantıda, sivil toplum kuruluşlarının medyayla daha yakın çalışmasının sorunların daha kolay ve hızlı çözüme kavuşabileceğini de söyledi.