Tarih: 17.07.2024 14:50

Selçuk: İHD, insan hakları kültürüne katkı sunuyor

Facebook Twitter Linked-in

İskenderun/SES

İHD İskenderun Şubesi Eşbaşkanı Coşkun Selçuk, derneğin insan hak ve özgürlüklerini savunmaya devam edeceklerini söyledi. 1986'da kurulan derneğin 23 yönetici ve üyesinin 'faili meçhul' cinayette yaşamını yitirdiğini, yüzlercesine fiili saldırı düzenlendiğini. genel başkanlarının İHD genel merkezinde silahlı ve fiziksel saldırılara maruz kaldığını anlatan Selçuk, "İnsan Hakları Derneği, Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları sorunu olduğunu ifade etmekte ve bu sorunun giderilmesine katkı sunmak için mücadelesini ısrarla, inatla ve umutla sürdürmektedir. İHD'nin bu mücadelesi, Türkiye'de insan hakları bilinci ve kültürünün oluşmasına önemli katkılar sunmuş ve sunmaya devam etmektedir" dedi.

38. yılda "hak, demokrasi ve barış" tavsiyeleri

İHD'nin 38. kuruluşu nedeniyle Ulucami Caddesi üzerindeki Sağlıklı Yaşam Parkı önünde düzenlenen basın açıklamasında konuşan İHD İskenderun Şubesi Eşbaşkanı Coşkun Selçuk, şunları söyledi: "Ne yazık ki, Türkiye’nin insan hakları karnesi halen ihlallerle dolu. Bu nedenle, insan hakları, demokrasi ve barış mücadelesini kesintisiz olarak yürüttüğümüz 38. yılda da önemli bazı tavsiyelerde ve taleplerde bulunmak istiyoruz. Türkiye’nin en önemli demokrasi ve insan hakları sorunlarının başında Kürt meselesinin çözümü gelmektedir. Kürt meselesinin çözümü konusunda devlet ve siyasal iktidar halen güvenlikçi politikalarda, ret ve inkâr siyasetinde ısrar etmektedir. Bu politikalarda ısrar bir yandan demokrasi ve insan hakları ortamının kötüleşmesine ve toplumsal barışın yara almasına neden olurken; öte yandan da Türkiye’nin ekonomisinde derin tahribatlara yol açmaktadır. Çatışma ve savaş alanlarında ne yazık ki; ağır yaşam hakkı ihlalleri artarak devam etmektedir. Seçilmiş Kürt belediye eş başkanlarının görevden alınması ve yerlerine kayyım atanması politikası devam ettirilmektedir. HDP’ye kapatma davası açılması, DEM Parti‘ye kapatma davası tehditleri, sorunların barışçıl yollarla çözülmesi inancına ağır darbe vurmuştur. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 kişinin yargılandığı Kobani Davasında verilen ve toplamı 400 yılı geçen hapis cezalarıyla Türkiye’de yargının bir kez daha, muhaliflere karşı susturma ve cezalandırma aracı olarak kullanıldığını göstermektedir. Türkiye’nin demokratikleşebilmesi için demokrasi ve insan hakları sorunlarını gerçek bir çatışma çözüm süreci ile çözmesi ve geçmişi ile yüzleşmesi gerekmektedir."

Demokrasiye giden yol, ifade özgürlüğünden geçer

"Savaşa hayır, barış hemen şimdi; İnsan haklarıyla insandır; Eşit, özgür, demokratik Türkiye; Baskılar bizi yıldıramaz; İHD susmadı susmayacak" sloganları arasında konuşan Selçuk,, Kürtlerin 'barış, 'Alevilerin 'eşit yurttaşlık' talepleri ve ötekileştirilen tüm toplum kesimlerinin insan haklarına dayalı taleplerini kabul edecek siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu belirtti. Selçuk, "Türkiye’nin gerçek bir çatışma çözümü ile yeni ve demokratik bir anayasaya ihtiyacı bulunmaktadır. Çatışma çözümü ve geçmişle yüzleşme süreciyle birlikte ortaya konulacak yeni toplumsal sözleşme; Türkiye’nin temel sorunlarından olan Kürt meselesi, Alevilerin talepleri, toplumsal cinsiyet eşitliği, yerinden yönetime dayalı yönetim modeli, anadilinde eğitim-öğretim ve anayasal vatandaşlık gibi somut önermeleri içermelidir. Demokrasiye giden yolun açılabilmesi için ifade özgürlüğünün mutlaka sağlanması gerekmektedir. İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biri olan Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması, yayın kuruluşları üzerindeki RTÜK baskı ve sansürünün sona erdirilmesi, muhalif basın-yayın kuruluşları üzerindeki yargı baskısının ortadan kaldırılması, sosyal medyayı sürekli susturma girişimlerinden vazgeçilmesi elzemdir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü sağlanmadan demokrasiye giden yolun açılması olası gözükmemektedir. Son dönemde örgütlenme, toplantı ve gösteri haklarına ilişkin yasaklamalar ve bu haklarını kullanmak isteyenlere yönelik ihlallerde maalesef artış devam etmektedir. Bu ihlaller kamu emekçilerinin ekonomik ve mesleki hakları ile ilgili gerçekleştirdikleri eylem ve etkinliklerinde, işini geri isteyen kamu emekçilerinin eylemlerinde, işinden edilen işçilerin hak arama eylemlerinde, kadınların eylemlerinde, muhalif siyasi partilerin düzenlediği eylem ve etkinliklerde, Cumartesi Annelerinin eylemliliklerinde, tutuklanan gazetecilerle dayanışma eylemlerinde daha belirgin olarak görülmüştür. LGBTİ+ bireylerin varoluşlarına yönelik söylemler, örgütlenme ve gösteri hakkına yönelik baskı politikaları ve uygulamaları da iktidar zihniyetinin yansıması olarak devam etmektedir" diye konuştu.

“Türkiye’de yargı siyasal iktidarın tekelinde”

Bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin de katılarak destek verdiği basın açıklamada konuşan Selçuk, kuvvetler ayrılığı ilkesinin öneminin kendisini bağımsız ve tarafsız yargıda göstermesi olduğunu ifade etti. İHD'nin 38. yılında insan hak ve özgürlüklerini savunmaya devam edeceklerini anlatan Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanması olmadan adaletin yerini bulması mümkün değildir. İHD hukukun üstünlüğü, yargının tarafsız ve bağımsız olmasını insan hakları mücadelesinin önemli bir parçası olarak görmektedir. Üzülerek belirtiriz ki Türkiye’de yargı siyasal iktidarın tekelindedir. Yargı organlarının giderek uluslararası sözleşme ve protokollerde düzenlenen standartlardan uzaklaştığı, anayasanın 90. maddesine aykırı kararlar ürettiği, AİHM ve AYM karar ve içtihatlarına aykırı kararlar aldığı; Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Can Atalay kararları oldukça vahim bir durum yaşanmaktadır. Türkiye’de insan hakları bilinci ve kültürünün gelişmesine oldukça önemli katkıları olan İHD’nin ve insan hakları savunucularının insan haklarını savunma hakkı kabul edilmelidir. İnsan hakları savunucuları üzerindeki yargı yolu ile baskı politikasına son verilmelidir. İnsan hakları savunucularının İHD çatısı altındaki 38 yıllık mücadelesi insan onuruna dayanan özgürlük, eşitlik, adalet ve barış talebi ile artarak devam edecek ve Türkiye’nin insan haklarına dayalı demokratik bir rejime kavuşması mücadelesi ısrarla sürdürülecektir."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —