İskenderun´da ilk, orta ve lise eğitim veren 149 okuldaki 2.483 sınıfta eğitim alan 56.558 öğrenci aldığı karne ile 2021-2022 eğitim-öğretim yılını tamamladı ve yaz tatiline başladı.
İskenderun/SES
Kentteki okullarda görev yapan 3.451 öğretmen de yaz tatiline başlayacak.
Tamamlanan 2021-2022 eğitim-öğretim yılını ´raporla´ değerlendiren Eğitim sen İskenderun Şube Başkanı Mustafa Ünsal, 'Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında resmi ve özel 14.137 okul öncesi, 24.778 ilkokul, 19.323 ortaokul ve 13.082 lise ile toplam 71.320 okulda 1.171.891 öğretmen ve açık öğretim öğrencileri dâhil olmak üzere 17 milyon 436 bin 532 öğrenci ile eğitim ve öğretime devam edilmiştir. İki yılı aşkın süredir devam eden Kovid-19 salgını koşullarının eğitim öğretime olumsuz etkileri geçtiğimiz eğitim öğretim yılında yaşanan sorunları daha da ağırlaştırmıştır. Bununla birlikte eğitimin niteliğinde yaşanan gerilemenin sürmesi, son yıllarda belirgin şekilde artan eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları, okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin sürmesi, kalabalık sınıflar sorunu, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının artması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu vb. gibi çok sayıda sorun, eğitim sisteminin belli başlı sorunları olarak damgasını vurmuştur. Türkiye´de eğitim sistemi uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakılırken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları 2021-2022 eğitim öğretim yılında bizzat iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı eliyle yapılan yasal düzenlemeler ve fiili dayatmalar eşliğinde sürdürülmüştür. İktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ‘piyasacı´ ve ‘dini eğitim´ merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemiştir' açıklamasını yaptı. Ünsal, '2022 eğitim bütçesi, eğitim sisteminin, öğrencilerin ve eğitim ve bilim emekçilerinin yaşadığı sorunlara çözüm üretmekten uzak bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Ülkenin içinde bulunduğu salgın koşullarını dikkate almayan, okullarda, üniversitelerde ve diğer eğitim kurumlarında yaşanan eşitsizlikleri ve en temel ihtiyaçları görmezden gelen ve sadece zorunlu harcamaların dikkate alındığı bir bütçedir. 2022 MEB bütçesi 189 milyar 11 milyon lira; yükseköğretim bütçesi ise 57 milyar 740 milyon lira olarak belirlenmiştir. Eğitim bütçesinin her yıl oransal olarak arttığı söylense de MEB bütçesinin milli gelire oranı yüzde 2,6´dan yüzde 2,4´e; yükseköğretim bütçesinin milli gelire oranı ise yüzde 0,8´den, yüzde 0,73´e gerilemiştir. Eğitim bütçesine ilişkin sayısal veriler, her yıl bütçe döneminde en çok payı eğitime ayırdıklarını iddia edenleri açıkça yalanlamaktadır' görüşünü kaydetti. Ünsal, açıklamasında şunlara yer verdi: 'Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim alanı ve okullarımız gelmektedir. Geçtiğimiz dönemde cinsiyetçilik ve cins ayrımcı uygulamaların okullarda etkili şekilde üretilmeye devam ettiği görülmüştür. Geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara ve topluma aktarılmaya çalışılmaktadır. Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel çeşitlilik ve inanç çeşitliliği, eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı, onları ve taleplerini görmezden gelmeyi ısrarla sürdürmektedir. Türkiye´nin kamusal, laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicilini ısrarla sürdürmesini de anlamak mümkün değildir. Suriye iç savaşı ile birlikte 2011 yılından itibaren Suriye´den milyonlarla ifade edilen insanlar ülkemize göç etmek zorunda kalmıştır. Yaşanan yoğun göç sonrasında yüzbinlerce Suriyeli çocuk eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Resmi verilere göre, Türkiye´de bulunan okul çağındaki Suriyeli çocukların yaklaşık üçte biri okul yüzü görmemiştir. MEB´in verilerine göre, eğitim çağında bulunan bir milyon 124 bin Suriyeli çocuğun ancak yüzde 65´i, yani 730 bini okula giderken, yüzde 35´i ise eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Okula gidemeyen Suriyeli çocuk sayısı 393 bin 547 olarak kayıtlara geçmiştir. Türkiye´de eğitim gören Suriyeli çocukların okullaşmasının önündeki engellerin başında çocuk işçiliği ve çocuk yaşta evlilikler gelirken, Suriyeli çocukların eğitiminin yapıldığı Geçici Eğitim Merkezlerinde yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretilememesi, göçmen çocukların sağlıklı eğitim almasını büyük ölçüde engellemeyi sürdürmektedir. Türkiye´de eğitim sisteminin müfredat, ders kitapları ve uygulama alanları itibarıyla çocukların, etnik köken, dil, din ve inanç ayrımcılığı ile karşı karşıya olduğu bilinmektedir. Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel çeşitlilik ve inanç çeşitliliği, eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitime erişimde, kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajlarını ortadan kaldıracak adımlar atılmamıştır.'
Öğretmenlik Meslek Kanununun (ÖMK), sendikaları ve eğitim alanındaki sendika ve meslek örgütlerinin bütün eleştiri ve itirazlarına rağmen 3 Şubat 2022 tarihinde TBMM´de kabul edildiğini, Öğretmenlik Meslek Kanunu´na ilişkin olarak “Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği” yayınlandığını anımsatan Ünsal, rapora ilişkin açıklamasında şunlara yer verdi: 'Ülkemizde bulunan bütün meslek kanunları, kamu özel ayrımı yapmaksızın ilgili mesleğe ilişkin ayrıntılı düzenlemeler içerirken, Öğretmenlik Meslek Kanunu sadece kamuda çalışan öğretmenlere yönelik olarak ve dar bir çerçevede düzenlenmiştir. Özel sektörde çalışan öğretmenlere yazılı sınava katılma hakkı tanınması bu eksikliği gidermediği gibi, ÖMK ve yönetmelik içerik olarak son derece sığ ve yetersizdir. Eğitim emekçilerinin temel haklarını, ekonomik talepler ve iş güvencesi başta olmak üzere sosyal, demokratik, mesleki ve özlük haklarını güvenceye almayan bir düzenleme ile karşı karşıyayız. Eğitim emekçilerini kariyer basamakları üzerinden ayrıştırarak bölen ve ‘eşit işe eşit ücret´ ilkesine aykırı bir içerikte hazırlanan ÖMK ve yönetmelik düzenlemesinin eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunları çözmek bir yana daha da karmaşık hale getirdiği açıktır. Eğitim sisteminin en önemli unsurlarından birisi olan öğretmenlik mesleği gibi önemli bir konu, birkaç kanun maddesi ve onun paralelinde hazırlanan yönetmelik üzerinden kariyer basamakları ve sembolik maaş artışına indirgenerek ele alınmıştır. Aynı işi yapan öğretmenler arasında halen var olan kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen ayrımlarına ‘uzman öğretmen´ ve ‘başöğretmen´ gibi yeni statülerin eklenmesi doğru değildir. Öğretmenlerin kariyer basamaklarına göre ücret ve sosyal haklar bakımından farklılaştırılması, Anayasa´nın 55. maddesinde belirtilen ücrette adaletin sağlanması ilkesine aykırıdır. Gerçek bir meslek kanunu biçim ve içerik açısından eğitim emekçilerinin temel haklarını, ekonomik talepler ve iş güvencesi başta olmak üzere sosyal, demokratik, mesleki ve özlük haklarını güvenceye almak durumundadır. Kanunda da, yönetmelikte de haklarımızı güvenceye alacak bir düzenleme yer almamıştır.
Yanık: Tatil, öğrenci ve öğretmenlere verilen bir hak
Türk Eğitim Sen Hatay 2 Nolu Şube Başkanı Yavuz Selim Yanık ise sosyal iletişim sitesinden yaptığı paylaşımda, karnelerin alımı ile ülke genelinde 18 milyonu aşkın öğrenci ve 1 milyon öğretmenin yaz tatiline çıkacağını belirtti. Yanık, 'Tatil, uzun ve yorucu bir eğitim-öğretim döneminin ardından öğrencilere ve öğretmenlere verilen bir haktır. Çocukların bu tatili daha verimli kullanması için anne ve babalara hatta kamu yönetimine büyük görevler düşmektedir. Tatil her ne kadar dinlenmek için gibi görünsede asla tembellik, yatmak, üretmeden çalışmamak demek, değildir. Bizim kültürümüzde tatil, yaptığımız işe bir müddet ara verip daha güzel, hayırlı, anlamlı işler yapmak demektir. Ailelerin, çocuklarının tatilini verimli, anlamlı ve kültürümüz dolu geçirebilmesi için gerekli ortamı oluşturması gerekir. Yaz tatilini çocukların milli ve manevi degerler eğitimi almaları için fırsata çevirmesini bilmeliyiz' değerlendirmesine yer verdi.
Bayrakdar: Şûra kararları hayata geçirilmeli
20. Millî Eğitim Şûrası kararlarının hayata geçirilmesini isteyen Eğitim Bir-Sen Hatay 1 No´lu Şube Başkanı İsmail Bayrakdar da yaptığı açıklamasında, 'Eğitimin temel sorunları çözülmeli, kalıcı politikalar üretilmelidir' görüşünü kaydetti. 'Zor dönemlerde bile üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmeye çalışan eğitimcilerin çözüm bekleyen sorunları, getirilen yenilikler ve tanınan haklarda eksik bırakılan tarafların varlığı, şiddet karşısındaki savunmasızlığı gibi, eğitimin niteliğini ve verimliliğini doğrudan etkileyen tüm konularda, başta hükûmet yetkilileri ve kanun koyucular olmak üzere, sorumluluk sahibi herkes üzerine düşeni, elinden geleni yapmalı; eğitim çalışanlarının içinde bulunduğu durum göz önüne alınmalı, ‘mutsuz mecburlar´ üretme potansiyeline sahip gidişata dur denilmelidir. Öğretmenlik Meslek Kanunu´nun çıkarılmış olması çok önemli bir adım olmakla beraber, muadil meslek kanunlarıyla mukayese edildiğinde kapsamının dar, tanınan hakların da geride olduğu bir gerçektir. Toplu sözleşme masasında ‘çalışma yapılmasını karara bağladığımız´ konulardan biri olan 3600 ek gösterge konusunda yapılan çalışma reform niteliğindedir, ancak adaletin gereği olarak bazı eksikliklerinin giderilmesi gerekmektedir' değerlendirmesini yapan Bayrakdar, açıklamasını şöyle sürdürdü: 'Haklı taleplere, geçerli mazeretlere duyarsız kalınması, eğitim çalışanlarının moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, eğitimde verimliliği düşürmektedir. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğe son verilmemesi, öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılmaması, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde görev yapan eğitimcilere ilave teşviklerin verilmemesi, birim ek ders ücreti miktarının düşüklüğü, eğitim kurumu yöneticiliğinde özlük haklarını ve yetkileri geliştiren kariyer odaklı sürdürebilir bir sistemin halen hayata geçirilememesi, eğitimin rehberlik ayağının eksikliği, öğretmenleri şiddete karşı koruyacak bir yasal düzenlemenin çıkarılamaması, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanmamasının doğurduğu mağduriyetler, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının düzenli bir şekilde gerçekleştirilmemesi, okulların ödenek ihtiyacı ve yardımcı personel istihdamı gibi sorunlar konusunda ivedi çözümler beklenmektedir.'
9147,32%1,28
34,54% 0,24
36,46% 0,34
2961,34% 0,90
4965,45% 0,74