Tarih: 06.09.2022 16:01

"Silahlanma yarışı ise yeni savaşların habercisi gibi"

Facebook Twitter Linked-in

Akın Bodur/İskenderun
1 Eylül Dünya Barış Günü’nde barış içinde yaşanan bir dünya özlemimizi bir kez daha haykırdıklarını anlatan İnsan Hakları Derneği (İHD) İskenderun Şube Başkanı Coşkun Selçuk, "Tüm dünyada barışı haykırmaya devam edeceğiz" dedi. 
 Bütün insanlığın özlemi olan barışın, bir insan hakkı olduğunu anlatan İHD İskenderun Şube Başkanı Selçuk, Ulucami Caddesi üzerindeki Sağlıklı Yaşam Parkı önünde düzenlenen basın toplantısında, "Dünyada devam eden bölgesel ve yerel savaşlar ile çatışmalar bizleri derinden endişelendirmektedir. Rusya’nın, Ukrayna işgali ve devam eden savaş korkunç acılar üretmektedir. Libya iç savaşı ve Suriye iç savaşının 12 yıldır sürmesi ve halen barışçıl çözüm bulunmaması BM’nin barışı sağlama görevini yerine getiremediğini göstermektedir. Dünyadaki silahlanma yarışı ise yeni savaşların habercisi gibidir. Buna karşı insan hakları savunucuları dünyanın her yerinde barışı savunmaktadır" dedi.
1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler'in temel amacının, giriş bölümü ile 1 ve 2. maddelerinde, barış ile insan hak ve özgürlüklerine saygıyı güçlendirmeyi vurguladığını ifade eden Selçuk, "Yaşasın barış mücadelemiz; Yaşasın 1 Eylül Dünya Barış Günü; Savaşa hayır, barış hemen şimdi; Yaşasın halkların eşitliği; Savaşa değil halklara bütçe" sloganları arasında yaptığı konuşmada şunları söyledi: "BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin başlangıç maddesi ile 28. maddesinde barış ve barışın temellendirileceği uluslararası ve ulusal sosyal düzenlerin, bu bildiride yer alan haklara ve özgürlüklere dayanması gerekliliği vurgulanır. 12 Kasım 1984’te BM Genel Kurulu, Halkların Barış Hakkına Dair Bildiri’yi Genel Kurul’un bu oturumunda kabul ve ilan etmiştir. Bildiride barış hakkının kutsallığı, bu hakkı korumanın ve uygulanmasını sağlamanın da devletler için bir yükümlülük olduğu vurgulanır. BM’nin kurucusu olan devletler dünyayı kasıp kavuran bir savaş sonrasında sorunların savaşsız, uluslararası düzlemde konuşularak çözülmesi amacıyla kurumlar oluştururken bir yandan da insanlığı yok edecek silah üretimine devam etmişlerdir. Savaşı büyük çoğunlukla kendi ülkeleri ve vatandaşlarından uzak tutarak yoksul dünya halklarının aralarındaki çelişkileri körükleyerek çatışmaya sürüklemiş ve ürettikleri silahları satarak kendi halklarına refah, yoksul halklara ölüm getirmişlerdir."

"Türkiye, çoğulcu dokuya sahip"
İHD İskenderun Şube Başkanı Coşkun Selçuk, kentte faaliyet gösteren bazı siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin de destek verdiği açıklamasına şöyle devam etti: "Türkiye etnik, dilsel, dinsel ve kültürel özellikleri bakımından çoğulcu bir dokuya sahiptir. Çoğulculuk, İHD’nin pek çok kez vurguladığı ve yansıttığı, 'herkes farklı, herkes eşit' sloganında ifadesini bulur. Çoğulculuk aynı zamanda demokrasinin de temelidir. İHD demokrasi ile insan hakları arasında koparılamaz bir bağ bulunduğu düşüncesindedir. O nedenledir ki, İHD Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun altını çizmiş ve bu temel sorunun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğu tespitinde bulunmuş, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı taleplerinin karşılanması gerektiğini her zaman ifade etmiştir. Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorununu çözebilmesi için yeni barış sürecine ve böylelikle çatışma çözümüne ihtiyacı vardır. Çatışma ve savaş ortamı ile birlikte genel baskı ortamında şiddetin öne çıkması ve beraberinde nefret dilinin zehrini akıtması kaçınılmaz olmuştur. Kadın cinayetlerinin önlenememesi, kadına yönelik taciz ve tecavüzün artması böylesi bir şiddet ortamı ile de izah edilebilir. Nefret saikı ile artan ırkçı saldırılarda ise yükseliş eğilimi devam etmektedir. Bu ortam asgari insani ve ahlaki kuralların işletilmesini rafa kaldırmış, mezarlıklara yapılan saldırılar artmış, insan cenazelerinin torbalarda ailelerine teslim edilmesi hukuksuzluğun yanı sıra vicdanları yaralamış, toplumsal barışa zarar vermiştir. Kontrol altına alınabilecek yönetimler ve Kürt karşıtlığı üzerinden geliştirilen Ortadoğu politikasının neden olduğu milyonlarca göçmen/sığınmacı/mülteci sorunu oluşmuş ve bununla birlikte mültecilere yönelik nefret söylemi ve saldırıları giderek artmaktadır. Süregelen silahlı çatışma ortamı ve otoriterleşme toplumsal barışa zarar vermiş, Cumartesi Annelerinin/kayıp yakınlarının/insan hakları savunucularının hakikat ve adalet arayışı yasaklarla engellenmiş, Şenyaşar ailesinin adalet direnişi sürecinde görüldüğü gibi her alanda adalet arayışları inadına yaygınlaşmıştır. Buna karşın yargının araçsallaşması adalete olan güven duygusunu temelden sarsmıştır. İnsan hakları savunucuları olarak Türkiye’de barışa giden yolun barış hakkı mücadelesi ile olacağını biliyoruz. Barış nöbetlerini başlatarak, yeni bir barış sürecinin inşasına katkı sunacağız. BM’nin kuruluş amaçlarına uygun hareket etmesi ve imzalanan uluslararası insan hakları belgelerinin yaşam bulması halkların yönetimler üzerindeki etki gücüne bağlıdır. Halkları birbirine düşmanlaştıran gittikçe otoriterleşen bir dünya sistemi halklara ölümden başka bir şey getirmez. Bütün dünyada silahlanmaya savaşlara ölümlere yoksulluğa karşı halkların kendi değerlerine sahip çıkıp dur diyecek bir örgütlenmeye gideceğine inancımız tamdır. İHD olarak, Türkiye başta olmak üzere tüm dünyada barışı haykırmaya devam edeceğiz."

Dernekten 'barış nöbeti'
İskenderun İHD yönetimi, açıklama sonrası üyeleriyle birlikte dernek binasında 4 saat süren 'barış nöbeti' tuttu.

"Barışı istemek ve savunmak insan hakkıdır"
İHD Hatay Şubesi Eş Başkan Mürsel Tonguç Salmanoğlu da barışa ihtiyaç olduğunu söyledi. Antakya'daki köprübaşında düzenlenen, Antakya Emek ve Demokrasi  Platformu üyelerinin de katıldığı basın açıklamasında konuşan Salmanoğlu, şunları belirtti: "BM Genel Kurulu, Halkların Barış Hakkına Dair Bildiriyi Genel Kurul’un 12 Kasım 1984 tarihli oturumunda kabul ve ilan etmiştir. Bildiride barış hakkının kutsallığı, bu hakkı korumanın ve uygulanmasını sağlamanın da devletler için bir yükümlülük olduğu vurgulanır. BM Genel Kurulunun 19 Aralık 2016 tarihli kararı ile Barış Hakkı Bildirisi kabul ve ilan edilmiştir. BM İnsan Hakları Konseyinin 22 Haziran 2017 tarihli kararı ile de barış hakkının desteklenmesi gerektiği üye ülkelere hatırlatılmıştır. Barış istemek bir hak olarak tanımlanmıştır. Barışı savunmak bir insan hakkıdır. Barış talebinin, medeni ve siyasi haklarla (yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü vb.) olduğu kadar; ekonomik, sosyal ve kültürel haklar (çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dil hakları) ile de ilişkisi bulunmaktadır. Bu metinlerde temel yaklaşım, barışın insan hakları ve özgürlüklere dayalı oluşudur. İnsanlar arasındaki her türden eşitsizlikler, hakların ve özgürlüklerin tanınmayışı, savaşların ve çatışmaların temel sebebidir. O nedenle, İHD olarak her şart altında ve dünyanın neresinde olursa olsun, barışın haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabileceği düşüncesindeyiz. Dünyada devam eden bölgesel ve yerel savaşlar ile çatışmalar bizleri derinden endişelendirmektedir. Rusya’nın, Ukrayna işgali ve devam eden savaş korkunç acılar üretmektedir. Libya iç savaşı ve Suriye iç savaşının 12 yıldır sürmesi ve halen barışçıl çözüm bulunmaması BM’nin barışı sağlama görevini yerine getiremediğini göstermektedir. Dünyadaki silahlanma yarışı ise yeni savaşların habercisi gibidir. Buna karşı insan hakları savunucuları dünyanın her yerinde barışı savunmaktadır."
Öte yandan Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz da, Dünya Barış Günü mesajında şunlara yer verdi: "Dünyanın en güzel olgusu tüm tarihi süreçlerde, her zaman barış olmuştur. Coğrafyamızın dört bir yanında savaşların yaşandığı Anadolu topraklarında barışı tesis etmek için yüce milletimiz çok defalar bedel ödemiş ve her seferinde barış şarkılarını söylemeyi başarmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bağımsızlık ve milli egemenlik uğruna verdiği mücadelelere rağmen 'Yurtta barış dünyada barış' diyerek tüm cihanda barışın önemine işaret etmiştir. En büyük zenginliğiz olan bütün farklılıklarımızla el ele verip, barışın hüküm sürdüğü umut dolu bir dünya temenni ediyorum."
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —