Yakınızda bulunan ama çok bilmediğiniz tarih;
Akın Bodur/Samandağ
Yürüyerek gitmeye çalıştığınızda 8 kilometreke yakın yürümeniz gerekiyor, araçla giderseniz virajlı yollardan geçmeniz lazım; 470 rakımdaki tepedeki manastıra ulaşabilmeniz için. Belki de daha az yıpranması, daha çok korunmasının nedeni de yerleşim alanından uzak olmasıdır. Ama yine de bir dönem hazine avcılarının mekanlarından olduğunu söylüyor, Samandağlı İsmail. Yaklaşık 10 yıl öncesinde manastıra giden bir yolun açılması, daha rahat bir ulaşımı da getirmiş. Elbette yolun yapımında manastırın çevresinde konuşlandırılan onlarca rüzgar enerjisi tribünlerinin varlığı da etkilidir...
Samandağ´a adını veren tarih
St. Symeon (St. Simon) Manastırı, Samandağ´a adını veren bir yer olarak da adlandırılıyor. İnanç ziyareti açısından önemli olan St. Simon Manastırı, yurt içinden daha çok yurt dışından gelenlerin ilgisini çeken tarihsel dokulardan biri. Manastırın eski isimleri arasında 'Cebel-Mar Sem´an veya Dar Sem´an olarak adlandırıldığını ifade edilse de bu isimler günümüzde kullanılmamakta. Yöre halkı ise manastırı 'Kale' ya da 'Kalet Sem´an' diye adlandırıyor.Antakya´nın 18 kilometre güneybatısında kalan, Değirmenbaşı ve Aknehir mahallelerinin yollarından gidilen St. Simon Manastırı, doğusunda Büyük Karaçay, batısında Sutaşı, kuzeyinde ise Antakya-Samandağ karayolu, güneyinde de Asi Nehri´ni (Orontes) barındırıyor. Manastırın bulunduğu bölge, bugünlerde Samandağ ve Defne arasında tartışma konusu da oldu. Samandağ´a adını verdiği belirtilen manastır, Hatay´ın büyükşehir olması, üç yeni ilçenin kurulması üzerine ilçelerin sınırlarının değişmesiyle yeni kurulan Defne ilçesinin sınırlarında kalmış. Samandağ´da belediye, sivil toplum kuruluşları ve kişilerin yaptığı 'Samandağ´a bağlansın' yönündeki başvuru ise bir süre önce Defne Belediye Meclisi tarafından red edildi.
Taş üzerinde 48 yıl yaşamış
Bilinen tarihe göre, St. Symeon (St. Simon) manastırının hikayesi VI. yüzyılın ortalarında başlıyor. 'Terk-i dünya' tarikatının öncelerinden sayılan ve hristiyan olduğu bilinen Aziz Saint Simon, manastırının orta yerinde bulunan taşın üzerinde 48 yıl tanrıya yakarıp, dua etmiş ve dünya nimetlerinden uzak kalmıştır. Mucize yarattığına inanılan ve bazı araştırmacıların St. Simon adını verdiği belirtilen azizin; yaşamının ilk 20 yılı haricindeki hayatını manastırın içinde geçirdiğine inanılıyor. İnanışa göre, St. Simon, 7 yaşından 20 yaşına kadar 'John´un Manastırı' olarak bilinen manastırda stilit eğitimi almış. Eğitimini tamamlası sonrası kent hayatını bırakıp, dağda, doğa içerisinde ve dünya nimetlerinden uzakta yaşaması istenmiş.
Manastırda, üç kilişe, 1 vaftizhane, 12 sarnıç var
541 yılında manastırın kurulduğu alana gittiği belirtilen St. Simon, 592 yılında yaşamını yitirinceye kadar kurulan manastırda yaşamış, insanlara barış içerisinde ve tanrının buyruklarına göre yaşamaya davet edip, vaaz vermiş. Manastırın ilk bölümünün yapımı 10 yıl sürmüş ve 551 yılında tamamlanmış. İnanışa göre, St. Simon, insanların maddi dünyanın safahat ve hırslarından arınmış bir hayat yaşamalarını istemiş; Vaazlarında hırs ve tamahkârlığın dünyaya acı ve gözyaşı getirdiğini, bu nedenle de dünya nimetlerinden uzakta yaşamayı ilke edinmelerini önermiş. İnanışa göre, Simon, nefsine hakim olmanın, tanrıya ulaşmanın yeğane yolu olduğunu savunmuş.
Manastır, Suriye´deki benzerinden 100 yıl sonra yapılmış
Genç Simon Manastırı, Antakya´nın 45 kilometre doğusunda ve Suriye´de bulunan yaşlı Simon Kalesinden yaklaşık 100 yıl sonra inşa edilmiş. Yani manastırın bir örneği de Suriye´de bulunuyor.
Üç kilise, bir vaftizhane, 12 sarnıçın bulunduğu St. Simon Manastırının tabanı ise mozaikle kaplı. Kısmen kayalardan yontulmuş taşlarla çevrilen St. Simon Manastırı, 61 metre eninde ve 68 metre boyundaki bir dikdörtgen içindeki alanda yer alıyor. Üç girişi bulunan manastır, doğu-batı yönünde 160 metre, kuzey-güney yönünde de 130 metrelik bir duvarla çevrili. Manastırdaki vaftizhanenin, bir kiliseyle pasajla bağlantısı da bulunuyor. Kilise ve sarnıç sayısı da manastıra o dönemde olan ilgiyi ve içerisinde barındırdığı nüfus hakkında kısmen de olsa bir bilgi veriyor.
Dönemin hükümdarları ve imparatorları tarafından desteklenmeyen manastırın inşası, St. Simon´a inanan ve farklı bölgelerden yiyecek ve içecekleri ile birlikte gelen inananların, o bölgede yaşamını sürdürürken gönüllülük esasına bağlı olarak görev almasıyla inşa edilmiş. St. Simon´un bazı tedavi ve mucizelerinden faydalanmak isteyenler hastalar ve yakınları manastırın inşasında gönüllüler görev almış ama usta bir mimari de gözlemleniyor, manastırda. St. Simon ise manastırın orta yerinde duran, 12 metre yükseklikteki taşı meslek edinmiş. Ve zorunlu ihtiyaçlar dışında yerinden kalmayıp, o taşın üzerinde oturup, yaşamış. Manastırın dış ve iç duvarları, St. Simon´un dua ettiği taşın çevresined kayalarla oyulmuş şekilde duruyor. Ancak, depremler nedeniyle taşın sütunu kırılıp, yıkılmış ve olduğu yere düşmüş. St. Simon Stilist tarikatına bağlı olanlar, manastır planının bir melek tarafından çizildiğine inanmış. St. Simon´a inananlar, onun oturduğu ve depremden yıkılan taşın kutsallığına inanıp, taştan küçük parçalar alıp götürülmüş. 12 metrelik taştan geriye 4 metrelik bir kaide kalmış.
Günümüze kadar gelen manastırın tavanı ve önemli eşyaları hariç, birçok şey yerli yerinde duruyor. Desenli taş oyma şeklindeki sütun başları, deprem ve diğer nedenlerle düşmüş veya devrilmiş olarak alanda görülüyor. Alanda yakın zamanlara kadar yapılan bilimsel kazılarda, manastır tabanında mozaik döşemelere rastlanmış. Ancak define avcılarının bölgede yaptığı kaçak zalızalr nedeniyle mozaik döşemelerden geriye bir şey kalmamış.
9411,13%0,46
34,56% 0,25
36,04% -0,51
3000,45% 1,31
5010,37% 1,12