Eğitim İş Hatay 2 Nolu Şube Başkanı Sinan Cibaroğulları, 2017-2018 eğitim-öğretim yılında taşımalı eğitim devam ettirilerek, çocukların tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edileceğini savundu.
Akın Bodur/İskenderun
Sendika binasında yönetim kurulu üyeleriyle birlikte basın toplantısı düzenleyen Cibaroğulları, '4+4+4 düzenlemesinin 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren hayata geçirilmesiyle birlikte, okul dönüşümlerine paralel olarak, çok sayıda köy okulu kapatılmış ve taşımalı eğitim uygulamaları yaygınlaşmıştır. 2012-2013 eğitim öğretim yılında taşınan öğrenci sayısı 801 bin 708´di. 2013-2014 eğitim öğretim yılında toplam 23 bin 880 okul, 10 bin 551 merkez okula taşınırken taşınan ilkokul ve ortaokul öğrenci sayısı 825 bin 90´a çıkmıştır. 2015-2016 eğitim öğretim yılında ise 43 bin 959 okul, 11 bin 853 merkez okula taşınmaktayken, taşınan öğrenci sayısı ise 808 bin 332´ydi. 2016-2017 eğitim öğretim yılında ise 43 bin 466 okul 11 bin 906 merkez okula taşınmaktadır. Taşınan öğrenci sayısı ise 817 bin 799´dur. Eğitimlerine devam etmek için yerleşim yerlerine en yakın ilçelere giden öğrenciler Aladağ´da olduğu gibi devlete ait yurt olmadığı için barınma sorunu ile karşı karşıya bırakılmış, cemaat ve tarikatların yurtlarına yönlendirilmiştir. Ortaöğretimde kız çocuklarının yüzde 0.9´u, yüksek öğretimde ise yüzde 14´ü devlet yurtlarından faydalanabilmektedir. Yaşanan olumsuzluklara rağmen, 06/05/2017 tarihli Resmi Gazete´de yayımlanan Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği ile de gerçek ve tüzel kişilere ortaokul düzeyinde yurt açma izni verilmiştir. Bu durum telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracaktır. Ortaokul düzeyinde açılacak yurtlar mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı tarafından işletilmelidir. Özellikle ilköğretim ve lise çağındaki çocuklarımız devletin bizzat hizmet verdiği yurtlarda barınma ihtiyacını karşılamalı, hiçbir suretle özel teşebbüs, dernek, vakfın faaliyetine izin verilmemelidir. Özel yurtların kapatılması görüşüyle özel öğrenci barınma hizmetleri yönetmeliğinin iptali için sendika olarak dava açmış bulunmaktayız' dedi.
Bağış altında kayıt parası uygulaması
MEB bütçesinin yetersizliği nedeniyle her eğitim-öğretim döneminin başlangıcının utancı olan ‘kayıt parası´ zorlamasının, yeni dönem öncesinde de ortaya çıktığını anlatan Cibaroğulları, şunları söyledi: 'Devletin ücretsiz olarak sunmak zorunda olduğu ve bunun için yurttaşlardan vergiler aldığı eğitim hizmeti, yine iktidar tarafından seçilen okul yöneticilerinin ‘kayıt parası´ isteme keyfiliğiyle mahalle bakkalı hizmetine bürünmüştür. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ´Öğrenci velileri bağış yapmaya zorlanamaz´ şeklinde açıklama yapsa da okullara yeterli ödenek ayrılmaması nedeniyle harcamaların önemli bir kısmı çeşitli kalemler altında velilerden alınmakta, eğitimin yükü veliye yıkılmaktadır. Eğitime yeterli bütçe ayrılmaması sonucu, eğitim kurumları birer ´ticarethaneye´, okul müdürleri ´üccara´, öğrenci velisi ise ´müşteri´ durumuna düşürülmektedir. 2016-2017 eğitim öğretim yılında, 45 bin 678 öğretmen meslekten çıkarıldı. 15 Temmuz öncesinde 120 bin civarında olan MEB´deki öğretmen açığı, 15 Temmuz darbesinden sonra ilan edilen OHAL ve KHK´lerle açığa almalar ve ihraçlar sonucunda iki katına çıkmıştır. Bakanlık öğretmen açığı sorununun önemli bir bölümünü norm fazlası öğretmenlerle çözüleceğini belirtse de, norm fazlası öğretmenlerin büyük çoğunluğunun büyükşehirlerde çalışması nedeniyle bu yöntem hiçbir şekilde çözüm olamamıştır.
Kadrolu öğretmen atamasından vazgeçerek “doğrudan torpil” anlamına gelen mülakata dayalı sözleşmeli öğretmen sistemini getiren Bakanlık, bu eğitim-öğretim yılında öğretmen açığını ücretli öğretmenlik ile kapatmaya çalışmaktadır. Okulların açılmasına az bir zaman kala hemen her ilde ilçe milli eğitim müdürlükleri internet sayfasından öğretmen açığını kapatmak için ücretli öğretmen aradıklarına ilişkin duyurular yayımlamaktadır. 450 bin ataması yapılmayan öğretmen varken ücretli öğretmenlik gibi geçici çözümlerle okullardaki öğretmen açığının kapatılması mümkün değildir. KHK´lerle mesleğinden ihraç edilen birçok eğitimcinin sınıflarına tekrar kavuşması için verdiğimiz mücadele sürerken, karşımıza bu kez sürgün uygulaması çıkarılmıştır. Diyarbakır, Gaziantep, Urfa, Mardin, Tunceli illeri başta olmak üzere başlatılan sürgün dalgası, görev yaptığı yerlerde gericiliğe, haksızlığa, zulme dimdik duran 5 arkadaşımıza da vurmuştur. Bu sürgün uygulamasına gerekçe olarak ise 10 Ekim 2015´te Ankara Garı Katliamı´nın ardından öğretmenlerimizin iş bırakma eylemi yapması gösterilmiştir.
MEB´e çağrımız; sürgün kararlarını iptal ederek, bu utançtan önce kendisini kurtarmasıdır.'
'Atatürk´ün öğretmenleriyiz'
Cibaroğulları, 'Çocuklarımızın öğrenmeye değil, sınavlara koşullandırıldığı, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek ve güvencesiz çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın sınır tanımadığı, okullardan bilim ve sanatın kapı dışarı edildiği, dini referans alan uygulamaların arttığı bir eğitim sistemiyle sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi mümkün değildir. Atatürk´ün öğretmenleri olarak tüm maddi ve manevi sorunlarımızı öğrencilerimize yansıtmadan parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitim mücadelemize, Atatürk´ü ve devrimlerini anlatmaya, haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalmış tüm eğitim çalışanlarının yanında olmaya devam edeceğiz. Yolumuz çağdaş uygarlık yoludur, yolumuz Cumhuriyet yoludur ve bu yoldan asla dönmeyiz.'
9147,32%1,28
34,54% 0,24
36,46% 0,34
2961,34% 0,90
4965,45% 0,74