Asker, 'Sanayi artıkları, fosil yakıt kullanımı, petrol ve ilaç atıkları, suni gübreler, plastik atıkları havayı, toprağı ve suyumuzu kirletmektedir. Yaşam alanlarının hızla yok edilmesi, uygulanan yanlış çevre politikaları sonucu bu gün; dünyada milyonlarca insan açlık ve susuzlukla mücadele ediyor' dedi.
Sürdürülebilir bir çevrede, yaşam savaşı verdiklerini ifade eden Asker, Antakya´da yaptığı basın aaçıklamasında şunları söyledi: 'Tamamen gönüllük esasıyla, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak üzere verdiğimiz mücadele sonucunda artık öldürülmeye de başlandık. Türkiye, tarihinin en büyük çevre sorunlarını yaşarken, yaşamı korumaya çalışanlar bir cinayete kurban gitmişlerdir. Antalya Finike Kızılcık yaylasında mermer ocaklarına karşı mücadele veren Ali Ulvi Büyüknohutçu ve Eşi Ayşin Büyüknohutçu dağ evinde silahla öldürülmüşlerdir. Bizler doğa dostu, ekolojist, çevreci ve doğa korumacılar olarak, bir yandan doğada yaşam kuran, bir yandan da gözlerden uzak yerlerde bazen tek başına doğa koruma mücadelesi verenleriz. Bu cinayeti teşvik eden ve işleyenlerin en ağır şekilde cezalandırılması temennimizdir. 5 Haziran onların bu mücadele uğruna canları verdikleri gündür. 5 Haziran, doğaya düşman kararlar alan; karar vericiler için, ‘çevreci´ etkinlikler ve ‘sosyal sorumluluk projeleri´ ile doğa dostu imajı çizmeye çalıştıkları gün olmaya başlamıştır. Doğayı savunanlar için ise çevrenin kirletildiği, doğanın yok edildiği, yaşamın öldürüldüğü gerçeğini söyleme günüdür. Çevreciler için, 5 Haziran çevrenin kutlanması değil çevre adına mücadele günüdür. 5 Haziran; yaşamı tehdit eden termik santraller, nükleer santraller, HES´ler, zehir saçan madencilik faaliyetleri, mermer ve taş ocakları, baz istasyonları ve atıklarıyla doğayı zehirleyen tesisler karşısında duracağımız direneceğimiz gündür. Orman alanlarımızın, doğal alanlarımızın, su havzalarımızın yok edilmesine karşı duracağımız gündür. Yıllardan beri kamuoyunu bilgilendirmek ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak için bas bas bağırdığımız; iklim değişikliği ve buna bağlı olarak başlayan kuraklık, susuzluk bütün insanlarla birlikte bitki ve hayvan türlerini de tehdit etmeye başlamıştır. Yeraltı ve yer üstü sularının kirletilmesi, ormanların yok edilmesi, uygulanan yanlış tarım sonucunda çoraklaşan topraklarımız ve hızla yok edilen bitki ve hayvan türleri bizden sonraki nesillere bırakacağımız miras olmamalıdır. Çevre Koruma Haftasında, bizler kutlama mesajları değil çevre adına yapılacak samimi, doğru çevre politikaları ve uygulamaları bekliyoruz. Hiç bir cevre kaygısı gütmeden nükleer ve termik santralleri ülkemize getiren yasal düzenlemeleri, her türlü kirli teknoloji transferlerini reddediyoruz. Ülkemiz, asbestli gemilerin söküm yeri, nükleer atıkların çöp merkezi, genetiğiyle oynanmış gıdaların sofralarımıza getirildiği, tek tip tarımın uygulandığı, birilerine rant sağlamak kaygısıyla kıyılarının yağmalandığı, ormanlarının yok edildiği bir ülke olmamalıdır ve olmayacaktır. Yeni çıkartılan zeytincilik kanunuyla zeytinliklerin ranta dönüştürülmesi tarihi bir hatadır. Dünya Çevre Gününde, basta karar vericileri, siyasileri olmak üzere herkesi ortak geleceğimize çevremize, çevre sorunlarına sahip çıkmaya ve duyarlı olmaya çağırıyoruz ve her türlü çevre katliamının her zaman karşısında olacağımızı ve bu uğurda mücadele edeceğimizi yineliyoruz. Bugün Anadolu´da toprağına, suyuna sahip çıkan Anadolu halkı artık isyandadır. Bölgelerinde yapılan çevre katliamlarına seyirci kalamayan halk sesini duyurmak için evini, çocuğunu, tarlasını, hayvanını bırakıp büyük bir özveriyle mücadele etmektedir. Bölgemize baktığımızda; dört tarafımızı saran taş ocakları, halen faaliyette olan ve sayısı her gün artarak değişen kurulmak isten termik santrallerle zehirlenirken, kaderine terk edilen, kanal görünümünden kurtulamayan Asi Nehrimizle, yok edilen ağaçlarımızla, ülke genelinde tarihin en büyük çevre katliamlarının yapıldığı bu dönemde kutlanacak bir çevre ya da çevre anlayışı göremiyoruz.'
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55