Akın Bodur/İskenderun
İskenderun´da CHP, Kadın Platformu ve İnsan hakları Derneği açıklama yaparken, Arsuz´da da hafta sonu belediye baro ve kadın platformu işbirliğiyle ´Haklarımıza sahip çıkıyoruz´ adlı panel düzenlendi. İskenderun Kadın Platformunun, dün 15 Temmuz Demokrasi Şehitleri Parkında (Boyacılar Parkı) düzenlediği etkinliğe, çıkma teklifini kabul etmediği için yüzüne kezzap dökülen Berfin Özek de katıldı. Özek, 'Kadınlar, sokakta isyanda' yazılı döviz taşıdı.
CHP İskenderun ilçe örgütündü düzenlenen basın toplantısında konuşan partinin ilçe kadın kolları başkanı Muhsine Korkmaz, 'Gücümüzü Bolivya´dan, Şili´den, Beyrut´tan ve Türkiye´nin 81 ilinden alarak haykırıyoruz: Biz kadınlar, içine tıkmaya çalıştığınız kalıplara sığmayacağız. Yaşamımıza ve haklarımıza sahip çıkacağız. Bize biçtiğiniz roller için değil, hak ettiğimiz yaşam için var olmaya devam edeceğiz. Şiddete karşı kararlı duruşumuz, yetecek bu şiddet kültürünü değiştirmeye, yok etmeye' dedi. 59 yıl önce, Dominik Cumhuriyetinde diktatörlüğe karşı özgürlük ve hak mücadelesi veren Mirabel kız kardeşlerin, yönetimin askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra katledildiğini, 1981 yılında Dominik´te toplanan Latin Amerika Kadın kurultayında 25 Kasım´ın, 'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edildiğini anımsatan Korkmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Geçen 25 Kasım´dan bu yana, bu topraklarda kadına yönelik şiddet yine artarak devam etti. Kadınlar, her gün şiddete, tacize ya da tecavüze uğradı. 2019´un ilk on ayında 383 kadın öldürüldü. Bunlar sadece medyaya yansıyanlar. Cinayetler kadınların en yakınları tarafından işlendi. Bazıları uzaklaştırma kararlarına rağmen öldürdü. Yani, devlet kadını korumadı. İşte bu yüzden kadın cinayetleri politiktir.'
Hükümete, ´nafaka uyarısı´
Hükümetin nafaka yönelik düzenlemesini de eleştiren CHP´li Korkmaz, 'Biliyoruz ki; Onlar ´eşit değilsiniz´ dedikçe kız kardeşlerimiz öldürülüyor, kazanımlarımız elimizden alınmaya çalışılıyor, emeğimiz yağmalanıyor. Bunlar yetmezmiş gibi, önümüzdeki günlerde yasalaşması konuşulan yargı paketine göre, nafaka hakkımız kısıtlanmak isteniyor. Amaç; kadının erkeğe bağımlı yaşaması, şiddetin her türlüsüne ses çıkaramaz hale gelmesi. Biz eşitiz, varız. Uğradığımız şiddete karşı susmayacağız. Bir kişi daha eksilmemek için mücadele edeceğiz ve kazanımlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Geleceğimize ve hayatımıza sahip çıkmak için bir araya geldiğimiz ve şiddetsiz bir memleket hayal ettiğimiz bu günde biz daha çok bir olacağız, iri olcağız, diri olacağız. Mirabel kardeşlerden günümüze şiddete, tacize ve tecavüze uğrayan, kahkahası yasaklanan, emeği değersizleştirilen kısacası şiddetin her türlüsüne maruz kalan kadınlar için mücadele ediyoruz ve edeceğiz' dedi. Kadına yönelik şiddetin son bulması için önerilerde bulunan CHP İskenderun Kadın Kolları Başkanı Muhsine Korkmaz, önerileri arasında '6284 sayılı koruma kanunu ve İstanbul Sözleşmesi´nin tam olarak uygulanmasını, iyi hal indirimlerine son verilmesini, sığınma evlerinin sayısının artırılmasını, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ile yasal yardımın yapılmasını, kadın istihdamını artırmak için güvenceli istihdam olanakları yaratılmasını, kadınların işe alım ve yükselmelerinde cinsiyetçi politikalardan vazgeçilmesini, kadın-erkek arasında yaşanan ücret eşitsizliğinin giderilmesini, medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçilmesini' sıraladı.
Korkmaz, 'Evde, sokakta, toplumsal yaşamda bizleri yok saymak için her gün yeni bir saldırı ile karşımıza çıkanlar umutlanmasın. Kadınlar dün haklarını almak için nasıl meydanları boş bırakmadılarsa bugün de meydanlarda olacak. Biz, eşitsizliğin fıtratından diyenlere, sokaklarda yürümemizi ve kahkaha atmamızı iffetsizlik sayanlara, uğradığımız taciz ve tecavüzü etek boyumuzla ölçmek isteyenlere, cinsel yönelimlerimize ve kimliğimize göre ölümü reva görenlere, tecavüzde rıza arayanlara karşı mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Kadınlar için yaşamsal olan 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi´ni uygulamamak için her yolu deneyenler karşılarında dayanışmamızın gücünü bulacak. Biliyoruz yolumuz uzun, ama inanıyoruz ki mücadeleyi büyüttükçe yarınlarımız daha özgür olacak. Ve 2019´un Türkiye´sinde bütün değerleri ile yağmalanmış memlekette, intihar haberlerinin, krizin, savaşın, hayatlarımızı ve haklarımızı hedef alan yasa tasarılarının ve artarak devam eden kadın ölümlerinin ortasında, 25 Kasım´ı Emine Bulut´un son sözleriyle anıyoruz; Ölmek istemiyoruz' diye konuştu.
Kadınlardan İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını istedi
Halka İstanbul Sözleşmesi ve Ailenin korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanundan bazı maddelerin yer aldığı broşürü halka dağıtan İskenderun Kadın Platformu da dün yaptığı basın açıklamasında, 'Artık yeter. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü´nde bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok' görüşünü kaydetti. 'Erkek adalet değil, gerçek adalet; Susmuyoruz, kokmuyoruz, itaat etmiyoruz; Yaşasın kadın mücadelesi; Şiddete hayır; Bağır, herkes duysun, kadına şiddet son bulsun' sloganı atan ve 'katledilen kadınlar isyanımızdır; Ölmek istemiyoruz; İstanbul Sözleşmesi yaşatır; Kadınlar, sokakta isyanda' dövizi taşıyan kadınlar, zılgıt ve müzik eşliğinde yaptığı açıklamada, şiddet sonucu ölen kadınları bir dakikalık saygı duruşuyla andı. Kadın platformunun dönem sözcüsü Medine Yayman, şiddet sonucu yaşamını yitiren bazı kadınların ismini saydı ve 'Sosyal medya etiketleri arasında bir kadının adını daha görmekten korkar olduk. Çünkü, bu ya o kadının hayatta olmadığı ya da korkunç bir şiddete uğramasına rağmen adalet bulamadığı anlamına geliyor' dedi. Polisin parkın çevresinde koyduğu güvenlik bariyerleri arasında yapılan açıklamada konuşan Yayman, 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Gününün, 25 kasım 1985 tarihinde BM tarafından 'Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü' olarak ilan edildiğini anımsattı. 1981´den beri dünyanın dört bir köşesinden kadınların her 25 Kasım´da şiddete karşı ortak tepkilerini dile getirmek için sokağa çıkıp, eylem ve etkinlikler yaptığını anlatan Yayman, ülkede her gün kadınların öldürüldüğünü ifade ettiği konuşmasında şu değerlendirmeye yer verdi: 'Kadınlar, her gün, boşanmak istedikleri için, ´hayır´ dedikleri için, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulanmadığı için, şiddet uygulayan erkekler değil kadınların yaşam tarzlarını yargılanma seçildiği, 15 yaşından küçük çocukların evlendirilmesinde beis görmeyen bir zihniyet altında, cinsel şiddete uğruyor, cinsiyet kimliğine, cinsel ve romantik yönelimine duyulan nefretten, bedenlerinin ve aşklarının sığdırılmaya çalışıldığı kalıplardan, trans fobi ve homo fobinin türlü şekillerinden ötürü şiddete maruz bırakılıyor. Yeterli sığınak ve danışma merkezi açmaya bütçe ayrılmadığı için özellikle krizin getirdiği artan işsizlik ve güvencesizlikle, aile içindeki şiddetten uzaklaşacak geçim kaynağı ve gelecek güvencesi olmadığı için savaşın ve sınırların gölgesinde, Türkçe konuşmadıkları için veya göçmen oldukları için, doğdukları yerden ötürü şiddete uğruyor; şiddete maruz bırakıldıklarında yasal haklarını arayamadıkları için erkek şiddetine mahkûm ediliyor ve öldürülüyor. Gündelik erkek şiddeti ile devletin tüm mekanizmalarının kurduğu suç ittifakı tarafından kadınlar, her gün, işte böyle öldürülüyor. Cinayete varmadan da bizler şiddet veya baskı altında, belirsizlik içinde, her açıdan sömürerek, yarınımızın ne olacağını bilmeden nefes almak zorunda bırakılıyoruz. Ancak kadınlar sadece öldürüldüklerinde haber oluyor. Biz, kadınların isimlerinin ölümleriyle değil yaşamlarıyla, yaşadıkları şiddetle değil gerçekleştirdikleri hayalleriyle haber olduğu bir dünya için buradayız. Ve umudumuz birbirimizde. Umudumuz birlikteliğimizden aldığımız güçte, kadın dayanışmasında. Umudumuz her gün şiddetten uzak bir hayat için her bir nefesimizle verdiğimiz ortak mücadelede. Bundan daha ferah, daha özgür, daha eşit, kimsenin kimliğinden ötürü şiddete uğramayacağı bambaşka hayatlar hayal ederek el ele veriyoruz. Bunu biz yapmazsak kimse bizim için yapmayacak, biliyoruz. Ve hep birlikte sesleniyoruz: Bir kişi daha eksilmeyeceğiz.'
Baro, ihlalin nedenlerini sıraladı
Hatay Barosu Kadın Hakları Komisyonu da yaptığı açıklamada, dünyanın her yerinde kadınların, dayanışma ve mücadele ruhuyla, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, aile içi ve toplumsal şiddete, ayrımcılığa karşı çıkmakta; kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için mücadele çağrısı yapmakta ve çözüm öneriler sunduğunu belirtti. komisyon başkanı Melahat Yılmazlar Kahramanoğulları, 'Çünkü kadınlar, ne yazık ki dünyanın her yerinde hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda saldırıya maruz kalmakta ve sömürüye uğramaktadır. Ülkemizde ise, kadına yönelik şiddette her geçen gün artış yaşanmakta; kadınlarımız fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kalmakta ve hatta yaşam hakları vahşice ellerinden alınmaktadır. Yasal mevzuattaki tüm değişiklik ve düzenlemelere rağmen, kadına yönelik şiddetin artarak devam etmesinin nedeni toplumsal zihniyet dönüşümünün sağlanamamış olması ve şiddetin kaynağına odaklı çözümlerin geliştirilmemiş olmasıdır. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için temel öge, mevcut toplumsal zihniyetin değiştirilmesidir. Devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesi yanında, bu mücadelenin toplumsal düzeyde, genele yayılarak etkin ve kararlı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Ancak pratikte devletin, zihniyet dönüşümüne yol açacak politikalar oluşturmadığı gibi tam tersi kadınların insan haklarını ve en önemlisi yaşam haklarını koruma altına alan kanunları ve uluslararası sözleşmeleri kaldırmaya yönelik talepler karşısında etkisiz kaldığını görmekteyiz. Kadın kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak yasal düzenlemelerin yapılmaya çalışılması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, Diyanet İşleri Başkanlığı´na bağlı kurumlarda üniversitelerde ve kamu-kurum ve kuruluşlarında kullanılan dil ve açıklamalar kadın mücadelesini olumsuz etkilemekte, kadının insan haklarının ihlalinin artmasına yol açmaktadır. İstanbul Sözleşmesi´ni imzalayan bir ülke olmamıza rağmen, aile hukuku ve kadına karşı şiddet alanında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamasının düşünülmesi, nafaka konusunda yapılmak istenilen değişiklik sözleşme hükümlerinin ihlali olacağı için kabul edilemez. Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Gününde, her gün olduğu gibi, kadınların Cumhuriyetle ve uluslararası sözleşmelerle elde ettiği kazanımları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya devam edeceğimizi, kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğiz' dedi.
CHP İskenderun İlçe Başkanı Yusuf Mansuroğlu da dün partisinde düzenlenen toplantıda, 21. yüzyılda kadına şiddet olaylarının tartışılmasını ve bu nedenle bir araya gelinmesini içine sindiremediğini ifade etti. Anne, eş, kardeş olan kadınları 'onurumuz, gururumuz, namusumuz' olarak niteleyen Mansuroğlu, her ailenin oluşmasında en büyük payda kadınların bulunduğunu ifade etti.