5 Haziran Dünya Çevre Gününün, koronavirüsün küresel ölçekteki salgın tehdidi altında kutlandığını belirten platform, şu değerlendirmeyi yaptı: 'Yaşamakta olduğumuz küresel kriz bir kez daha gösterdi ki, insanlık bir parçası olduğu doğanın sahibi gibi davranmaktan ve bir avuç insan topluluğunun önüne geçilmez kâr hırsı ile doğal değerleri talan etmekten ve yağmalamaktan vaz geçmez ise bugünden geleceğe insanlığın yaşamını sürdürmesi neredeyse olanaksız olacaktır. Gördük ve anladık ki, kriz küresel çözüm de küresel. Çünkü krizin temel nedeni küresel ölçekte iklim değişikliği ve buna yol açan doğanın tahribidir. Ancak görüyoruz ki, kriz bu düzeyde ciddi olarak yaşamımızı tehdit etmesine karşın bundan ders almamakta direniyor ve bu krizi aşacak köktenci tedbirleri almaktan, bu temelde bir programla kaynaklarımızın kullanımı yerine, kimi tıbbi, sosyal, yasal, güvenlik temelli tedbirlerle bu süreç aşılmaya çalışılıyor. Kriz öncesi planlanmış ve yürütülmekte olan doğayı tehdit eden, doğal değerleri talan eden uygulama ve yatırımlara devam edilmekte ve ülkenin kaynakları ağırlıklı olarak geri dönülmez, artı değer yaratmayacak üretim odaklı olmaktan uzak biçim ve nitelikte harcamalarla tüketilmektedir.'
İskenderun´dan çevreci Oktay Demirkan tarafından iletilen Türkiye Çevre Platformunun açıklamasında ülkemize ilişkin değerlendirmelere de yer verildi. Buna göre ülkede, Dünya Çevre Gününün, sorunlar ve kaygıların dünden daha bir artmış olarak karşıladığı kaydedildi. Platform açıklamasında şu görüşler yer aldı: 'Anadolu topraklarında yaşamını sürdüren çevre duyarlısı tüm yurttaşların yıllardır süren karşı duruşlarına, birbiri ardına yapılan ertelemelere ve ihale iptallerine karşın ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenmiş siyasal irade ısrarla, inatla nükleer ve kömürlü termik santralleri yapma çabasını sürdürüyor. Tüm hukuk kurallarını altüst edercesine, siyasal iradenin düzenlemeleriyle birbiri ardına yapılan nükleer santral ve kömürlü termik santral antlaşmaları doğrultusunda inşaat ve ihale süreçleri devam ediyor. Bunun önündeki kimi hukuksal engelleri de aşacak tedbirler, yasa değişiklikleri birbiri ardına yapılıyor. Yağma ve talan adeta yasallaştırılıyor, olağan kılınıyor. Ülkenin hemen her bölgesinde su kaynaklarımız, akarsularımız adeta özelleştirilerek, hidro elektrik santral (HES) yapma adına işgalleri sürüyor. Ülkenin doğal su kaynaklarının ticarileştirilmesi ile su kaynaklarımız yok edilmekle karşı karşıya. Buna karşın doğal su kaynaklarının doğal sahibi olan yöre halkı bu talana karşı ayağa kalkmış, direniyor, isyan ediyor. Halkın çığlığı, yaşamını sürdürme talepleri derelerle, ormanlarla, göllerimizle, doğal değerlerimizle kucaklaşıyor. Kıyılarımız, vahşi dolgu çalışmaları ile bir yandan doğal değerlerini yitirmeye, bir yandan da hızla özelleştirilerek işgal ve talan edilmeye devam ediliyor. Madenlerimizin vahşice talanı, taş ocaklarının, son derece keyfi ve bilim dışı, plansız uygulamaları ile orman alanlarının yok edilmesi küresel kriz ortamında adeta meydan okurcasına hız kesmeden sürüyor. Doğal toprak yapısı değiştirilerek yaşama dair riskler hızla büyüyor. Orman alanları, tarım alanları rant yaratma çabası ile, bilim dışı tüm argümanları içeren sözde planlama çalışmalarının da kattığı hız ile yerlerini konut ve sanayi yapılarına terk ederek tüketilmeye devam ediliyor. Geri ve kirli teknolojiler yangından mal kaçırırcasına ülkeye yayılıyor. Yaşam alanlarımız, geri ve kirli teknolojilerin, özellikle nükleer ve plastik atıkların çöplüğü olma yolunda ilerliyor. Buna karşın küresel ölçekte, yaşanmakta olan bu kriz yıllar öncesinden biliniyor ve bu doğrultuda ciddi bir zaman kaybedilmiş ve yetersiz olmasına karşın kimi adımlar atılmış olup, bugün yaşanmakta olan krizden alınan dersler temelinde daha ciddi adımların atılmasının planladığını gözlemliyoruz. 2015 Paris antlaşması ile BM düzeyinde bir programa dönüşen Küresel Yeşil Planın ardından dünyanın dört bir yanında ülkelerin ekonomik iyileşme paketlerinin kararlaştırıldığı bu günlerde, Avrupa Birliği yeni iyileşme paketini kamuoyuyla paylaştı. Açıklanan paketin, bugüne kadarki en büyük yeşil yatırım planı olabileceği öngörülüyor. AB devlet ve hükümet başkanlarının, 18-19 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek Avrupa Konseyi´nde, Avrupa Komisyonu´nun bu teklifini görüşmesi bekleniyor. AB´nin karbonsuz teknolojilerle enerji dönüşümünü destekleyen bu iyileşme paketiyle, diğer ülkelere örnek olabilecek yüksek bir kıstas oluşturabileceği belirtiliyor. Korona virüsü nedeniyle oluşan krizin ekonomik yansımalarıyla mücadele amacıyla hazırlanan kurtarma paketi, 2021-2027 yılları için AB bütçesinin güncellenmiş taslak önerisiyle birlikte sunulacak. Son birkaç haftada, Avrupa´daki hükümetlerin, iş dünyasının ve toplumun yeşil bir ekonomik iyileşme talep ettiğini gösteren çok sayıda gelişme birbiri ardına yaşanıyor. AB liderlerinin tamamı, Kovid-19 krizine verilecek cevabın yeşil dönüşüm temelinde şekillenmesi gerektiğine ilişkin bir açıklama üzerinde anlaşmaya vardı. 19 AB hükümeti, AB Yeşil Düzen´in AB´nin iyileşme planlarının merkezinde olması talebiyle yapılan çağrıyı imzaladı. Bunun yanı sıra, birliğin en büyük iki ekonomisi olan Almanya ve Fransa, tüm sektörler için “yeşil iyileşme yol haritası” hazırlanması talebinde bulundu. 1 Temmuz´da AB dönem başkanlığını devralmaya hazırlanan Almanya Başbakanı Angela Merkel, Almanya başkanlığındaki dönemde iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik faaliyetlerin önemli rol oynayacağını belirtti. 180 politikacı, stk, sendika, özel sektör temsilcisi ve düşünce kuruluşundan oluşan bir grup, iklim değişikliğini iyileşme planının merkezine koyma talebiyle ‘Yeşil Ekonomik İyileşme İttifakını‘ kurdu. Küresel ölçekte, 40 milyondan fazla sağlık profesyonelini temsil eden kuruluş, trilyon dolar değerinde finansal varlığın yönetimini yapan yatırımcı grup ve iş dünyasının 150´den fazla lideri yeşil ekonomik iyileşme talebiyle bir araya geldi. Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü sağlıklı ve yeşil iyileşme konusunu dile getirdi.'
Çevreciler hangi talepleri sıraladı?
Koronovirüs salgın sürecini ´Sorun küresel, çözüm de küresel´ olarak tanımladığını ve bu temelde doğayla barışık yaşamı benimseyenlerin talepleri ve halkın yükselen çığlıklarının dikkate alınması konusunda ülkeyi yöneten iradeyi bir kez daha uyardıklarını anlatılan TÜRÇEP açıklamasında, krizin aşılması ve böylesi krizlerle tekrar karşı karşıya kalınmaması için küresel ölçekte yapılması öngörülen çalışmalara katılmaya, katkı sunmaya, destek vermeye ve ülkemizin gereksinimi olan planlamaları acilen yapmaya çağrıldı. Açıklamada, 'Ülke çapında süren yağma ve talan ile doğa katliamının durdurulmasını, yaşama dair riskleri artıran politikalardan derhal vazgeçilmesini talep ediyor. Ve çözüm odaklı önerilerini ülkeyi yöneten iradeye sunuyor, duyarlı yurttaşlarımızla paylaşıyor. Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının (Güneş, rüzgâr, jeotermal, biyoenerji vb.) kullanımı ile enerjinin etkin kullanımı ve yüzde100 yenilenebilir enerjiye geçilmelidir. Sinop ve Akkuyu da yapılması öngörülen Nükleer santral antlaşmalarından ve tabii ki ülkeyi bir nükleer çöplüğüne dönüştürme girişimlerinden derhal vazgeçilmelidir. Hiçbir bilimsel değerlendirme içermeyen, doğa katliamına dönüşmüş, dönüşecek olan; Binlerce HES yapılanmalarından vazgeçilmeli; Termik santrallerin çalışması durdurulmalı yenilerinin yapımlarından vazgeçilmelidir. Kıyıların doldurulması ve işgaline son verilmelidir. Kanal İstanbul vb. çılgın projelerden vazgeçilmeli, doğa dostu akıllı projeler yaşama geçirilmelidir. Orman alanları ile Tarım alanları mutlaka korunmalıdır. Tarımda ciddi teşvik ve destek programlarıyla çiftçilerimiz, tarım işçileri desteklenmelidir. Tarımda kullanılan kimyasalların sulama ve yeraltı su kaynaklarına karışarak çevre sorunları yaratması önlenmeli, kimyasal madde kullanılmadan yerel tohumların kullanımı özendirilmelidir. Türkiye´nin plastik atık çöplüne dönüşmesinin önüne geçilmelidir. Elektrikli taşıtların kullanımı için alt yapı çalışmaları hızlandırılmalıdır. Dünya Çevre Günü´nde bir kez daha uyarıyor ve sesleniyoruz; 2020 yılı doğa ile barışık yaşamın dönüm noktası olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, doğal değerlerin ve yaşanabilir bir çevrenin yok edildiği bir evrende yaşamın sürdürülebilir olmaktan çıkması kaçınılmazdır' görüşüne yer verildi.
9367,77%3,72
34,48% 0,07
36,21% -0,34
2960,09% 0,86
4956,37% 0,55