Akın Bodur/Dörtyol
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, ülkenin birçok yerinde işçilerin greve gitmesinin halkın, emekçinin yaşadığı ekonomik sıkıntının en somut göstergesi olduğununu söyledi. Dörtyol'da greve çıkan Yolbulan Metal işçisini ziyaret eden Gaziantep Milletvekili Karaca, "İşçilerin ülkenin dört bir tarafında onlarca, yüzlerce yerde sizin ki gibi eylemleri direnişleri grevleri oldu. Birliklerini korudukları sürece, yan yana durdukları sürece, aralarına misak tohumu sokmak isteyen patronlar karşısında işçi kardeşliğini korudukları sürece, bütün direnişler, bütün mücadeleler kazanımla sonuçlandını gördük. İşçi ancak birleşirse kazanır, birlik olursa kazanır. 'Birleş birleşe kazanacağız' sloganı bu ülkeyi değiştirecek en temel slogan" dedi.
“Şimşek'in programıyla boynumuza kemer taktılar”
Dörtyol'da greve çıkan Özçelik İş üyesi 200 Yolbulan Metal işçisini ziyaret eden EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Karaca, parti olarak işçilerin grevi ve direnişlerinin kazanımla sonuçlanabilmesi, onların sesini duyurabilmek için ellerinden gelen katkıyı koymaya katkı sunmaya çalıştıklarını, ziyaretin de bu temelde gerçekleştiğini, ekmek mücadelesi, çocukları için gelecek mücadelesini sıcak altında devam ettiren işçilerin yanında olmak istediklerini ifade etti. Grev çadırında Özçelik iş Sendikası İskenderun Şubesi Başkanı Mehmet Güngör ve greve çıkan işçilerle görüşen EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili Karaca, emekçilerin, işçilerin çok ağır koşullar, 700 derece sıcağın önünde, teknolojisi gelişkin olmadığı için her an iş kazasıyla iş cinayeti ile burun buruna çalıştığını, hakkını ve alın terinin karşılığını istediği zaman da hep 'ekonomi kötü' cevabını aldığını belirtti. Gaziantep Milletvekili Karaca, "Bu ülkede, 'ekonomi kötü, gidişat kötü, ülkenin gidişatı kötü' dendi, 'işçilere sabır' çektirildi. Pandemide büyüyen, depremde biz canımızın derdindeyken işçileri daha haftası olmadan fabrikalara getirenler patronlar, kar rekorları açıkladı. Yolbulan Metal fabrikasının da internet sitesinde kocaman 'Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu içerisinde olmakla gurur duyuyoruz' yazıyor. Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşunda olmak demek, kar rekorları kırmak demek demektir. İlk 500 sanayi kuruluşu içinde olmak demek, bir işçi üzerinden o işçinin ücretinin katbekat fazlasını kazanıyor olmak demektir. İlk 500 sanayi kuruluşu içinde yer alıyor olmak demek, aynı zamanda bu ülkede vergi rekorları da kırmak anlamına gelmeli ama Yolbulan patronu, Yolbulan işçisinden daha az vergi veriyor. Rakamlarla ortada. Ülkedeki yoksulluk sınırı 60.000 lirayken, açlık sınırı 19.000 liraya varırken, bu koşullarda sizin istediğiniz 30.000 liranın lafının bile bile edilmemesi lazım. İşçinin ücretinin yattığı bankadan aldığı promosyon parasına muhtaç mısın Yolbulan patronu? İlk 500 Sanayi kuruluşu arasında yer alıyorken, işçinin bayram ikramiyesine mi muhtaçsın, sen? Buradan patrona soruyorum; biz biz çok iyi biliyoruz üç kuruşa paraya biz muhtaç edildik, bu ülkenin işçileri muhtaç edildi ama patronları o paralara muhtaç mı? Peki niye vermiyorlar? Neden vermiyorlar? Çıplak ücretin 30.000 lira olması, banka promosyonları, bayram ikramiyeleri bu kadar kolay ödenebilecek miktarlarken, neden neden bunu vermek istemiyorlar? Açık, çünkü 'bugün bunu verirsem, yarın daha fazla emeklerinin haklarını isterler' diye düşünüyorlar. Çünkü, 'bugün ben karımdan zarar ederek bu ücretleri verirsem, bu hakları verirsen yarın bir gün 'biz birlik olduk kazandık. Gücümüzün farkına vardık. Demek ki daha iyi bir hayat için bu ülkenin koşullarını düzeltilmesi için işçi birlik olursa istediğini yapar' fikrine varmanızı istemiyorlar. İşçilere, emekçilere bu ülkenin gençlerine, kadınlarına, yoksullarına dediler ki; 'kemerinizi delik kalmadığını biliyoruz. Bizim zaten sizin belinizdeki kemerle işimiz yok. Biz kemeri boynunuza takmak üzere bir ekonomi programı yaptık'. Şimşek'in programıyla boynumuza kemer taktılar. Daha fazla açlık, daha fazla yoksulluk gelecek önümüzdeki dönem. Bu ağır koşullar altında asgari ücrete sadece bir kere zam yapacağını açıklayanlar, enflasyonun artmaması için kişilerin ücretlerinin artmaması gerektiği yalanını söylüyorlar bize. Sizin alacağınız üç kuruş ücret zammıyla bu ülkeden enflasyon falan artmaz, yalan söylüyorlar. Bbu ülkede enflasyonu arttıran tek şey, patronların doymak bilmeyen kar hırsları" diye konuştu.
“TÜİK açıkladığı rakamlarla cennet yarattı”
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı kira, yumurta vs ücret ve rakamlarla bir cennet yarattığını ifade eden Gaziantep Milletvekili Karaca, TÜİK'e "hangi cennette yaşıyorsunuz söyleyin oraya gidelim. Bu işçi yaşayabilmek için bir kuruş fazla hakkını alabilmek için 40 derece sıcağın altında grev yapmak, eylem yapmak zorunda kalıyor. Yarattığınız cennet neredeyse, hangi ülkede yaşıyorsanız biz de oraya gidelim. Ama TÜİK, Türkiye’ye söylediği yalanlarla size yapılacak zamları etkiliyor. Söylediği yalanlar bugün emekçilere yapılacak zamları da etkiliyor. O yüzden 'ücretler artarsa enflasyon artar' yalanını söyleyenlere karşı gerçek enflasyon oranında zam istemek bizim en temel hakkımız. Size de bu hak için yan yana geldiğiniz, bir arada durduğunuz, bu sıcakta grev alanında olduğunuz, kolkola durduğunuz için Türkiye işçi sınıfı, bölge işte sınıfı adına da ayrıca teşekkür ediyorum size. Helal olsun. Sendika fark etmeksizin işçilerine sesleniyorum; açlığa mahkum olmamak için bu ağır iş koşullarında ölüme mahkum olmamak için gencecik yaşınızda boyun fıtığı, bel fıtığı yaşamamak için geleceğimizi görebilmek için tek bir yolumuz var; İşçinin tek bir piyasası var, işçi ancak birleşirse kazanır. İşçi ancak birlik birlik olursa kazanır. 'Birleş birleşe kazanacağız' sloganı bu ülkeyi değiştirecek en temel slogandır" dedi.
Gaziantep Milletvekili Karaca, patronların örgütlü olduğu onlarca yapı bulunurken, Türkiye'de işçinin tek örgülü yapısı olan sendikalaşma oranının ise yüzde 2-3 oranında bulunduğunu, hak kayıplarının da örgütsüzlükten kaynaklandığını söyledi.
"Ateşin karşısında çalışanlar olarak, teklifi komik bulduk"
Emek ve alınteri mücadelesini ilk günkü gibi aynı şey ve istekle devam ettirdiklerini anlatan Özçelik iş Sendikası İskenderun Şubesi Başkanı Güngör de desteklerin güçlerini arttırdığını belirtti. Güngör, "Bu destek bu azim olduktan sonra bırakın 25 günü, grev 250 gün de olsa hak ve hukuk mücadelemiz devam edecek. 19 bin lira dolayında ücret alırken, 30 lira istedik ancak işveren 23 bin lira önerdi. Ateşin karşısında sektöründe çalışanlar olarak, bu teklifi çok komik bulduk" dedi. 40 derece çadırda kalmak yerine 700 derecelik ateşin karşısında çalışmayı tercih ettiklerini ve buna da hazırız olduklarını belirten Güngör, "Haklarımız için 40 derecede nasıl ki bu çadırın altında, bu sıcakta grev yapıyorsak, ekmeğimiz için ateşin karşısında da çalışırız. Bizim asli görevimiz üretim yani biz üretim yapmak istiyoruz, ekonomiye katkı sağlamak istiyoruz ama üretim yaparken de tabi ki emeğimizin karşılığını istiyoruz. Eğer emeğimiz ve alınterimizin karşılığını verilmezse 40 değil 50 değil 60 derece de olsa biz bu çadırın altında yanmaya hazırız, bunu herkes bilsin. Fabrikanın kapısının önündeyiz, çadırdayız. Çağırırlarsa, otururuz konuşuruz. Gecenin 02.00'da olsa kalkar gelirim. Endüstriyel ilişkilere çok değer veren yapım var ve sendika var. Biz istiyoruz ki 'kazan kazan' mantığıyla hareket edelim. Yoksa ölmüş bir yeri, batmış bir işletmeyi istemeyiz" diye konuştu.